Dolar

34,8720

Euro

36,7454

Altın

3.040,03

Bist

10.058,47

Özersay: Rumların sondaj isteklerinin devam etmesi halinde gereken yapılacaktır

Rumların Akdeniz'deki ısrarlı sondaj çalışmalarını gerçekleştirme isteklerine KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu'nun Özel Temsilcisi Kudret Özersay tarafından sert cevap geldi. Özersay, Rum tarafının doğalgaz ve petrol çıkarma çalışmalarına başlaması h

14 Yıl Önce Güncellendi

2011-08-17 13:04:21

Özersay: Rumların sondaj isteklerinin devam etmesi halinde gereken yapılacaktır
Rumların Akdeniz'deki ısrarlı sondaj çalışmalarını gerçekleştirme isteklerine KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu'nun Özel Temsilcisi Kudret Özersay tarafından sert cevap geldi. Özersay, Rum tarafının doğalgaz ve petrol çıkarma çalışmalarına başlaması halinde Kıbrıs Türk tarafının gerekeni yapacağını söyledi.

Özersay, "Her şeyden önce Kıbrıs Türk tarafının karşılıklılık temelinde, Rum yönetimi tarafından atılacak adımlara benzer, eş değerde adımları atması söz konusudur. Rum tarafı, Kıbrıs'ın güneyinde doğalgaz arama faaliyetlerini askıya almadığı takdirde, Kıbrıs Türk tarafı da antlaşmalar yaparak adanın deniz alanlarında petrol ve doğalgaz aramaya başlayacaktır." dedi.

Bu konuda Kıbrıs Türk tarafının tavrının net olduğuna vurgu yapan Özersay, Kıbrıs Türk tarafının iradesinin tahakküm altına konulmak istendiğini, ancak buna müsaade etmeyeceklerini belirtti. Özersay, bugüne değin sırf müzakereler devam ediyor ve sırf olası bir kapsamlı çözümü zorlaştırır düşüncesiyle Kıbrıs Türk tarafının, ertelediği hususları yeniden gözden geçirmek durumunda kalabileceğini söyledi.

Özersay, "Rum tarafı müzakerelere rağmen adanın geleceğini ve egemenliğini tahakküm altına koyacak adımları atmakta kararlıysa, gerek petrol ve doğalgaz konusunda gerekse bugüne değin yapmaktan kaçındığımız bazı başka konularda bizim de birtakım adımlar atacağımızı herkes bilmelidir. Kıbrıs Türk tarafının, bu konularda dikkate alınması gereken bir aktör olduğu gerçeğini herkes anlamak zorundadır." şeklinde konuştu.

Doğalgaz ve petrol konusunun bir egemenlik meselesi olduğunu ve Rum tarafınca bu konuda yapılanların müzakerelerin ruhuna ters düştüğünü de kaydeden Özersay, "Rum yönetimi, müzakerelerde geçmişte yaşamış olduğumuz bu ve benzeri krizleri beslemek istemiyorsa, Kıbrıs Türk tarafının ya da Türkiye'nin bir şey yapmayacağı varsayımı üzerinden hareket etmemelidir. Bir uyuşmazlığı çözmek için müzakere ettiği varsayılan bir taraftan en azından bunu beklemek kadar doğal bir şey olamaz." şeklinde konuştu.

Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu'nun Özel Temsilcisi Kudret Özersay, Rum Yönetimi Dışişleri Bakanı Erato Kazaku Markulli ile Rum Başkanlık Komiseri Yorgos Yakovu tarafından Rum basınına yapılan doğalgaz ve petrol rezervleri açıklamaları ile ilgili olarak da Ortadoğu sorunu Kıbrıs'a ithal ediliyor" uyarısında bulundu.Özersay, Rum tarafının doğalgaz ve petrol girişimiyle Kıbrıs sorununun yine yapay olarak bu kez bir Ortadoğu sorunu haline getirilmekte olduğuna dikkat çekti.

"Kıbrıs Rum tarafı bile bile yanlış yolda ilerliyor" diyen Özersay, geçmişte de aynı hatanın yapıldığını, Kıbrıs sorununun yapay olarak bir "Avrupa Birliği uyuşmazlığı" haline getirildiğini kaydetti. Özersay, şunları söyledi:

"Bakın aynı şey Rum tarafının çözüm olmadan gerçekleşen yasadışı AB üyeliği konusunda da yaşanmıştı. 2004'te AB tarafından yapılan yanlış ya da AB yetkililerinin Rum tarafının yanlışına ortak oluşu Kıbrıs sorununu yapay bir 'Avrupa Birliği uyuşmazlığı' haline getirdi, Rum tarafına verdiği statü ve kendisine güven hissi nedeniyle süreci daha da zorlaştıran bir durum ortaya çıkardı. Şimdi ise Rum tarafının doğalgaz ve petrol girişimiyle Kıbrıs sorunu yine yapay olarak 'Ortadoğu sorunu haline getirilmektedir. Yani Doğu Akdeniz'de bir adada esasen etnik temele dayalı uluslararası bir uyuşmazlık iken, hem Avrupa hem de Ortadoğu uyuşmazlıklarının içerisine dahil edilerek Kıbrıs sorunu daha da karmaşık hale sokuluyor. Ortadoğu ülkeleri arasındaki uyuşmazlıklar, mevcut Kıbrıs sorununa ithal edilmiş olacak. Sorunun çözümünü güçleştiren yeni bir unsur daha yaratılmış olacak.

"KIBRIS'TA İSTİKRARSIZLIĞA YATIRIM YAPILIYOR OLMASI TEHLİKELİ"
Bölge ülkelerindeki son gelişmelere bakıldığında fiilen de olsa bir istikrar adası olan Kıbrıs'ta, istikrarsızlığa yatırım yapıldığını ifade eden Özersay, bu durumun oldukça tehlikeli olduğunu aktardı.Özersay ayrıca bunun sadece müzakere süreci açısından değil, genel olarak bu coğrafyadaki huzur açısından hiç de olumlu bir gelişme olmadığını söyledi.

"İRADEMİZ TAHAKKÜM ALTINA KONULMAK İSTENİYOR"
Kıbrıs'ta süren müzakerelerin modalitesi ve bulunacak çözümün iki ayrı ve eş zamanlı referanduma sunulacak olmasının adanın geleceği bakımından sadece Kıbrıslı Rumların iradesinin yeterli olmadığını, Kıbrıslı Türklerin de iradesinin gerekli olduğunu göstermekte olduğunu vurgulayan Özersay, şöyle dedi:

"Adanın geleceği ve kalıcı yeni bir statü, yeni bir düzen yaratılabilmesi için Kıbrıslı Türklerin iradesi olmazsa olmazdır. Bu nedenle adanın geleceğini bu kadar yakından ilgilendiren ve ileride ortaya çıkacak daimi statüyü bu denli temelden etkileyebilecek olan bir konuda, bugün sadece Kıbrıs Rumlarının iradesiyle hareket edilmesi kadar büyük bir hata olamaz. Deniz yetki alanları konusunda üçüncü ülkelerle yapılan antlaşmalar sayesinde Kıbrıslı Türklerin iradesi görmezden gelindiği gibi, adanın geleceği sadece Kıbrıslı Rumların iradesiyle tahakküm altına konulmuş olmaktadır. Deniz yetki alanları, devletler hukukunda niteliğine bağlı olarak ya doğrudan egemenlik alanlarıdır ya da en azından kıyı devletlerinin egemen yetkiler kullandıkları uluslararası alanlardır."

"BÖYLE GİDERSE HESAPLAŞMAMIZ GEREKEBİLİR"
Bazı durumların Rum tarafınca yok sayılması dahilinde Rumlarla hesaplaşmamız gerekir diyen Özersay, "Yok eğer Rum tarafı 'siz KKTC'yi ilan ettiniz, sizin burada hakkınız yoktur' ve 'KKTC vardır' diyorsa, bunu söylesin ki kabul edip etmediğini biz de bilelim. Üstelik KKTC, ayrı ve bağımsız bir devlet olarak Rum tarafınca kabul edilse dahi, henüz Rum tarafıyla hesaplaşmadığımız bir gerçektir."dedi. Özersay, Aksi halde herşey tüketilmiş olacak ve muhatabımız olan Rumlarla oturup mahsuplaşmamız gerekecek. Bugün bunlardan bahsetmiyor oluşumuzun nedeni yeni ortaklık konusundaki taahhüdümüze olan bağlılığımızdandır."sözlerini kaydetti.

"MÜZAKERELERİN RUHUNA TERS"
Deniz yetki alanı belirleme bağlamında yapılan antlaşmalar ile bunlara dayalı olarak doğalgaz ve petrol konusunda atılan adımların olaylara mantıklı yaklaşan herkesin görebileceği bir durum olduğunu kaydeden Özersay, Rumların bu tutumunun devam eden müzakerelerin ruhuna ters olduğunun altını çizdi.

"KIBRISLI TÜRKLERİN KENDİ HAK VE ÇIKARLARI SÖZKONUSUDUR"
Doğalgaz ve petrol konularına sadece Türkiye'nin çıkarları perspektifinden yaklaşmanın doğru olmadığını, Türkiye'nin hak ve çıkarlarından bağımsız şekilde Kıbrıslı Türklerin kendi hak ve çıkarlarının da söz konusu olduğunu vurgulayan Özersay, şöyle dedi:

"Doğalgaz ve petrol konularına sadece Türkiye'nin çıkarları perspektifinden yaklaşmak da doğru değildir. Türkiye'nin, Doğu Akdeniz'in kuzeyindeki en büyük sahildar devlet olarak, bu coğrafyadaki en uzun kıyılara sahip devlet olarak tabii ki çok meşru ve uluslararası hukuk kurallarına dayanan hakları söz konusudur. Ve BMDHS (BM Deniz Hukuku Sözleşmesi) ile uluslararası teamül hukuku gereği Türkiye de dahil olmak üzere bölgedeki ilgili ülkeler, bu deniz yetki alanlarının belirlenmesinde sürece dahil edilmelidirler. Burada Türkiye'nin hak ve çıkarlarından da bağımsız şekilde Kıbrıslı Türklerin hak ve çıkarları söz konusudur.

MARKULLİ'NİN ANALİZLERİ TEMELSİZ VE ŞAŞIRTICI
Rum Yönetimi Dışişleri Bakanı Erato Kazaku Markullinin "Türkiye önce BM Deniz Hukuku Sözleşmesi (BMDHS)'ne taraf olsun sonra konuşsun" benzeri ifadeler kullanmakta olduğunu kaydeden Özersay, ancak BMDHS'nin hükümlerinin büyük bölümünün uluslararası teamül (yapılageliş) hukukunu yansıtmakta olduğunu ve bu hususların sözleşmede yer alışının bir kodifikasyon eylemi olduğunu kaydetti ve şöyle devam etti:

"Bir başka ifadeyle Türkiye'nin veya BMDHS'ne taraf olmayan bir başka devletin BMDHS'nde yer alan bu kurallara gönderme yapabilmesi ya da kendisini savunurken bu sözleşmede de yer alan bazı kurallara dayanabilmesi için taraf olmasına gerek yoktur. Bayan Markulli'nin bu tutarsız analizi bir an için doğru kabul edilirse BMDHS'ne taraf olmayan devletler, deniz yetki alanlarını sınırlandırma yetkisinden de mahrum olurlar! Bu olacak şey değildir. Mülkiyet ve benzeri konularda Rum müzakere heyetinde yer alması nedeniyle tanıdığım bayan Markulli, uluslararası hukuka rağmen böyle bir analizi nasıl yapar anlamak güç. Rum tarafı bir devlet olduğunu ve bu sözleşmeye taraf olduğunu iddia ediyorsa, sayın Markulli'ye ilgili hükümler konusunda daha doğru bilgi aktarılmalıdır.
SON VİDEO HABER

Kassam, İsrail askerlerini araçlarıyla birlikte imha etti

Haber Ara