Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Irak'ın esas var olma sorunu: Su

Arap ülkeleri, çöl veya çöle dönüşebilir bölgeler olarak görülmekte. Yağmur oranları çok düşük ve su kaynakları coğrafi sınırların dışında bulunuyor. BM, 22 Mart Dünya Su Günü’nde Irak’taki su kıtlığı ve kirliliğinden kaynaklanan trajik duruma ve halkın sıkıntılarına değinen bir rapor yayımladı.

15 Yıl Önce Güncellendi

2011-08-02 15:15:28

Irak'ın esas var olma sorunu: Su
Muhammed Akif Cemal *

Bir devletin karşılaşacağı en önemli sorun, ulusal güvenlik sorunudur. Stratejiler ve politikalar, bu güvenliği garanti altına almak için belirlenir ve çizilir.

Ulusal güvenlik çoğu zaman toprak, su ve havanın selametini sağlamak gibi alışılmış olanı aşıp iç bölünme ve yanı sıra gıda ve su gibi hayati kaynakları tehdit eden tehlikelere yöneliktir.
Arap ülkeleri, çöl veya çöle dönüşebilir bölgeler olarak görülmekte. Yağmur oranları çok düşük ve su kaynakları coğrafi sınırların dışında bulunuyor. Fakat bu konu, geçen yıllarda Araplar açısından hak ettiği ilgiyi görmedi.

Birleşmiş Milletler, 22 Mart Dünya Su Günü’nde Irak’taki su kıtlığı ve kirliliğinden kaynaklanan trajik duruma ve halkın sıkıntılarına değinen bir rapor yayımlamıştı. Rapor, iklim değişiklikleri ve kaynaklardan gelen su oranlarının düşmesi, ev ve sanayi kullanımlarının artması sebebiyle 2040’ta Dicle ve Fırat nehirlerinin kuruması ihtimaline işaret ediyor.

Rapor, bölgedeki çevresel sistem üzerindeki etkilerini göz ardı ederek iki nehrin kurumasının sadece Irak’a zarar vereceğini belirtiyor, ancak biz burada meselenin özüne, yani Irak’ın çölleşmesine değineceğiz. Beklenen felaketin gerçek etkenlerini sadece tek bir sebeple açıklayabiliriz: Kaynaktan gelen su oranlarının düşürülmesi. 

Dicle ve Fırat’tan muztarip

Irak, kuraklıktan şikâyet ediyor. Yağış oranları düşük. Bu yüzden su stratejisi, birinci derecede nehir sularına dayanıyor. Coğrafi açıdan Irak, topraklarına giren bütün nehirlerin döküldüğü ülke. Irak’taki su kıtlığının sebepleri, komşu ülkelerin suyu engellemesiyle özetlenebilir.

Türkiye, Fırat ve kolları üzerinde 14 baraj, Dicle ve kolları üzerinde de 8 baraj yaptı. Suriye, Fırat üzerinde 5 baraj yaptı. Bunun sonucu olarak, Irak’ın ortası ve güneyindeki en iyi tarım arazilerinden geniş bir alan çölleşti. Bu da binlerce köylünün son yıllarda daha iyi bir hayat arayışıyla şehirlere göç etmesine yol açtı.

Su sorunu, Irak açısından önem kazanıyor. Zira tarihi boyunca ülkedeki kurumlar bu sorunun üzerine düşmedi; siyasi, ekonomik ve teknik alanda mücadele etmek için senaryolar belirlemedi. Üstelik kıtlığın göstergeleri 1980’lerin başında Türkiye’nin GAP projesinden itibaren başlamıştı.

Irak’ın kendisine adil davranılması için uluslararası örgütlere başvurmak dışında alternatifi yok. Komşuları, mutlak bölgesel bütünlük yaklaşımını benimsemenin aksine, topraklarından geçen sular üzerinde mutlak egemenlik yaklaşımını benimsiyor. Bölgesel bütünlük yaklaşımı şunu diyor: “Bir nehir, kaynağından başlayıp döküldüğü yere kadar, coğrafi ve siyasi sınırlar bir yana, bölgesel bir bütünlük oluşturur.”

Körfez ülkelerinin yaptığı gibi deniz suyunu arıtmaya başvurmaksa, bir dizi zorluk ve Irak’ın ‘petrol sonbaharı’ çağında kaldıramayacağı büyük mali külfetle karşılaşacağı bir seçenek. Arap ülkelerinin çoğunun deniz sahasıyla karşılaştırıldığında, Irak’a Arap körfezinde bahşedilmiş olan su sahası dardır. Üstelik bu su sahası, ülkenin en uç güneyinde yer almakta. İçme suyunun kuzeye 1000 km. mesafede yüksek bölgelere pompalanmasıysa ek maliyetler getirecektir.

* Birleşik Arap Emirlikleri gazetesi Beyan, Tercüme: Radikal

Haber Ara