90'lı yılların şiddet söylemi sokakta
13 şehit, taşlanan BDP binaları, Kürt işçilere linç girişimi, Kürtçe söylediği için yuhalanan sanatçı... Aydınlara '90'lara mı dönüyoruz?' diye sorduk.
15 Yıl Önce Güncellendi
2011-07-19 07:07:55
Silvan’da 13 askerin şehit olmasının ardından sokaklarda 1990’ları andıran olaylar yaşanıyor. 18. İstanbul Caz Festivali kapsamında Harbiye Cemil Topuzlu Açık Hava Tiyatrosu’nda sahne alan Aynur Doğan, Kürtçe şarkılarını seslendirdiği sırada yuhalandı, sahneye yabancı cisimler atıldı. Aynı gün Aydın’ın Germencik ilçesinde Kürt inşaat işçilerine 100 kişi saldırdı. İşçilerden birinin şehit askerlerden Vefa Çelik’in kuzeni olduğu ortaya çıktı. Elazığ’da Suilvan saldırısını protesto yürüyüşü yapanlar BDP’yi taşladı, BDP’lilerle taşlı sopalı kavga çıktı. Ayrıca İstanbul Tarlabaşı, Eskişehir, Adana, Mersin’de BDP binaları taşlandı ve gruplar karşı karşıya geldi. Siyasiler sert açıklamalar yaptı. Şimdi herkes 1990’lı yıllardaki şiddet söyleminin yeniden yükselişe geçip geçmediğini merak ediyor. Prof. Dr. Baskın Oran kanlı eylemlerin baskının yolunu açtığını anlatıyor. Tansu Çiller’in danışmanı, akademisyen, yazar Mümtaz’er Türköne intikam duygusuyla hareket edilmemesi gerektiğni anlatıyor. Kürt yazar Muhsin Kızılkaya ise “Bu Kürt-Türk savaşı değil” diye vurguluyor.
Prof. Dr. Baskın Oran/Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi: Silvan olayı net değil, kim yaptı kesin bir şey söyleyemem. Ama niçin yaptığını söyleyebilirim. Ne zaman Kürt hareketiyle bir barış ortamına girilse böyle bir olay oluyor. Büyük olasılıkla farkına varmadan bazı politikacılar barışı engellemek isteyen karanlık güçlerin koalisyon ortakları olarak gözüküyor. Kanlı eylemler ‘biz asarız, keseriz’ dedirtmek için yapılıyor.
Ali Bulaç/ Zaman Gazetesi yazarı: Sivil toplum kuruluşlarına, medyaya ve özellikle siyasi parti liderlerine büyük görev düşüyor. Daha birleştirici, yatıştırıcı açıklamalarda bulunmaları gerekiyor. Sorunu konuşarak, şiddete başvurmadan çözmenin yollarını aramamız lazım. Siyasi partiler yeterince sorumlu davranmıyor.”
Musa Serdar Çelebi/Avrupa Türk İslam Birliği Kurucu Başkanı: Acı büyük ancak bağrımıza taş basacağız. Kalıcı barış görüşmelerinin sürmesi gerekiyor. Ülkede terör meydana getirenlerin yanına kalmamalı. Ancak bunlar bizi 1990’lı yıllara götürmemeli. Şehitlerin katilleri mahallemizde oturan kürt kardeşlerimiz değildir.
Prof. Dr. Gençay Gürsoy/Türk Tabipler Birliği Başkanı: Tüm mesele sorun uzun vadede hesaplamak, acıları içimize gömüp demokrasi ve barıştan yana yeni bir Anayasa’nın çalışmalarına başlamak. Kürt sorununun çözüm anahtarı burada.”
Mümtazer Türköne/ Zaman Gazetesi yazarı: 13 askerin öldürüldüğü saldırıda PKK timlerinin lideri, ‘Yüreklere öyle bir ateş salın ki...” diyor. Toplumun her kesiminden gelen kan ve şiddet kokan tepkiler bu temenninin yerine getirilmesinden ibaret. Herkesin dişini sıkıp bu saldırının amacına alet olmaması lazım. Kan kanla yıkanmaz. Bu mesele kan davası meselesi değil.
Yrd. Doç. Dr. Vahap Coşkun/ Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi: 1990’lı yıllara dönmenin güç olduğunu düşünüyorum. Ancak böyle bir şey olursa, bunun sonuçları o dönemden çok daha ağır ve keskin olacaktır. Herkesin bunu dikkatle değerlendirmesi gerekiyor.
Muhsin Kızılkaya/ Taraf Gazetesi yazarı: Bu bir Türk - Kürt savaşı değildir. Şiddeti yöntem haline getirip, bunu hayatımıza egemen hale kılanlarla, şiddetin ötesinde bir barış dili kurmak isteyenler arasındaki bir savaştır. Ölen askerlerin hepsi Türk değildir. Anneleri kürtçe ağıt yaktılar. Aynur’a Türkçe söylemeyi önerenler kürtçe ağıt yakanlara da Türkçe ağıt yakmayı önermelidirler. Böyle saçmalık mı olur? Acının dili yoktur. Bu ortak başımıza gelmiş bir beladır. Bu belayı savuşturmanın yolu hep beraber şiddete karşı durmaktır.
Bejan Matur/Yazar: Eğer yaşanan kayıplar toplumdaki mevcut kutuplaşmayı derinleştirirse, duyguların ayrışması kaçınılmaz. Duyguları ayrışmış bir toplumun 90’lı yıllardan çok daha vahim bir sürece gireceğini öngörmek zor değil. Ancak Türkiye toplumu, yeni kavramlar inşa edecek bir vicdan, duyarlılık ve üst akılla bu kırılma anını, toplumsal barışın anahtarı haline getirecek kapasitesini kaybetmedi diye düşünüyorum. Yeni bir duyarlık zemininde buluşmak için yekvücut olup Kürt Türk ‘benim adıma öldürmeyin’ diyebilmek gerekiyor.
‘Buralarda barınamayacağız’ dedi anne
Yazar Orhan Miroğlu, Kürtlerin tedirginliğini anlatırken, “Bir arkadaşımın 80 yaşında annesi, ‘oğlum bankada paran varsa çek. Diyarbakır’a gidelim. Buralarda barınamayacağız’ diyor. Kimsenin toplumu bu hale getirmeye hakkı yoktu” diye konuşuyor. Miroğlu sözlerine şöyle devam ediyor: “Silahlar konuştuğu zaman çözümleri konuşamıyoruz. Ahmet Kaya’yı protesto edenlerin sayısı onbeşi geçmiyordu ama Aynur’u protesto edenlerin sayısı 500’ü geçiyordu. Partinin il ve ilçe binalarına gidip protesto edenlerin sayısı 30-40 kişiydi geçmişte ama şimdi binlerle anılıyor. Bu felakettir. Ama bu felaket tablosunda siyasi programlarımız ne olursa olsun biraz ertelemek gerekiyor.”
radikal
SON VİDEO HABER
Haber Ara