Abdül Bari Atvan* / TIMETURK
Kahire’de Tahrir Meydanı’nda başlayan Mısır devrimi sadece gençlerin çabası-sabrı ve ulaştığı zaferle değil aynı zamanda Mısır’ın siyasi çevresine getirdiği değişimlerle dünyayı şaşırttı. Arap dünyasındaki güç ve ittifak dengesini değiştirdi. Daha da önemlisi İsrail’le ilişkileri yeniden şekillendirmeye başladı.
Bu nedenle birçok kesimin oyolundan saptırmak için devrime karşı komplo kurmayacağını beklemek saflık olur. Listenin en tepesinde demokratik değişime karşı çıkan ve Mısır’ı ABD hâkimiyetinde görmek isteyen Arap rejimleriyle birlikte İsrail yer alır.
Bu yüzdendir ki bir İsraillinin casusluk suçlamasıyla tutuklanmasını duymak hiç de şaşırtıcı değil. İsrail’in Mossad istihbarat servisinde subay olduğu söylenen İlan Chaim Crapel’in sabotaj ve mezhebi fitne tohumları ekmek için Mısır’lı gençleri ayartmaya çalışmakla suçlanıyor. Farklı kimlikler altında Tahrir Meydanı’nda bulunan Grapel, Mısırlı Müslümanları Kıpti Kiliselere saldırtmaya ve inanç kesimleri arasındaki çatışmaları kızıştırmaya çalıştığı söyleniyor. Amacın Mısır’ı istikrarsızlaştırıp doğan ulusal amaç birliğini yok etmek olduğu iddia ediliyor.
Devrimci Mısır bir hedef zira İsrail işgalcisi önünde artık küçük düşmüyor, Amerika’nın dediklerini yapmıyor ya da Gazze Şeridi’nin ablukasını sürdürmüyor. Ayrıca Mısırlı vatandaşlara sattığı fiyatın altından İsrail’e doğal gaz vermiyor. Bu nedenle İsraillilerin Mısır’ın yozlaşma, baskı ve halkın parasının talan edildiği zamana geri döndürmek için casuslarını yollaması doğal.
Devrimden kısa süre önce Mısır kiliselerinin İsrail planlarının hedefi olması sürpriz değil. Örneğin yeni yıl arifesinde İskenderiye’deki Azizler Kilisesi’ndeki katliamda tanık olduğumuz gibi… İsrail’in fitlediği iddia edilen saldırı emrini veren kişi, önceki İçişleri Bakanı Tümgeneral Habip el-Adli şu an demir parmaklıklar arkasında. Ilan Chaim Grapel, öldürücü mezhepçiliğe şahit olmuş yerler dâhil ibadet yerlerinde sık sık boy gösteriyordu.
İsrailli parmaklar uzun süredir Mısır’ın içişlerine karışıyordu. Tıpkı Irak, Lübnan, işgal altındaki Filistin gibi yerlerde olduğu gibi… Müslüman kardeşlerine karşı Hıristiyanları kışkırtmak ve Müslüman-Hıristiyan birlikte var olmasının imkânsız olduğunu “ispatlamak” için kiliseler her zaman hedefleriydi. İsrail Lobisi aynı oyunu Batı’daki Müslüman azınlıklara karşı oynuyor. Onlar terörizm suçlaması iliştirerek Batılı toplumları güvenliklerine bir tehdit olarak onlara karşı çevirmeye çalışıyor. İslam ve demokrasinin bağdaşmayacağına dair önermeler de bu Lobi’nin işi.
Mısır devrimi, barışa doğru sahte yürüyüş karşısında direniş politikalarını terk eden Arap rejimlerin itaatiyle geçen 40 yılın ardından İsrail’in stratejik hesaplarını alt üst etti. İsrailli stratejicilerinin doktrini ve öncellikleri değiştirmeye dair konuştuklarını işittik. İsrail ordusu bir kez daha Mısır’ı düşman listesinin en tepesine yerleştirecek.
Devrik Başkan Mübarek’in altında İsrail uşaklığından Mısır’ın kendi çıkarlarını öne alan bağımsız bir devlete dönüşmesi, İsrail’i utandırıcı bir konuma soktu. Mısır’ın bu dönüşümünün İsrail’e en azından 20 milyar dolara mal olacağını bilmek ilginç bir not. (Güney sınırlarına yeni istihkâmlar inşa etmek zorundalar)
Belki de İsrail’in Mısır stratejisindeki en can alıcı değişim, Mısır güvenliğini içeriden çökertmeyi amaçlayan çaşıtlık operasyonlarını yoğunlaştırması. Daha bir sene önce Mısır karşı-istihbarat subayları, Çin’de okurken Mossad tarafından devşirilen genç bir Mısırlının yönettiği casusluk ağını deşifre etmişti. Özellikle iletişim ağı ve üst düzey subayların telefonları gibi Mısır tesislerine yönelik casusluk itirafları, Lübnan ve Suriye’de 3 Mossad hücresinin dağıtılmasını sağladı.
Mısır’da son yakalanan İsrail casusu, karşı devrime ve devrik rejim üyeleriyle meşgul olduğu bir zamanda Mısır güvenlik servislerinin ne kadar ihtiyatlı olduğunu ortaya koyuyor. Ancak bu aynı zamanda tüm Mısır’da daha kaç adet İsrail casusu olduğu sorusunu gündeme getiriyor. Bu tüm kesimlerden ve inançlardan Mısırlıları, tedbirli ve dikkatli olmaya çağırıyor.
İsrail hiçbir zaman barış anlaşmalarına sadık kalmadığı gibi müttefiklerine de saygı göstermedi. Siyonist devletin İngiliz, Fransız, Alman, Kanada ve İrlanda pasaportlarıyla 30 Mossad ajanını Dubai’de Mahmut El-Mebhuh’u öldürmek için göndermesini kim unutabilir ki? İsrail’in müttefikleri ve destekçilerine saygısı yokken, Arap ülkeleriyle barış anlaşmasına sadık kalması mümkün mü?
İsraillilerin, ulusal güvenliğe odaklanarak ve Batı’yı yeni rejime karşı kışkırtarak Mısır’daki karşı-devrimde asli bir rol oynadığını dünyaya iletmek bizim yükümlülüğümüz. Bunlar arasında devrim gençliği ile silahlı kuvvetler Yüksek Konseyi arasında anlaşmazlığa neden olmak da var. Bu bağlamdaki çabalar, Filistin uzlaşısındaki Mısır’ın başarılı rolü ve Refah sınırını süresiz açarak Gazze’deki insanların haksız ablukasını kırmasının ardından yoğunlaştı.
Devrimci Mısır, böylesi komplolara karşı direnecek ve devrimi idame ederek karşı devrim ya da herhangi bir sapmayı önlemek için sigortamız olan halkımızın, özellikle gençlerimizin, farkındalığından hiç şüphemiz yok.
Demokratik değişime düşman Arap devletleri, Amerikalılar ve İsraillilerin anlamadığı şey Mısır’ın ilk önce halkına, ikinci olarak Araplara ile Müslümanlara döndüğüdür. Ve geri dönüş yoktur. Mısır ve halkı sadece ileri ve yukarıya doğru gidebilir. Mısır’daki devrimin başarısı, süreç biraz yavaşlasa dahi, Arap baharı için bir zafer olmayı sürdürüyor.
*Kudsu'l Arabi Genel Yayın Yönetmeni, Filistin asıllı ünlü Arap Gazeteci.
Bu makale Oğuz Eser tarafından Timeturk.Com için tercüme edilmiştir.