Dolar

34,8959

Euro

36,5882

Altın

3.011,31

Bist

10.058,63

Türkiye İslamlaşmadı bilakis...

Rusça olarak yayınlanan Regnum gazetesi Mustafa Kemal'den Tayyip Erdoğan'a kadarki sürece yönelik kısa ve çarpıcı bir analiz yayınladı. Analizde 'Ak parti iktidarında iddia dildiği Türkiye İslamlaşmadı' denildi.

15 Yıl Önce Güncellendi

2011-07-08 14:26:33

Türkiye İslamlaşmadı bilakis...
Stanislav Tarasov*

2007 yılında Adalet ve Kalkınma Partisi, Cumhurbaşkanlığına aday olarak partinin lideri Recep Tayyip Erdoğan'ı değil, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ü gösterdi. Ancak laikler ve onların arkasındaki askerler, Gül'ün adaylığını desteklemedi. Askerler, eğer hükûmet laik devlet ilkelerini koruyamazsa "önlemler almakla" tehdit etti. Bununla birlikte şunu da belirtelim ki o günlerde AK Parti tarafından Türk toplumunun İslamlaştırılması yönünde tek bir adım bile atılmamıştı. Yine de Anayasa Mahkemesi cumhurbaşkanlığı seçimlerinin birinci turunu geçersiz saydı.

9 Mayıs 2007 tarihinde ise Parlamento, cumhurbaşkanlığı seçimlerini resmen erteledi. Tarih bilimci Profesör Aydın Gaciyev'e göre her şey Abdullah Gül'ün 1960 darbesinde Adnan Menderes'in ve 1980'deki darbede Süleyman Demirel'in düştüğü duruma düşmesi için yapıldı. Bu yüzden Gül, cumhurbaşkanlığı adaylığından çekildiğini açıklamak zorunda kaldı. Diğer bir senaryoya göre o günlerde askerler ülkede yeni bir darbe yapmaya hazırdı ancak bu konuda Batı'nın desteğini alamadı. Bu yüzden 22 Temmuz 2007 tarihinde Erdoğan'ın partisine soluk alma fırsatı veren erken seçimlerin yapılmasına engel olamadılar. Erdoğan'ın partisi Parlamentoya girdi. Daha ilk günlerde cumhurbaşkanının doğrudan halk oylamasıyla seçilmesi ve Parlamentonun görev süresinin ise beş yıldan dört yıla indirilmesi yönünde bir Anayasa değişikliği yapıldı.

Cumhurbaşkanının ikinci kez seçilmesi ve görev süresinin beş yıl olarak tayin edilmesi de önerildi. Bu, artık Türkiye'yi parlamenter sistemden başkanlık sistemine doğru bir dönüşüm yoluna çıkarmıştı. Bu gelişmeden sonra da askerlerin olayların gidişatına müdahale edebileceğinden bahsedilmeye başlandı.

Bu bağlamda, Türk siyaset bilimciler Atatürk'ün döneminde sadece iktidar partisi Cumhuriyet Halk Partisinin olduğunu anımsadı. Ancak 1946'da Türkiye'de bir muhalefet partisi kuruldu: Demokrat Parti. 1950'de demokratlar parlamento seçimlerini kazandı ve liderleri Celal Bayar Cumhurbaşkanı, Adnan Menderes ise Başbakan oldu. Menderes, Batı'dan aldığı destekle ülkenin Batılılaştırılmasına yönelik bir politika izledi. Yeni fabrikalar kuruldu, yabancı şirketlerin şubeleri açıldı ki bunlar yeni istihdam alanlarının oluşturulması ve ciddi miktarda sermayeye ihtiyaç duymadan yatırımların artması anlamına geliyordu.

Ancak askerler Demokrat Partiyi bölmeyi başardı. Fuat Köprülü Partiden ayrıldı. Diğer taraftan, İsmet İnönü'nün liderliğindeki cumhuriyetçiler bütün ülke çapında Cumhuriyet Halk Partisini yeniden organize etmeye başladı. Bunu, karşı bir atak takip etti: Bayar ve Menderes, Türkiye'de otoriter bir yönetim şekli tesis etmeye çalıştı ve bazı malumatlara göre merdiven altı tarikatlarla taktik temasa girdi. 50'li yılların sonuna doğru ülkede durum kaynama noktasına geldi. 27 Mayıs 1960 sabahı bir grup subay darbe yaptı. Başbakan Menderes ve iki bakan, Anayasa'yı çiğnemekten suçlu bulundu ve 17 Eylül 1961 sabahı idam edildi.

Bu, bugüne kadar birçok detayı açıklığa kavuşturulamayan karanlık bir siyasi tarih olarak kaldı. Sovyet tarihçileri, Menderes'i "büyük sermayenin uşağı" olarak adlandırdı, Batı ise onun "reformcu" olduğunu düşünüyordu. Orgeneral Cemal Gürsel, Cumhurbaşkanı seçildi. Eski Cumhurbaşkanı, Cumhuriyet Halk Partisi lideri İsmet İnönü ise 1965'e kadar üç koalisyon hükûmeti yönetti. O yıllarda Türkiye'nin siyaset sahnesine, birçok Menderes taraftarının bir safta toplandığı Adalet Partisi çıktı. 1970'li yıllarda ise iki siyasi güç merkezi Bülent Ecevit'in sosyal demokratları ve Süleyman Demirel'in liberalleri, ayrıca onların ortalarında yer alan "Bozkurtlar" arasında çekişme hâkimdi. Yeniden kriz ve iç savaş... 1980 sonbaharında yine bir askerî darbe... Bunun ardından üç senelik bir istikrar "karantinası" hüküm sürdü ve hükûmetin başına Menderes'in rotasını takip eden Turgut Özal geçti. 1996-1997 yıllarında Türk hükûmetinin başında Türk İslamcıların "patriki" sayılan Necmettin Erbakan vardı. Erbakan, devletin laik niteliğine kastettiği gerekçesiyle siyasi haklarından menedildi ve istifa etti. Bundan sonra Recep Tayyip Erdoğan başka bir yol takip etmeye karar verdi.

ERDOĞAN İKİNCİ ATATÜRK OLUR MU?


Erdoğan'ın partisinin bugünkü politikasının temel unsuru ekonomi politikasının başarılarıdır. Gayrisafî yurt içi hasıla bakımından ülke dünyanın en güçlü yirmi ekonomisi, askerî güç bakımından ise ilk on ülke arasında girdi. Ülke gerçekten hızla değişiyor ve bu değişim hiç de İslamlaşma yönünde değil. Hükûmet yeni özel yatırım alanlarını genişleterek askerlerin ekonomideki nüfuzunu kırmayı başardı. Girişimcilik devlet düzeyinde teşvik ediliyor.

Ancak stratejik bakımdan Erdoğan'ın izlediği rotanın başarısından bahsetmek için henüz erken çünkü askerlerin nüfuzu zayıflatıldı ancak tamamen kırılmadı. Türkiye'nin toplumsal ve siyasi yaşamında askerler hâlâ regülatörlerden (düzenleyici) biri olarak görülüyor. Bu yüzden Türkiye'de parlamento seçimlerinden hemen sonra Türkiye'nin hem iç kalkınması hem de Orta Doğu bölgesindeki rolünün belirlenmesi konusunda hangi modelin seçileceği konusunda bir mücadele başladı. Bize göre seçilen bu liberal rotanın takip edilmesinde askerler hükûmete karışmayacak.

Ancak eğer Türkiye dış politikada Doğu'ya meylederse askerler bir oyun çevirebilir. Aynı zamanda Erdoğan, daha geniş bir manevra imkânı elde etmek için devlet yönetiminde otoriter sistemi güçlendirmeye, Atatürk tipinde bir figür olmaya çalışabilir. Ancak önündeki bu mücadelelerde Menderes ve Özal'ın gölgelerinin Erdoğan'a yardım edip etmeyeceğini, Türkiye'deki bu çetin siyasi mücadelenin ne kadar süreceğini, daha da önemlisi neyle sonuçlanacağını kimse bilemez.

* Regnum gazetesi / tercüme: byegm
SON VİDEO HABER

Annenin uyuşturucu isyanı: 'Oğlumu kurtarın, artık kafayı yedim!'

Haber Ara