Abant Platform'undan ‘uzlaşma’ çağrısı
Abant Platformu, 12 Haziran seçimlerini bir grup gazeteci ve aydınla değerlendirdi. Ceylan Otel’de gerçekleştirilen ‘12 Haziran Seçimlerini Değerlendirme Toplantısı’nda başta yeni anayasa ve Kürt meselesi gibi konular için ‘uzlaşma’ çağrısı yapıldı.
15 Yıl Önce Güncellendi
2011-06-16 20:33:57
Ceylan Otel’de gerçekleştirilen değerlendirme toplantısına; Prof. Dr. Levent Kökler, Ali Bulaç, Tarhan Erdem, Cihan Haber Ajansı Genel Müdürü Abdülhamit Bilici, Ömer Laçiner, Ümit Fırat, Avni Özgürel, Süleyman Soylu, Beril Dedeoğlu, Taha Akyol, Osman Can, Vedat Bilgin, Faruk Mercan, Emre Aköz ve Tarık Toros katıldı.
Toplantı öncesi basın mensuplarının sorularını cevaplayan Ali Bulaç, 1998’den beri Abant Platformu Türkiye’deki faaliyetlerine devam ettiğini hatırlatarak, platformun, Türkiye’nin demokratikleşmesi bir hukuk devleti olması için uğraş verdiğini söyledi. Farklı kesimlere, akademisyenlere siyasetçiler ve kanaat önderleriyle bir araya geldiklerinin altını çizen Bulaç, “Dolayısıyla Abant Platformu olarak, yönetim olarak iç ve dış siyaseti yakından takip ediyoruz. Şu anda 2011 seçimleri şu açıdan önemli. Bu seçimden en büyük, yeni ve sivil bir anayasayı yapabilecek nisabın bir partide toplanması. En büyük beklentimiz AK Parti'nin bu güce sahip olmasıydı. Fakat maalesef olmadı. Oyların yüzde 50’sini almasına rağmen referanduma götürecek milletvekili sayısını elde edemedi." dedi. Son oluşan durumun iki problemi açıkça ortaya koyduğunu belirten Bulaç, "Ya siyasete birileri dışarıdan müdahale ediyor, yahut da bu seçim sisteminin kendisinde ciddi bir problem var. Her ikisi de bize gösteriyor ki acilen reform yapılması gerekiyor." şeklinde konuştu.
Yeni Anayasa için partilerin uzlaşma yoluna gitmesi gerektiğine vurgu yapan Bulaç, ancak bu konuda çok umutlu olmadığını aktardı. Bulaç, "Bu durumda da Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti ‘biz maalesef 330’u bulamadık, referanduma da gidemiyoruz partiler de buna yanaşmıyor, herhangi bir uzlaşmaya da yanaşmıyor, biz bundan sonra mevcut anayasa ile yolumuza devam edeceğiz’ diyebilirler. Partilerden ümitli değilim, bir uzlaşma olacağını hiç zannetmiyorum.” ifadesini kullandı.
Bulaç: CHP orta vadede iktidara alternatif olamaz
Seçim sonrası muhalefet partilerindeki çekişmelere değinen Bulaç, CHP'nin orta vadede iktidar partisine alternatif olamayacağını ifade etti. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun AK Parti ile değil kendi örgütü ile mücadele ettiğini belirten Bulaç, seçim sonrasında MHP'deki iç çekişmelerin de devam edeceğini aktardı.
BDP'nin desteklediği bağımız adayların 36'sının Meclis'e girmesinin büyük bir başarı olarak görülebileceğini aktaran Bulaç şöyle konuştu: "BDP de farklı bir durum var. Yani Kürt milliyetçiliğinden veyahut da o partinin geleneğinden gelen adaylar var, Altan Tan gibi Ertuğrul Kürkçü gibi Sırrı Süreyya önder gibi. Belki bunlarla iyi bir diyalog kurulabilir. CHP den de MHP den de gelebilecek destekle tekrar referanduma gitme ihtimali olabilir. Bu birazda AK Partinin performansına bağlı gözüküyor.”
Eski Demokrat Parti Genel Başkanı Süleyman Soylu da, seçim sonucunu çok olumlu bulduğunu söyledi. Soylu, “Millet, 12 Eylül referandumunda verdiği desteği devam ettiriyor. Bu çok önemli bir sonuçtur. İkincisi, biraz daha 12 Eylül referandumunun sağlaması olmuştur. Oradaki kararlığını devam ettirdi. Türkiye’nin değişimini, dönüşümünü, ilerlemesini, gelişiminin altını bir kez daha kalın çizgilerle çizmiştir. Tabi hem siyasi partilere mesaj olmuştur hem de geleceğe ait milletin bir mesajı olmuştur. Böyle okumak gerekir.” ifadelerini kullandı.
Seçim sonucunda milletin AK Parti'ye verdiği mesajın çok açık olduğunun altını çizen Soylu, milletin ‘Biz sizi daha faza güçlendiriyoruz, arkanıza desteğimizi daha fazla koyuyoruz, seçim hizmetlerinizi ve gelecek vaatlerinizi önemsiyoruz, ama yeni anayasa sürecinde sadece kendi grubunuzla değil TBMM içerisinde olan ve temsili neredeyse yüzde 95’ leri bulan bu insanlarla bir araya gelmenizi istiyoruz. Türkiye’nin temel demokratik meselelerini, Kürt meselesini, Alevi meselesini yani bütün meselelerini ortak bir mutabakat içerisinde konsensüs içerisinde birbirinizi dinleyerek çözmenizi istiyoruz. Ama buradaki esas sorumluluğu görevi ve bunun çekim merkezini Adalet ve Kalkınma Partisi haline getiriyorum’ mesajını verdiğini ifade etti.
Türkiye’yi 9 yıldır yöneten bir iktidar olduğunu ve Türkiye’nin, iç ve dış meseleleri çok iyi bilen, önemli tecrübesi olan bir Başbakanı olduğunu kaydeden Soylu, “Millet Başbakanın ustalık dönemi söylemine itimat ederek aslında bu konsensüsü ortaya bıraktı. Burada Cumhuriyet Halk Partisi'ne de şu mesajı verdi; CHP’ye dedik seçim içerisinde bir takım vaatlerde bulundun, bulunduğun vaatlere sahip çıkmanı ve samimi olmanı istiyorum, hem yeni anayasa konusunda hem de Türkiye’nin demokratikleşmesi konusunda. BDP’ye de şu mesajı verdi; ‘sevgili BDP’liler oyunuzu arttırmadım ama etkinliğinizi arttırdım. Size savaşmayı, çatışmayı, krizi yasaklıyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin çatısı altında müzakere ile beraber bu işi çözmeniz gerektiğini salık veriyorum’ dedi. Aslında seçmen 21. Yüzyılda Türkiye’ye dünyanın en iksir içeren kelimesini sundu: ‘Müzakereci Demokrasi’ Yani ‘size müzakereci demokrasiyi öneriyorum’ dedi. Bana göre seçmenin verdiği bu mesaj çok önemli bir mesajdır. Hem de bütün siyasi partiler tarafından algılanmaktadır.” şeklinde konuştu. Anayasa için partilerin uzlaşacaklarını ümit ettiğini belirten Soylu şöyle konuştu: “Çünkü bu dönem bütün siyasi partilerin halk tarafından samimiyet testine tutulduğu dönemdir. İktidar da dahil muhalefet de dahil. Bu samimiyet testinden sınıfta kalanların ben önümüzdeki siyaset döneminde çizginin üzerinde olamayacağı kanaatini taşıyorum.”
Muhalefet partilerindeki iç çekişmelere de değinen Soylu, “Seçim sonrası parti içlerinde bu tip değerlendirmeler olur. Bunları biraz hoşnutlukla karşılamak gerekir. CHP’deki durum farklıdır, MHP’deki durum farklıdır. MHP’yi bizim 1999 daki Doğru Yol Partisi’ne benzetiyorum. Kendini değiştirmezse ve dönüştürmezse ciddi bir sıkıntıya girer. CHP’de eski siyasetçilerin ancak eski Türkiyeciler tarafından rağbet göreceğini, yeni siyasetçilerin önümüzdeki dönem CHP’yi idare edebileceğini düşünüyorum.” dedi.
Erdem: AK Parti'nin başarısında en önemli etken;ekonomideki başarı
Tarhan Erdem ise vatandaşın 2002’de iktidarına başlayan Adalet ve Kalkınma Partisi’nin 2015’e kadar devam etmesine karar verdiğini söyledi. Buradaki en önemli etkenin ekonomideki başarı olduğunu ifade eden Erdem, “Başka etkenleri de saymak lazım ama en önemli etken ekonomideki başarıları olmasaydı bu sonuç alınamazdı. Organizasyon güçleri, insan hak ve özgürlükleri bakımından ilk gelişmeler ve ilerlemeler, millete verdikleri, halka verdikleri umut demokrasi bakımından yani Anayasa meselesi. Bütün bunlar bir etkendir. Bu arada muhalefetteki yönetim zafiyeti de rol oynamıştır şüphesiz. Tüm bunları birleştirince yüzde 50 gibi çok önemli bir başarıya imza attılar.” dedi.
İkinci önemli meselenin Anayasa olduğunu kaydeden Erdem, “Şimdi yoklama meselesi, bazı yaklaşımlar gösteriyor. Bu yaklaşımların her biri değişecektir sanırım. Bunun doğrusu hiçbir kesimin fikir söylemeden masaya oturmasıdır. Çünkü uzlaşma demek herkesin kendi değerlerinden bir miktarını kaybetmesi demektir. Eğer ben sizinle uzlaşacaksam sizin doğrularınızla benim doğrularım birleşecek sizde bir geri adım bende bir geri adım atacağım veya siz de bir adım ben de bir adım ileri atacağız ki yaklaşalım birbirimize. Şimdiden söylenen sözler sonuçta önemli olmaz onun içinde fazla konuşmamak lazım.” ifadelerini kullandı.
Parti içi muhalefetle ilgili soruları cevaplayan Erdem şöyle konuştu: “Onların söyledikleri şeyler bana faza doğru gelmiyor. Yüzde hesabıyla veya şahıs hesabıyla parti düzelmez. Önce partinizi masaya koyacaksınız, neyimiz güçlüydü neyimiz güçsüzdü. Biz güçsüz taraflarımızı nasıl tamamlarız? Onları konuşmak azlım. Programlarımız vaatlerimiz vs gözden geçirip ciddi olarak bir karar vermek lazım. Öyle 17-18 kişinin bir araya gelerek seçim sonuçlarını değerlendirmesi , 2 saat çalışmasıyla bir parti düzelmez. Veya eski genel başkanın bazı faaliyetleriyle de düzelmez. Parti ciddi bir organizasyondur. O organizasyonun her noktasında bunlar konuşulması gerekir. Yüksek sesle konuşulması gerekir. Ve onların bir yerde kurultayda da toparlanması gerekir. Yüzdeyi bir kenara bırakıp partinin programıyla, insan gücüyle, örgüt gücüyle , diğer bütün varlıklarıyla başarılı başarısız noktaları tespit edip onları tamamlayabileceklerini veya tamamlayamayacaklarını görmeleri lazım.”
Akyol: Başbakan, Anyasa için herkesin ayağına gitmeli
Gazeteci Taha Akyol ise vatandaş AK Partiye ‘Sana güveniyorum al sana yüzde 50 oy. Ama anayasayı tek başına yapma’ dediğini belirterek, “Dolayısıysa ben AK Parti'nin aldığı yüzde 50 oya sevindim, öz güven arttı. Ama 230’u bulamamasına da sevindim ‘tek başıma ben yapar halka götürürüm’ şeklinde önümüzdeki dönemi fevkalade gerginleştirecek bir tavırdan sakınacaktır. Başbakanın balkon konuşması ve bugün yapılan açıklamaya göre daha önce gazeteciler ve politikacılar hakkında açtığı davaları geri çekmiş olması bu yönde bir işarettir. Memnuniyet verici bir işarettir. Cumhuriyet Halk Partisi’ne de ‘açılımı tamamlarsan ben de senin oylarını arttırırım’ dedi.
Cumhuriyet Halk Partisi başarısız değildir. CHP içindeki Baykal ve ekibinin son çıkardıkları tartışmayı fevkalade yanlış buluyorum. CHP’de eleştirilecek bir şey varsa Kılıçdaroğlu’nun yaptığı açılımın eksik kalmasıdır. Halk da o kadar oyunu verdi. Yüzde 21’den 26’ya çıktı. MHP’nin aldığı oylarda ben ‘aman barajın altına düşmesin barajın altına düşerse AK Parti Anayasayı tek başına yapar bu da çok yanlış olur’ diye düşünen bir kesimin oylarının rolünün olduğu kanaatindeyim. Bana göre en başarısız parti Milliyetçi Hareket Partisi olmuştur.” dedi.
Yeni anayasanın Başbakanın mütevazi ve uzlaşmacı olmasıyla mümkün olabileceğinin altını çizen Akyol , Başbakanın herkesin ayağına gitmesi gerektiğini söyledi. Akyol şöyle konuştu: “Başbakan, herkesin ayağına gitmesinin kendisini küçültmeyeceğini büyülteceğini bilmelidir. Bunu yaptığı takdirde CHP ve AK Partinin temel prensiplerde uzlaşabileceğini düşünüyorum. Bu hem Anayasa yapma yöntemi bakımından uzlaşma olabilir hem de Anayasanın içeriği bakımından uzlaşma olabilir. Anayasa hakkında bugüne kadar açıkladıkları önemli ölçüde örtüşüyor. Böyle bir CHP ve AK Parti yani iktidar ve ana muhalefet uzlaşması olursa bu ana damar çekici ve cazip olur. Diğerlerinin de katılımını kolaylaştırır. Kilit buradadır. Ki daha önemlisi BDP’nin uzlaşmacı mı davranacağı yoksa militan ve yıkıcı tavrını devam mı ettireceğidir.”
Ömer Laçiner ise, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin 1990 ile 2000’li yılları arasında çöken ve çürüyen merkez sağın yerine oturduğunu belirterek, AK Parti'nin 2002’de başlayan iktidarlarını uzunca yıllar devam ettireceğini söyledi. Bunun bir istikrar olduğunu kaydeden Laçiner, “Burada Türkiye’nin Merkez ağında oturmuş, organize, otoritesini ve yönetme gücünü kabul ettirmiş bir parti vardır. Toplumun diğer kesinde benzer bir durum göremiyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi nin ne olacağı belli değil, önümüzdeki aylar o parti şiddetli bir iç çatışmanın yaşanacağını tahmin ediyorum.MHP de ise en azından belirli bir dönem için Türkiye’de yüzde 10 civarında milliyetçi kesimin, Türk milliyetçi seçmen kesiminin olduğun gösterdi. Türkiye siyasetinin bir vakıası olarak kabul edilmesi gerekiyor.
BDP’nin başarısı da görmezden gelinemez. Sadece aldığı oy oranıyla değil kendisine de oy veren kesimle de son derece sıkı bir ilişkisi içerisinde olduğunu, disiplinli bir ilişkisi olduğunu gösteriyor. Bu bağımsız adayları çıkartmak ciddi bir organizasyon sorunudur. Ciddi bir seçmenin partisine bağlılığı bunlar olmazsa olmazdı. Geçen seçimde böyle bir organizasyon olmadığı için adaylarını seçtiremedi.” şeklinde konuştu.
Ciddi ve yeni bir anayasa yapılmak isteniyorsa uzlaşmanın kesinlikle şart olduğuna vurgu yapan Laçiner, “Bunu yapabilme başarısı AK Partiye düşüyor. Başbakanın atacağı adımlar çok önemli. Köklü bir anayasa için bütün partilerin uzlaşması gerekiyor.” dedi.
Öğleden sonra başlayan ve 2 oturum halinde yapılacak olan toplantı sonrası bir sonuç bildirisinin yayınlanacak.
cihan
SON VİDEO HABER
Haber Ara