Türkiye’nin İslami hükûmeti, yakın zamana kadar dost olarak gördüğü Suriye rejimine karşı söylemini giderek sertleştiriyor. NATO’nun ikinci büyük ordusu olan Türk ordusunun, istila ile eş değerde bir hareket olacak olan eski kolonisinde “tampon bölge” oluşturmaya yönelik acil durum planları yaptığı söyleniyor.
Jeopolitik soru ise hâlen Devlet Başkanı Esad’ın Alevi azınlığının kontrolü altında bulunan Suriye’nin, daha büyük kuzey komşusunun Sünnilerin idaresindeki yönetimi gibi yeniden ortaya çıkıp çıkmayacağıdır.
Böyle bir sonuca, bölgesel rakip İran, bir Şii güç; Suriyeli Aleviler, bir Şii mezhebi ve İran’ın Lübnan’daki Şii müttefiki olan Hizbullah tarafından sert bir şekilde karşı konulacaktır. İran’ın Suriye güvenlik güçlerini desteklemek üzere milis askerlerini yolladığı ve İran gazetelerinin Türkiye’yi kınadığı söyleniyor.
Üçüncü bir dönem için yeniden seçilen Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, zaferinin bölgede etkisi olacağına dair ant içti. Seçim gecesinde şöyle konuştu: “Bana inanın, İstanbul kadar Saraybosna, İzmir kadar Beyrut ve Ankara kadar Şam da kazandı.”
ABD’li diplomat, WikiLeaks dosyalarında, Türkiye’nin dış politikasının daha geniş bir bölgedeki eski Osmanlı İmparatorluğu toprakları üzerinde barışçıl olarak etkisini arttırmaya yönelik “Yeni Osmanlı”yı amaçladığını iddia etmektedir. Arap baharına kadar Suriye, Türkiye’nin “Komşularla Sıfır Sorun” politikası çerçevesinde bir merkez noktasıydı.
Fakat Esad ile yakın ilişkileriyle bir zamanlar övünen Erdoğan şimdi, Suriye’nin “gaddarlığı”nı kınıyor.
Erdoğan’ın Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti), hemen sınırında Sünni komşularının katledilmesine öfkelenen Sünnilerden oluşuyor.
Sınıra kaçan Suriyeliler, Türk bayrağı sallıyor ve “Sadece Allah ve Erdoğan bizi kurtarabilir.” diyorlar. Çok büyük riske rağmen Sünnileri kurtarmak için müdahale etmenin cazibesi, belki karşı konulamaz olabilir.
* The Times, Tercüme: BYEGM