Coşkun: Norveç'teki saldırı sıradan bir faşizm değil, büyük resmin bir parçası
Zirve Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Bezen Balamir Coşkun, "Norveç'teki saldırılar marjinal, akli dengesi yerinde olmayan bir kişi tarafından düzenlenmiş olsa da Andres Behring Breivik'i bu noktaya getiren sebepler aşırı sağcılıktan, Norveç
15 Yıl Önce Güncellendi
2011-07-29 09:39:47
Geçtiğimiz hafta dünya kamuoyu, önce, Norveç'in başkenti Oslo'da bakanlıkların olduğu merkezde meydana gelen patlama ve daha sonra iktidar partisi olan İşçi Partisi'nin Utoya Adası'nda düzenlemiş olduğu kampa yapılan saldırılarla sarsıldı. İlk olarak İslami terör örgütleri tarafından gerçekleştirdiği yönündeki tahminler yine boş çıktı. Olayın, aşırı sağcı Hristiyan bir Norveçli tarafından gerçekleştirildiği ortaya çıktı.
Saldırılarla ilgili değerlendirmelerde bulunan Zirve Üniversitesi Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi Akademisyeni Yrd. Doç. Dr. Bezen Balamir Coşkun, kişisel bir saldırı gibi görünse de olayın uluslararası ilişkiler uzmanı olarak küresel bir çerçeveden ele aldığını ifade etti. Özellikle 11 Eylül saldırılarını takip eden global boyutta bir güvenlikleştirme çabası olduğuna vurgu yapan Coşkun, "Eski ABD Başkanı Bush'un, sözde İslami teröre karşı savaş açarken neredeyse tüm Batılı devletleri arkasına alarak topyekün bir savaşa soyunması, sadece ABD'de değil neredeyse tüm Avrupa'da Müslümanlara potansiyel terörist olarak yaklaşılmasına sebep oldu. Avrupa Birliği'nin gerek Schengen bölgesinde, gerekse Schengen dışında kalan AB topraklarında iç güvenliği sağlamaya yönelik olarak alınan tedbirlerin neredeyse insan hakları ihlalleri boyutuna ulaştığı bir gerçek. AB'nin gizli kalması gereken Schgen vize sistemindeki bilgileri ABD ile paylaşmaya başlaması, vize uygulamalarında biometrik vize adı verilen ve bütün göçmenlik/oturma izni başvurularında parmak izi alınması, aile birleşimlerinin gittikçe zorlaştırılması ve entegrasyon programlarının artık dil sınavı ve ilgili ülkenin kültür ve tarihine dair sınavlar içermesinin Avrupa'da yaygın bir uygulama haline gelmesi buna örnek olarak verilebilir. Tüm bu uygulamalar, 11 Eylül olaylarını takiben teröre karşı başlatılan küresel savaşın parçası olarak meşru kılınmaktadır." ifadelerini kullandı.
"KÜRESELGÜVENLİKLEŞTİRME ÇABASI MÜSLÜMANLARA KARŞI KAMUOYU OLUŞMASINA YOL AÇTI"
Coşkun, 2001 yılından beri devam eden bu küresel güvenlikleştirme çabalarının etkilerine değinerek, "Sadece Batılı hükümetlerin bazen uç boyutlara varabilen anti-terör uygulamalarını meşru kılmanın yanısıra, özellikle ABD ve Müslüman nüfusun azımsanmayacak seviyelerde olduğu Kuzey ve Batı Avrupa ülkelerinde müslümanlara karşı bir kamuoyu oluşmasına yol açmıştır. Terör, özellikle de İslami terör konusunda yürütülen küresel güvenlikleştirme süreci Avrupa'yı sarsan ekonomik kriz ile birleşince yıllardır marjinal olarak nitelenen aşırı sağcı grupların göçmenlere karşı olan söylemlerini daha yüksek sesle dile getirmelerine yol açtı. İsviçre'de minare yasağının oylanması, İngiltere'de İngiliz Milliyetçi Parti'nin (British National Party) göç sebebiyle İngilizlerin ülkelerinde azınlık kalmak üzere oldukları ve yakında İngiltere'nin bir Arap Emirliği'ne dönüşeceği argümanları üzerinden seçim propagandası yapması, Danimarka'nın; Ortadoğu'daki olaylar sonucu Avrupa'ya yönelik göçü bahane ederek Schengen anlaşmasını bile ihlal etmeyi göze alarak sınır kontrollerine başlaması diğer etnik/dini kökenlerden gelen göçmenlere karşı tölerans politikaları ile bilinen pekçok Avrupa ülkesinde, özellikle Müslüman göçmenlere karşı oluşan kamuoyunun siyasi arenada da karşılık bulduğunun göstergeleri." şeklinde konuştu.
"SIRADAN FAŞİZM OLARAK NİTELENDİRİLEBİLECEK BU ATAK BÜYÜK BİR RESMİN PARÇASI OLABİLİR"
Avrupa genelinde vatandaş ya da oturma izni ile yaşayan 7-8 milyon civarında Müslüman olduğunu hatırlatan Coşkun, şöyle devam etti: "Bu sayının Norveç'te 200 bin kadar olduğu ve Müslümanlar arasında doğum oranının batıdakinden kat ve kat yüksek olduğu düşünülürse, Batı Avrupa'nın kendi halklarının bir süre sonra Avrupa'nın Müslümanlaşacağı korkusunun aşırı sağcı guruplar tarafından İslami terör tehdidi de kullanılarak körüklenmektedir. Aşırı sağcı partilerin Avrupa genelinde güçlenmesi, parlamentoda sandalye sayılarını artırmaları da bu döneme denk gelmektedir. İşte Norveç'te onlarca kişinin ölümüyle sonuçlanan ve tüm dünyayı şok eden saldırıyı tartşırken tüm bunlar da düşünülmelidir. Bu saldırıları düzenleyen Anders Behring Breivik'in hazırladığı iddia edilen 1500 sayfalık rapora bakılırken, bu raporun ne kadarlık bir kısmının Avrupa'da yükselişte olan aşırı sağcı, milliyetçi, göçmen karşıtı hareketlerin/partilerin programları ile çakıştığına da bakılmalıdır. Sıradan faşizm olarak nitelendirilebilecek bu atak aslında daha büyük bir resmin parçası olabilir."
SON VİDEO HABER
Haber Ara