İbrahim Öztürk: Cari açığı kapatmak için üretilmeyen malları üretmeliyiz
Türkiye ihracatı, ilk 6 ayda geçen senenin aynı dönemine göre yüzde 20 artışla 65,6 milyar dolar olurken, ithalat yüzde 43,4 artışla 120 milyar doları buldu. Cari açık yüzde 88,2 artarak 54 milyar dolara çıktı, buna mukabil ihracatın ithalatı karşıla
15 Yıl Önce Güncellendi
2011-08-01 11:10:25
Türkiye'nin patinaj yaptığını belirten Öztürk, kalifiye olmayan ve katma değeri bulunmayan ihracattan şikâyet etti. Öztürk, "Gelinen aşamada ülkemizde üretilmeyen malları üretmek durumundayız. Bu ürünler değerli olup rekabetçi bir fiyattan ihraç edilmeli." önerisinde bulundu.
Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İbrahim Öztürk, cari açığın sebeplerini ve alınması gereken tedbirleri Cihan'a açıkladı.
Türkiye'de üretilemeyen malların üretilmesinin bir mecburiyet olduğunu vurgulayan Öztürk, şunları kaydetti:
"Kalifiye ve rekabetçi bir fiyattan ihracat yapmamız gerekiyor. Burada Zafer Çağlayan'ın Tedarik Sistemi'ne değinmek yerindedir. Bu lafı bol icraatı pek olmayan göreve değinmek gerekiyor. Burada rekabet unsuru olarak varsa yoksa para politikalarına kümelenmenin bir manası yok. Yerli üretimin kalite sorunları had safhada. Bunu hangi para politikası saklayacak? Afrika'ya mal satacaksan, sorun yok, birinci dünyaya mal satacaksan her ihracat hamlemiz artan ithalat girdisiyle sonuçlanacak."
Ülkenin doğrudan yabancı sermaye çekmede başarılı olamadığından yakınan Öztürk, şöyle devam etti:
"Türkiye, sıfır ve büyük projelere (green field investment) yabancı sermaye çekme kriterine göre, 1990'lardan çok daha iyi durumda değildir. Ak Pati'nin 'ortamı dikensiz gül bahçesi yapalım, yatırımcı dostu ortam yapalım' türünden IMF uyumlu anlayışının hazırı satmanın ötesine geçmedi. Sıfırdan ne kuruldu? Nerede kaldı Sağlık vadisi? Nerede kaldı Bilişim Vadisi?
Öte yandan Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) de, Zafer Çağlayan'da eleştiri oklarını Sanayi Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı'na çevirmelidir. Maliye Bakanı sadece mali dengeden anlar, çünkü büyüdüğü yetiştiği kültür böyle. Oysa Maliye Bakanlığı'ndan Sanayi Bakanlığı'na açılan pencere sanayileşme tarihine damga vurmuştur.
Ak Parti'nin bir sanayi bakanı bile hala yoktur. Sanayi Stratejisi'nin olması da beklenemez. Bu bağlamda Sanayi Strateji Belgesi tam bir amatörlük ürünü oldu.
Kalkınma Ajansları kurulalı kaç sene geçti? Bölgelerine hangi sıfırdan yatırımı çektiler? Kifayetsiz kimi genel sekreterler, Ankara'nın uzantısı olan valilerin başkanlığında bu işi nasıl yapacak? Valiler bilse idi, yapsa idi, yapabilecek olsa idi, böyle bir yetki ve donanımları olsaydı, Kalkınma Ajansları'na ne gerek vardı? Biz 'Devlet Planlama Teşkilatı kapatılsın, taşraya dağıtılsın' demedik ki? Cevdet Yılmaz geldi geleli o işin başında. Bütün başarısı Kalkınma Ajansları'na kadro kurmaktan öteye geçemiyor. İş modeliniz nedir? Performans kriteri nedir? Sonuç görelim, sonuç.
Başbakanlık Yabancı Sermaye Destek ve Tanıtım Ajansı'nın yapıp ettikleri nerede? Arkadaşlar işin paydaşları yani Sanayi Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Kalkınma Ajansları vs, bunlar değilse kimlerdir? Bunlar da yapmadığına göre kim yapacak? Bu eksikleri gündeme getirmek gerekiyor. Türkiye mevcut haliyle açık pazar haline geliyor. Yerli sermayesi yabancı sermaye ile eklemlenmeyi yeterli gören bir açık pazar.
Ar-Ge alanı yeni dönemin 'Ar-Ge hortumculuğuna' dönmüş durumda. Yerliler mühendislerini bu kanaldan istihdam ederken, yabancılar ise Ar-Ge değil, Paz-Ge, yani pazar geliştirme çalışması yapıyorlar. Daha çok nasıl mal satılır, daha çok nasıl nüfuz edinilir, bu pazarda tüketici tercihleri nelerdir? Yani Türk ihracatçılarının Amerika ve Asya kıtası için yapmadıklarını, bizim paramızla sözde Ar-Ge adı altında yapıp oluk oluk mal satıyorlar."
Profesör Öztürk, Türkiye'nin yeni dönemini insan kaynağının taşımayadığını dile getirdi ve "Ülkemizin tersine beyin göçünü başarmak için yürüteceği strateji nedir?" diye sordu.
SON VİDEO HABER
Haber Ara