Dolar

34,8720

Euro

36,7454

Altın

3.040,03

Bist

10.058,47

Türkiye’nin sekülarizmi veya Pakistan’ın radikalizmi

Mısır'da Hüsnü Mübarek'in devrilmesinden sonra nasıl bir rejim inşa edileceği merak konusu. Mısır Türkiye tipi mi yoksa Pakistan tipi bir rejim mi tercih edcek? Ya da kndine özgü bir ara formül geliştirebilecek mi?

15 Yıl Önce Güncellendi

2011-07-25 11:13:51

Türkiye’nin sekülarizmi veya Pakistan’ın radikalizmi
Adel Al Toraifi*

20. yüzyıl başlangıcında Mısır’da Arap milliyetçiliğinin etkilediği entellektüel bir akım oluşmuştu. Bu akımın öne çıkan özelliği, bağımlılığın ve geri kalmışlığın bir kaynağı olarak kabul edilen Türk Osmanlı modelinden uzaklaşarak Mısır’ı modernleştirme çağrısıydı. Buna rağmen yaklaşık bir yüzyıl sonra hatırı sayılır bir Mısırlı elit grubu şimdi Türk modelini taklit etmeye çağrı yapıyor. Benzer şekilde Müslüman Kardeşler, Mısır ordusunun, yapının garantörü mevkiinde devletin seküler ve sivil niteliğini korumada Türk meslektaşlarının oynadığı role (olan hayranlığını) açıkladığı için Türkiye’nin (İslami) Adalet ve Kalkınma Partisine şükranlarını bildirdi. Şimdi burada kendimize önemli bir soru sormalıyız : Türk modeli Mısır ile uyumlu mudur?

“Mısır generalleri yönetimdeki geniş rolünü devam ettirebilirler” başlıklı bir rapor (Washington Post-17 Temmuz), Mısır ordusunun Türk ordusu benzeri bir rol oynaması meselesine bağlı olarak ciddi düşüncenin yer aldığını söylendiğine dair bir kısım Mısır Ordusu Yüksek Konseyi üyelerinden alıntı yapmaktadır. Bu, ordu kendi işlerinde –özellikle bütçesinde- yönetim hakkını sürdürmeye ve dokunulmazlığı kullanmaya devam ederken ki böylece yapının koruyucusu ve garantörü rolünü oynayabilir, hükümetin seçilmiş sivil partiler tarafından yönetilmesi şeklinde görülecektir. İsminin açıklanmasını istemeyen bir Silahlı Kuvvetler Yüksek Konseyi üyesinin “Biz Türkiye benzeri bir model istiyoruz ancak bunu zorlamayacağız… Mısır, demokrasimizin İslamcılardan korunmasına ihtiyaç duyan bir ülkedir. Biz biliyoruz ki bu grup demokratik şekilde düşünmez” dediği belirtildi.

Türk modeli bazı Mısırlı elitlere cazip gelmektedir ancak her biri, durum üzerinde çeşitli ve bazen de çelişkili sebeplere veya bakış açılarına sahiptir. Müslüman Kardeşler açısından onlar dolaylı da olsa yönetimde yer almak ve bu sayede çoğunluğu temsil eden bir seçim ittifakı oluşturabilme ve aynı zamanda ön plandan uzakta kalma fırsatı istemektedirler. Müslüman Kardeşler, 2002 yılından sonraki Türk modeline atıfta bulunarak seçimlerin gelecekteki muhtemel askeri darbelerden korunmasını sağlamak için Batılı ülkelerin Mısır Silahlı Kuvvetler Yüksek Konseyi’ne baskı yapmaya devam etmelerini istemektedir. Diğer taraftan ordu kendi payına, 1980 yılından sonraki Türkiye çizgisinde, dolaylı bir şekilde devlet işlerini denetleyebildiği ve (politik) bir akımın veya bir partinin ülkedeki istisnai konumunu tehlikeye atmaya başladığını hissettiği zaman müdahale edebileceği bir konum istemektedir.

Hatta Mohamed ElBaradei, El-Sayed El-Badawi, Hamdin Sabahi gibi ve azınlık partileri ve bağımsız kişiler olarak kategorize edilen diğer Mısırlı şahsiyetler de Türk modelini istemektedirler. Gerçi onlar, küçük partilerin ve azınlıkların bile sesleri çoğunluk partileri tarafından dışlanmaksızın politik arenaya katılmalarına müsaade eden Türkiye’nin (politik) çoğulculuk çizgisinde bir model arıyorlar. Onlar, büyük Türk partilerinin seçim kanunu gereğince seçim bölgelerinin yarısında varlık göstermek adına bağımsız şahıslardan ve azınlıklardan yardım talep ettiği 1995 Türk post-modelini kastetmektedirler.

Başarılı Türk politik modelinden esinlenen coşkulu söyleme rağmen, Mısır, en dikkat çekeni iki ülke arasındaki tarihi deneyimlerin farklı olması olan çeşitli sebeplerden dolayı Türkiye gibi aynı planı benimsemede yetersiz olabilir. Türkiye devlet olarak 20. Yüzyılın ilk yarısında batılı seküler bir modele geçti ve sistemlerini ve ekonomisini batılı Avrupa devletlerine benzer şekilde yeniden düzenlemeyi başardı. Bundan dolayı, Avrupa Birliğine katılma teşebbüssünde bir reformcu ve yasama planı kabul ederek ve Avrupa ortak pazarı ile uyum sağlamak için ticaret kanunlarını ıslah ederek 2002 yılında rotasını tashih etmesi Türkiye için zor değildi. Önceki 5 yıllık dönem esnasında EU üyeliği koşulları doğrultusunda bir grup liberal reformlar üstlenmesine rağmen 2007 seçimlerini takiben Ak Parti’nin Avrupa Birliğine katılma hevesinde bir azalma olduğu doğrudur. Bu, bir imtihan için çok iyi hazırlanan ama onu alamayan bir öğrenciye benzer durumda olan Adalet ve Kalkınma Partisine ülkede gerçek bir kalkınma gerçekleştirmesine fırsat sağlamıştır. Bu çalışma süreci, öğrencinin gerçekten çalışkan olduğunu ve sonunda öğrendiği şeyden kayda değer bir bilgi kazandığını göstermiştir.

Buna karşın, Mısır 20. Yüzyılın ikinci yarısında tökezledi ve sosyal kalkınma ve ekonomi üzerinde etkili olan 1960’lar ve 1970’lerdeki umutsuz savaşlar tarafından tüketilmeden önce uzun bir dönem Nasırizm uçurumuna kaydı. Mısırlı elitin (toptan) muhalefetine rağmen Sedat’ın barışı yerleştirmeyi ve işgal edilen yerleri geri almayı başarmasından sonra bile Mısır, değişik endüstri ve yatırımlara dayanan güçlü bir ekonomi inşa edemedi. Daha çok, zaten şişirilmiş olan hükümet kuruluşlarını şişirmeye devam etti ve mal ve ürünleri sübvanse etme yoluna gitti. Sanki o, büyük doğal kaynaklar rezerviyle gelir sağlayan bir devletti. Derin kinin ve sonrasında eski rejime karşı yapılan devrimin kayda değer gerekçesi olarak reformların özelleştirme ve yabancı yatırım vasıtasıyla gerçekleştirme teşebbüsü olduğu söylenebilir. Bu yozlaşmanın, Mısır’daki açığı (zararı) azaltmak amacıyla destekleri kesme ve ticareti liberalleştirme teşebbüsleri döneminde gizli olduğu doğrudur. Bu yozlaşma henüz, boyut açısından uluslar arası raporların belirttiği gibi Mısır’da önceki dönemlerde görülen yozlaşmadan farklı değildi.

Mısır Türk modelini sürdürmeyi göze alamayabilir. Çünkü o, ekonomik durumunu düzeltmesine imkan veren yeterli sosyal ve bilimsel potansiyelden yoksundur. (Mısır) Arap dünyasında en fazla sayıda üniversite mezunu veren ülke olabilir ancak yeterlilik standartları zayıf ve yalındır ve sırf bu yüzden onlar ücretsiz sunulan geri kalmış bir eğitim sisteminin ürünüdür. Bu sebepten dünyanın ilk 450 üniversitesi listesinde yer alan tek bir Mısır üniversitesi yoktur. Mısır, Türkiye’de yayınlanan 35.000 adet kitaba kıyasla yıllık 9.000 kitap yayınlamaktadır. Aynı zamanda bu kitapların çoğu modern bilim konusu olmada bir değer ifade etmemektedir ki Körfez bölgesi dahil bütün Arap devletlerinde (yayıncılığın) hakim özelliği budur.

İki ülkenin benzer nüfusa sahip olduğunu göz önünde tutarak 1990’lar ve bu günün Türkiye ve Mısır’ı arasında ekonomik bir karşılaştırma yapalım. (1990 larda) Türkiye 5.500-USD olarak gerçekleşen kişi başına düşen milli gelir ile ekonomik olarak bir zamanlar devrim öncesi Mısır’a benzemekteydi. Mısır’a gelince, 1998 sonunda 3.200-USD kişi başına düşen milli gelire sahipti. Buna rağmen geçen yirmi senede, Mısır’daki kişi başına milli gelir geçen yıl 6.300-USD’yi aşmazken Türkiye’deki kişi başına düşen milli gelir Dünya Bankası kriterine göre onu “zengin ülke” yapan 14,700-USD’ye yükseldi. Geçen yıl Türkiye’yi ziyaret eden turist sayısı 28 milyona ulaşmışken –büyük Firavunlar medeniyetinin ülkesi- Mısır sadece 11 milyon turist aldı. Milli (kamu) bütçesi Mısır’ın makroekonomisinin %40’ından fazlasını teşkil etmektedir. Bu tutardan Mısır ordusu tek başına yaklaşık %10’u teşkil etmektedir. Borç-GSYİH rasyosu Mısır’da %11’in üzerinde iken buna mukabil Türkiye’de sadece %3’tür.

Bu rakamlar ne ifade etmektedir? Basitçe, “devrimci” Mısır, önümüzdeki on senede hükümet desteklerini sadece %3’e azaltarak bütçe açığını indirmeye ihtiyaç duymaktadır. Kötüleşen güvenlik şartları ve en azından birkaç yıl sürebilecek politik gerginlikten bahsetmeksizin Mısır’ın dış (para) rezervinin erozyona uğraması ve hükümet harcamalarının artması, duran üretim, yabancı yatırım yokluğu ve durgun turizm hesaba katılınca böyle bir görev imkansız görünmektedir.

Dahası Mısır, başkanın ve onun yönetiminin simgelerinin değişmesi ile tatmin olmayan ayrıca Mısır’ın dış politikasının değişmesini, Körfez bölgeleri ile ilgili olarak radikal adımlar atılmasını hatta İran ile yakınlaşma tehditinin (kullanılmasını) talep eden devrimci radikalizmin yükseldiği bir devlet olarak acı çekmektedir. Aynı zamanda Mısır Silahlı Kuvvetler Yüksek Konseyi Tahrir Meydanındaki kontrolsüz devrimci kaosu karşısında güçsüz (yetersiz) görülmektedir. Hatta en güçlü organize bölgesel güç olduğu söylenen Müslüman Kardeşlerin Mısır sokaklarındaki devrimci akımı kontrol etmede aciz olduğu görülmektedir.

Mısır, ordu ve Müslüman Kardeşlerin er ya da geç Mısır halkını kendi tarafına çekmenin en iyi yolu sokaktaki devrimci hırslara denk düşen radikal sloganlar ve söylemleri kabul etmek olabileceği kanaatine varmasıyla radikal devrimci bir devlete doğru kayabilir. Bu (durum), bununla birlikte, ülke içinde ve dışında uzun süreli düşmanlıkların ve çatışmaların fitili ateşlenirken ülkenin güvenlik kaosuna düşmesi ve ordu ile İslamcılar arasında güç üzerine çatışmaların patlak vermesiyle Mısır’ı Türk modeli yerine Pakistan modeline doğru sevk edecektir.

Mısır üzerinde olduğu kaotik yolunu düzeltmedikçe ve istikrarı tekrar tesis etmedikçe ekonomik iyileşme fırsatı gün be gün azalacaktır. The Economist dergisine (23 Haziran) yaptığı bir açıklamada Ahmed Heikal “Doğru şeyleri alırsak 10 sene içinde Türkiye olabiliriz. Eğer yanlış şeyleri alırsak 18 ay içinde Pakistan olabiliriz” demiştir.

*Şarkulavsat gazetesi  – 20/07/2011 - Bu makale TIMETURK.COM için Hakkı Erçetin tarafından tercüme edilmiştir.

SON VİDEO HABER

Kassam, İsrail askerlerini araçlarıyla birlikte imha etti

Haber Ara