Dolar

34,8813

Euro

36,7455

Altın

3.042,60

Bist

10.147,80

KCK'den YSK kararına sert tepki

Yüksek Seçim Kurulu’nun Hatip Dicle’nin milletvekilliğini düşürmesinin ardından KCK Yürütme Konseyi Başkanlığı yazılı açıklama yaptı.

15 Yıl Önce Güncellendi

2011-06-22 22:43:22

KCK'den YSK kararına sert tepki

''YSK’nın verdiği bu kararda devletin ısrarı yeni bir imha ve savaş anlamına gelecektir. Bu sürece bir müdahaledir. Hareket olarak buna göre durumu değerlendireceğimiz. Halkımız tepkilerini en üst düzeyde ortaya koyacaktır’’ diyerek kesintisiz mücadeleye çağırdı

‘’Devletin, henüz çok geç olmadan sonuçları halklarımız için ağır olabilecek bu yanlışı düzeltme sorumluluğu göstermesi gerekmektedir’’ diyen KCK, ‘’Önderliğimizin geliştirmek istediği demokratik anayasal çözüm sürecine bir müdahale yapılmıştır’’ ifadelerini kullandı.

KCK Yürütme Konseyi Başkanlığı’nın açıklaması şöyle:

‘’Seçimlerde Kürt halkının iradesinin sandığa yansımaması için bin bir hile ve yalana başvuran devlet ve hükümet; siyasi, psikolojik ve askeri saldırılarını özel savaş zihniyetiyle jitemvari yöntemleri devreye koyarak saldırılarını durmaksızın sürdürüp baskın çıkmaya çalışmıştır. Seçimlerde koşulların eşitsizliği bir tarafa, yoğun olarak günlük çok yönlü saldırı ve şiddet uygulamalarıyla Kürt halkının siyasi tercihinin önü alınmaya çalışılmıştır. BDP’nin desteklediği Blok adaylarından aralarında Hatip Dicle’nin de yer aldığı bir grubun adaylığını YSK veto etmişti. Hiçbir meşruiyeti, hukuki dayanağı olmayan gayri ciddi, gayri ahlaki, gayri hukuki ve gayri vicdani olan YSK’nın bu tutumu, Kürt halkı ve demokratik kesimlerce şiddetle reddedilmiş ve bunun üzerinden YSK’ya veto kararı geri çektirilmişti. 

Devlet kararı Kürt siyasetçisi Hatip Dicle, tutuklu olmasına rağmen, Amed halkı, Dicle’nin bir dönem yaka-paça atıldığı TBMM’sine demokratik yasal yolları kullanarak 85 bin oy verip diğer 5 Blok adayıyla birlikte toplam 6 bağımsız adayı seçmiştir. Mazbatasını almasına rağmen sayın Hatip Dicle’nin vekilliğinin düşürülmesi, önceki senaryo olup YSK üzerinden bir kez daha tatbik edilmiştir. Bu karar salt Hatip Dicle’yi ilgilendiren bir durup olmayıp sayın Dicle şahsında tüm Kürt halkını ve demokrasi güçleri hedeflenmiş olup demokrasi ve özgürlük sorunu bakımından toplumsal bir sorundur. Bu karar sadece YSK’a ait bir karar olmayıp gündemdeki kritik önemini koruyan Kürt sorunuyla ve temsilcileriyle alakalı verilmiş bir devlet kararıdır. 

Hükümet düzeltme yapmalı 

Bu kararla Türk Devleti, Kürtlere uyguladığı sömürgeciliği, ayrımcılığı ve şiddeti barındıran çözümsüzlük politikasında ısrar ettiğini göstermiştir. Devlet, Kürt halkının siyasi iradesini tanımayarak hiçe saymış, tüm normları ayaklar altına almıştır. Bu kararla Kürtlerin özgürce siyaset yapma imkanlarının daraltılıp, teslim alınmaya ve baskılamaya çalışılmış ve şiddetin yolu açılmak istenmektedir. Siyasi olan bu kararı devlet ve hükümet isterse, yasama-yargı-yürütme organları yoluyla gerekli düzeltmeyi yapma imkanına sahiptir. Devletin, henüz çok geç olmadan sonuçları halklarımız için ağır olabilecek bu yanlışı düzeltme sorumluluğu göstermesi gerekmektedir. 

Blokun karrına saygı duyuyoruz

Kürt siyasi kurumları, seçilmişleri ve Türkiye demokrasi güçleri, daha önce de karşı karşıya kaldıkları bu adaletsizlik ve haksızlık karşısında tavır sahibi olmuşlardır. Nitekim, Blok adayları yaptıkları ilk grup toplantısında da bu konuda bir ilkesel karar almışlardır. Biz de halkın iradesiyle seçilen Emek, Özgürlük ve Demokrasi Bloku birleşenlerinin bu prensip kararına saygı duyuyoruz. Blokun tüm birleşenleri ve Kürt halkının demokratik kurumları bu durumu daha geniş tartışarak en uygun doğru kararı alacaklarına inanıyoruz. Halkımızın iradesine karşı yapılmış YSK’nın bu provokatif kararı karşında sessiz kalınmayacağı da açıktır. 

Oldukça organizeli 

Her hafta Önderliğimizle yapılması gereken avukat görüşünün bu hafta engellenmesi de gösteriyor ki, bu karar sahipleri oldukça organizeli olup belli bir stratejinin pratikleşme boyutudur. Devletin ‘hava muhalefeti’ni gerekçe yapması gerekçi olmayıp hiçbir geçerliliği yoktur. Açık ki, Önderliğimizin geliştirmek istediği demokratik anayasal çözüm sürecine bir müdahale yapılmıştır. Bu durumda, YSK’nın verdiği bu kararda devletin ısrarı yeni bir imha ve savaş anlamına gelecektir. Hareket olarak bizim de buna göre, durumu değerlendireceğimiz ve sürece cevap olmak üzere gereken tutumu alacağımız ortadadır. 

En üst düzeyde tepki ortaya konulacak 

Kürdistan halkı, kendi iradesinin ayaklar altına alınmasını, onuruna yapılmış bu ağır hakareti, saygısızlığı elbette sine çekmeyip demokratik tepkilerini en üst düzeyde ortaya koyacaktır. Seçim sonuçlarını elinin tersiyle bir tarafa iten, halkın iradesini tanımayan bu sömürgeci faşizan zihniyetin uygulamaları karşısında demokrasi güçleri de mücadelelerini yükseltecektir.

 
İçinde bulunduğumuz dönem, mücadelenin en fazla yoğunlaştığı bir dönemdir. Kürt sorununun her zamankinden daha fazla onurlu çözüm imkanlarına sahip olduğu bir dönemdir. Devletin siyasi çözüm yollarını ortadan kaldırması halinde halkımız alternatifsiz ve çözümsüz değildir. 12 Haziran’da demokratik özerklik projesiyle seçime giren Kürt halkı, demokratik özerkliği hızla inşa etme görevlerini yerine getirerek kendi çözümünü gerçekleştirmeyi başaracaktır. Bu temelde Başta Amed halkı olmak üzere tüm Kürt kurumlarını, Kürdistanlıları, barıştan ve özgürlükten yana olan tüm kesimleri, kadınları, gençleri ve demokrasi güçlerini bu büyük haksızlık ortadan kaldırılıp sonuç alınıncaya kadar mücadeleyi kesintisiz sürdürerek siyasetçilerine, özgürlük ve demokrasi değerlerine sahip çıkmaya çağırıyoruz.’’

ANF

Haber Ara