Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

CHP'den 'emekliliğe ayrılma' açıklaması!

CHP Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan, askerlerin siyasetin içine çekilmesinin hiç bir zaman doğru olmadığını ve savunulamayacağını belirterek, 'Ancak sabah akşam askeri kötülemek, iftira ederek onları itibarsızlaştırmak, saygınlığına gölge düşürmek ulusumuza hiç bir yarar sağlamaz' dedi.

15 Yıl Önce Güncellendi

2011-07-30 15:55:00

CHP'den 'emekliliğe ayrılma' açıklaması!
Tarhan, Kılıçdaroğlu'nun parti genel merkezinde, bazı Merkez Yönetim Kurulu üyelerinin katılımı ile yaptığı değerlendirmelerin ardından basın toplantısı düzenledi.

Tarhan, özgürlükçü demokrasilerde kamusal kararların seçilmişler tarafından alınmasının esas olduğunu söyledi.

'Kuralların seçilmişler tarafından koyulması, yönetime seçilmişlerin hakim olması demokrasinin temel ilkesidir' diyen Tarhan, 'Kendilerine verilen olanaklar ve yetkiler nedeniyle özel bir konumda bulunan askeri kuvvetler, polis, istihbarat birimleri gibi devlet kurumları, sivil otoritenin kontrolünde olmalı, siviller tarafından denetlenmelidir' ifadelerini kullandı.

Askerin kışlasında kalması ve yasalarla kendine verilen görevleri yapmasının esas olduğunu kaydeden Tarhan, şöyle devam etti:

'Dolayısıyla askerin sıcak siyasetin içine çekilmesi hiç bir zaman doğru değildir ve savunulamaz. Ancak sabah akşam askeri kötülemek, iftira ederek onları itibarsızlaştırmak, saygınlığına gölge düşürmek ulusumuza hiç bir yarar sağlamaz. Bu tür çabalar orduyu sıcak siyasetin içine çeker. Buna ortam hazırlanmamalı ve izin verilmemeli.

BirGenelkurmayBaşkanı ve üç kuvvet komutanının ordudaki terfiler öncesi görevlerinden istifa etmeleri, devlet kurumları arasında ciddi bir kopukluğun olduğunu göstermektedir. Mademki komutanlar görevlerinden ayrıldılar, onlara ve iktidara düşen görev, bu tutumlarının tüm gerekçelerini kamuoyuyla paylaşmalıdır. Bu, tarafların varsa haklı gerekçelerini öğrenmemize ve hem de demokrasiye katkı sağlayacaktır.''

CHP'nin, halkın oylarıyla seçilen parlamentonun ve hükümetin yetkilerinin, hukukun öngördüğü demokratik kural ve kurumlar dışında hiçbir güç tarafından fiilen sınırlandırılmasını kabul etmediğini ve etmeyeceğini vurgulayan Tarhan, CHP'nin bu anlayışla silahlı kuvvetlerin siyasete karışmasına da karşı çıktığını bildirdi.

CHP'nin,Türkiyeiçin kapsamlı ve tutarlı bir sivilleşme programı öngören tek büyük parti olduğunu söyleyen Tarhan, şöyle konuştu:

'Silahlı kuvvetler üzerinde demokratik kontrolü kurmanın en önemli parçası, hiçbir karar alanının sivil yönetimin iradesinin dışında kalmamasıdır. Ordunun ne büyüklükte olması gerektiği, zorunlu askerliğin hangi şartlarda yapılacağı, askeri harcamaların büyüklüğü gibi konular siviller tarafından karara bağlanmalıdır. CHP, tüm anayasal siyasi hareketlere ilişkin olarak, bu tarz nitelendirmelerden uzak barışçıl bir dil kurmuştur. Mevcut iktidarın ise kendisine muhalif her harekete 'terör', 'illegal' gibi kavramlarla ilişkilendirerek, siyasi alanı militerleştirdiği, güvenlik dilini hakim kıldığı görünmektedir. İktidara hakim olan bu zihniyet, tüm muhalif hareketleri güvenlik bürokrasisi için meşru hedefler haline getiren bir durum doğurmuştur. Sivilleşmeyi savunduğunu iddia edenler için bu durum, en hafif ifadeyle bir tutarsızlıktır.'

İçinde bulunulan dönemde CHP'nin sivilleşmeyi, iktidar partisinin ise sivilleşme konusunda direnen parti konumunda olduğunu ileri süren Tarhan, 'AKP'nin bu direnişi, bu partinin geçmişte sivilleşme söylemi kullanmasının asıl nedeninin, sivillerin her halükarda güvenlik bürokrasisine hakim olması inancı değil, sadece güvenlik bürokrasisinin kendisinden yana olmamasından kaynaklanan bir kaygı olduğu görüşünü güçlendirmektedir. Özgürlükçü demokrasi, iktidarın bağımsız ve tarafsız yargı tarafından denetimi, bir başka deyişle kuvvetler ayrılığı olmazsa olmazdır ancak bu yolla çoğunluğu elinde bulunduran iktidarların insan haklarını kısıtlayıcı veya yok edici eğilimlerinin önüne geçilebilir' ifadesini kullandı.

Tarhan, konuşmasında 5 madde ile belirlenen önerilerini de sıraladı.

1- Hukukun üstünlüğü, demokrasi gibi kavramlar sivil yönetimlerde gerçek anlamını bulur. Bunun içindir ki sağlıklı işleyen bir sivil yönetim, yönetmesi gereken kurumlarla kriz çıkaran bir yönetim değildir, olmamalıdır da... Demokrasinin olmazsa olmazlarından biri de devlet kurumları arasındaki uyumdur. İktidarın görevi devlet kurumlarını itibarsızlaştırarak ele geçirmek olmamalıdır.

2-
Askerin kışlasında kalması ve yasalarla kendine verilen görevleri yapması esastır. Askerin sıcak siyasetin içine çekilmesinin doğru değildir, bu savunulamaz.

3-
Demokrasi, iktidardaki sivil yönetimin her istediğini yaptığı bir düzen değildir. Demokrasi iktidar gücünün, yargı tarafından 'hukukun üstünlüğü' ilkesi çerçevesinde denetlendiği rejimdir. Demokrasi 'otokrasi'ye dönüşmemelidir.

4-
Son olayda yargı bağımsızlığının önemi bir kez daha ortaya çıkmıştır. Bitmeyen mahkemeler, infaza dönüşen tutuklamalar, ihlal edilen insan hakları, yargıya duyulan güveni derinden sarsar noktaya getirmiştir. Yargı artık milli irade adına değil, siyasal iktidarın iradesine göre karar veren bir kuruma dönüşmüştür. Unutulmamalıdır ki, her iktidarın temelinde meşruiyet bulunmalıdır. Meşruiyetin temel koşulu da vicdanlardaki adalet duygusudur.AKPiktidarında bu duygu aşınmıştır. İktidar yargıdan elini çekmelidir.

5-
Eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral Işık Koşaner ve kuvvet komutanlarının emekliliğini istemesi, devlet kurumları arasında ciddi bir kopukluğun göstergesidir. Hem komutanların hem de iktidarın bu tutumlarının tüm gerekçelerini kamuoyuyla paylaşması gerekir.

AA

Haber Ara