Dolar

34,8725

Euro

36,7751

Altın

3.048,45

Bist

10.123,54

Çok kutuplu Türk dış politikası

Arap dünyasında ayaklanmalar başladığından beri, Türk modeli Müslüman demokrasisi, Batı yanlısı diktatörlüklere ve İran tipi otoriter rejimlere bir alternatif olarak görülür oldu.

15 Yıl Önce Güncellendi

2011-07-26 16:26:15

Çok kutuplu Türk dış politikası
Mariano Aguirre *

Adalet ve Kalkınma Partisinin (AKP) yakın zamanda elde ettiği zafer, Türkiye’nin gelişmekte olan bir ülke olmasını pekiştirecektir. Fakat hükûmetteki otoriter eğilim, mevcut modelin meşruiyetini bozabilir. Öte yandan NATO üyesi bir ülke olarak, krizdeki bir bölgede liderlik rolüne sahip olmak hiç de kolay değil.

Profesör Kemal Kirişçi’ye göre AKP, Türkiye’nin imajını geliştirdi, bunu Batıyla müttefik otoriter bir rejimden, küresel etkiye sahip Müslüman kimliği olan bir demokrasiye –gösteriş etkisiyle- geçerek yaptı. ABD’nin, Ankara’nın 2003 yılında Irak’ın işgalinde iş birliği yapmayı uygun bulmamasından dolayı ortaya koyduğu isteksizliği ve Avrupa Birliği’nin Türkiye’nin tam üyeliğine karşı olumsuz tutum sergilemesi; Türkiye’nin, Asya ve Orta Doğu’daki ticari ve dış politikasını başarılı bir biçimde güçlendirmesine olanak sağladı.

Dışişleri Bakan Ahmet Davutoğlu, “stratejik derinlik”i temel alan bir diplomasiye liderlik ediyor: Yakınındaki ülkelerle kalkınmaya yönelik yatırım temelli bağlar kurarak veya Avrupa ve ABD’yi yüzüstü bırakmadan; Orta Doğu, Balkanlar, Kafkasya, Rusya, Afganistan, Pakistan ve Brezilya’daki fikir ayrılıklarına ara bulucu olarak. Bu dış siyaset, aynı zamanda AKP’nin menfaatleriyle, Avrupa yanlısı liberaller ve askerler ve modern Türkiye’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün mirası olan laikliği sahiplenen iş adamları arasındaki güç dengesini yansıtıyor. Bazı uzmanlar, tutkuların ülkenin olası gerçekliğini aştığını belirtiyor, zira ülke diplomasisinin limitlerini teste tabi tutan Libya ve Suriye krizlerinde olduğu gibi.

Türkiye, 1998’den bu yana Suriye ile iyi ilişkiler içerisinde bulunuyor. Golan tepelerinden, İsrail’in olası askerî geri çekilmesi konusunda, Şam yönetimiyle İsrail arasında ara buluculuk yaptı. Görüşmeler sonuç vermedi, ancak bir iletişim kanalı kurulmuş oldu. Türklerin amacı, Şam’ın Kürt gerillalarına olan desteğini sınırladıktan sonra Suriye, İran, Irak ve Lübnan ile serbest ticaret ve dolaşım anlaşmasının temelini atmaktı. Ancak Suriye’deki mevcut şiddet ile Türkiye’ye yönelik mülteci akınının başlaması, bu hesapları değiştirdi.

Türkiye, Suriye yönetiminde olan Alevi azınlığın, çoğunluk olan Sünni ve Kürtler üstünde baskıyı artırmasından korkuyor. Öyle ki Recep Tayyip Erdoğan hükûmetinin üstünde, komşu ülkedeki baskıdan ötürü “bir şeyler yapılması” için çok güçlü bir toplumsal talep var. Fakat Başbakanın daha ileri gidip Şam yönetiminden baskıya son vermesini, reformlara başlaması ve insani yardımı genişletmesi konularında tahakküm etmesi oldukça zor görünüyor.

Kürt sorununun çözümlenmemiş olmasına, askıda olan Ermeni meselesine ve Kıbrıs’ta fikir ayrılıklarının devam etmesine rağmen, Türk diplomasisi kimlikler arası diyaloğu teşvik ediyor. Nüfusunun çoğunluğu Sünni olan Türkiye, örneğin Irak’taki azınlık Şii, Kürt ve Sünnilerle ilgili projelere finans sağlıyor.

İsrail’le ilişkiler, geçen yıl Gazze’ye giden Türk filosuna düzenlenen saldırıdan dolayı kesilmiş durumda. Türkiye 50'li yıllardan beri İsrail’in stratejik müttefiklerinden biriydi ve ticari, askerî ve turizm anlaşmalarından yararlanıyordu. Orta vadede iki taraf da ilişkilerin yeniden tesis edilmesiyle ilgileniyor. Erdoğan’ın, Filistin davasına olan desteği ve İsrail tarafından “ebedi” düşman olarak kabul edilen İran ile Ankara arasındaki iyi ilişkiler, İsrail ve Türkiye ilişkilerinde engeller olarak göze çarpıyor. Filistin davası, bölgede Türkiye’ye itibar sağladı ancak çeşitli Türk uzmanlar hükûmeti, İsrail’le ilişkileri kopardığı için eleştiriyor.

Ankara, Afganistan ile yakından ilgileniyor.  NATO üyesi olması nedeniyle Türkiye’nin konumu oldukça karışık. Afganistan’daki rolü, medeni kalkınmaya katkı sağlamak ve askerî operasyonlara katılmamak. Türkiye ve Afganistan arasında tarihsel ve dini bağlar mevcut. Davutoğlu, Pakistan ile Afganistan yakınlaşmasını teşvik etti ve Türk diplomatları, Afgan hükûmetiyle Taliban arasındaki diyalogda önemli bir rol oynayabilir.

70 milyon nüfuslu G-20 üyesi Türkiye, değişik alanlarda hareket edebilir: Avrupa ile Orta Doğu arasında; ABD ve Avrupa ile Arap dünyası arasında bir kavşak olarak; İsrail, İran ve Afganistan’la diyalog kurarak. Ne kadar iç reformlarında ilerleme kaydederse, “gösteriş etkisi” yeni çok kutuplu dünyada o kadar iyi işleyecek.

La Vanguardia, Tercüme: BYEGM

Haber Ara