Haber Merkezi / TİMETURK
Emre Aköz - Sabah Gazetesi : Türkiye rahat bir nefes aldı!
AK Parti dün müthiş bir zafer kazandı. 2002'den beri girdiği her seçimi ve referandumu kazanan Başbakan Erdoğan yine başardı!
Şimdiye kadar hiçbir parti, girdiği üçüncü genel seçimde, "oylarını artırarak birinci" gelmemişti.
Buna en yakın başarıya Demokrat Parti döneminde şahit olmuştu Türkiye:
Demokrat Parti, 1950 ve 1954 yıllarında seçimleri büyüyerek kazanmış, ancak ekonomiyi iyi yönetemediği için, 1957'de kazanmasına rağmen gerilemeye başlamıştı.
Eğer askerler darbe yapmasaydı, bütün araştırmalar, 1961'de yapılacak genel seçimi kaybedeceğini gösteriyordu.
İşte AK Parti'nin benzersizliği burada: 2002'de kazandı... 2007'de oyunu yüzde 47'ye çıkardı... 2011'de ise yüzde 50'yi yakaladı.
Peki, AK Parti bu başarıya nasıl ulaştı? Değişen Türkiye'yi doğru okuması sayesinde...
Ne demek bu? Yani çoğunluğun ne istediğini gördü ve ona istediğini verdi. Ama bunu yapabilmek için dünyayı da doğru okudu.
İşte bu yüzden Başbakan Erdoğan, "Balkon" konuşmasında sadece Türkiye'ye değil, çok geniş bir coğrafyaya hitap ederek, bir dünya lideri olduğunu gösterdi.
+++++++++++++++++++++++++++++
Fatih Altaylı - Habertürk Gazetesi: Başkanlık için yol verildi!
Bu bir ilk.
İlk defa bir parti ve bir lider, 3. seçiminden oylarını artırarak çıkıyor.
Oy oranı Menderes’in ulaştığı yüzde 53’ün altında belki ama o gün iki parti vardı, bugün çok parti var.
AKP’nin aldığı yüzde 50 civarındaki oy bana göre şunu gösteriyor:
Recep Tayyip Erdoğan artık Türkiye’nin “başkanı”dır.
Düşünsenize, bu bir “başkanlık seçimi” olsaydı, Başbakan Erdoğan seçimi 2. tura bırakmadan 1. turda başkan seçilebilirdi.
Adalet ve Kalkınma Partisi’nin aldığı oy, Anayasa’yı tek başına istediği gibi değiştirmesine imkân sağlamayabilir.
Ancak seçmenler, Tayyip Erdoğan’a “Başkan sensin” demiş, en azından bunu hissettirme gereği duymuş. Sonuçlar bunu gösteriyor.
Meclis’teki dengeler 4 yıllık süreç içinde nasıl değişir, nasıl şekillenir bilemiyorum.
Belli ki, hassas bir denge var. Anayasa değişikliği konusunda BDP ile uzlaşmak en uygunu gibi görünüyordu ama seçim sürecinde alınan pozisyonlar bunu bozdu.
Şimdi ne olur, ne gelişir bilemiyorum.
Ama bu sonuç, Erdoğan’a başkanlık yolunda güç verir, moral verir.
Önümüzdeki dönemin tartışması da bu olacaktır.
+++++++++++++++++++++++++++++
Mehmet Altan - Star Gazetesi: Anadolu ihtilali sürüyor
Sandıklar kapandıktan sonra her yandan ve her meşrepten telefon yağmaya başladı...
Ama genel seçim sonuçlarının ne olacağına ait daha ciddi bir genel tabloyu saat yediye doğru gördük...
AK Parti’nin oyların neredeyse yarısını aldığı, CHP’nin dörtte birini, barajı rahatlıkla geçen MHP ile BDP’nin de geri kalan kısmını paylaştığı bir tablo söz konusuydu...
Kısacası Anadolu ihtilali sosyolojik olarak sürüyor...
Şimdi mesele bunun siyasi açıdan doğru yorumlanıp hayata geçirilmesi...
***
Genel seçimlere 15 parti katıldı ama dört partili bir Meclis ortaya çıkacak...
On bir parti silindi...
Ve bu partilerin çok büyük ölçüde oyları AK Parti’ye gitti...
AK Parti’nin hizmetlerinden memnun kendi geniş tabanı yanında, referandumda daha önce diğer partilere dağılmış olanlardan topladığı değişim oylarının da bu partiye gittiği anlaşılmakta...
CHP ise bir yanıyla nispeten daha ileri, diğer yanıyla Ergenekon’a bağlı olmanın sonucu, istenilen oy artışına ulaşamamış görünmekte...
Türkiye’nin en önemli konusu olan ‘Kürt sorunu’ ve üzerine oynanan oyunlar, varlığını ‘anti-BDP’ söylem üzerinden götüren MHP’yi diri tutmuşa benzemekte... Bu açıdan AK Parti’nin, MHP oylarına yönelik siyasetinin başarılı olmadığı da açık.
BDP ise bu seçimden, AK Parti’nin de ekmeğine yağ sürmesi sonucu, ‘gerginlik’ siyasetinden kazançlı çıkarak, bölgede yerel iktidar konumunu pekiştirmiş gözüküyor...
Seçim esnasında bölgenin sıkıştırıldığı çatal, ‘din mi, ırk mı’ sorusunda somutlaştı...
Bölge böyle bir soru karşısında ‘ırk’ tercihini daha öne alıyor...
Umarım sıra, büyük acılar yaşanmadan ve vakit çok geçmeden ‘vatandaşlık hukukuna’ da gelir...
+++++++++++++++++++++++++
Mümtaz'er Türköne - Zaman Gazetesi: Seçimin sürprizi
Her seçimin bir, bazen birden fazla sürprizi olur.
Bu seçimin birden fazla sürprizi var.
Birincisi seçim sonuçlarından önce, seçim sath-ı mailine dair. Seçimin bu kadar az kanla sona ermesi bir sürpriz. PKK-Ergenekon cephesinin taktik ve stratejik arayışlarını yakından takip edenler, şiddetin tırmanacağı endişesi içindeydi. Benim gibi, paniğe yol açmamak için bu endişeyi dile getirmeyenler çoğunluktaydı. İlk sürpriz: Beklenen olmadı. Şiddet tırmanmadı. Toplumu karamsarlığa sürükleyecek kadar sansasyonel eylem yapılmadı. Kastamonu ve Silopi'de polislere yapılan saldırılar, Etiler'de patlayan bomba ve AK Parti seçim bürolarına yönelik sistemli saldırılar genel bir karamsarlığa yol açamadı.
Bu sürprizin iki sebebi var. Birincisi, PKK'nın uyguladığı ölçüsü kaçmış bir şiddetin BDP oylarına darbe vuracağını fark etmesi. İkincisi Ergenekon'un organizasyon ve eylem yetersizliği. Ergenekon'un -beliren işaretlere göre- çok istemesine rağmen kampanya döneminin kana bulanmaması, PKK'nın şiddet yöntemleriyle sürdürdüğü kampanyadaki oy hesaplarıyla ilgiliydi. Bu hesapları belirleyen asıl hesap ise halkın hesabı. Şiddet, provokasyon 'seni görüyorum' ikazı ile durduruldu.
İkinci sürpriz, PKK-BDP cephesinin topuyla-tüfeğiyle sürdürdüğü seçim kampanyasına rağmen sandıktan istediğini bulamaması. Kürt siyasal hareketinin sandıktan beklediği sonuç bu değildi. Onlar bu seçimi, Kürt ulusal hareketinin 'kendi kaderini tayin hakkı'na ulaşmak adına nihaî referandum olarak gördüler ve bu şekilde takdim ettiler. Oy oranları, Kürt vatandaşların bu ulusalcı maceraya sempati göstermediğini anlatıyor.
Bu sonucu, Türkiye'nin birliği, bütünlüğü ve kardeşliği adına memnuniyetle karşılamamız gerekir. Kürtler, Türkiye'nin bölünmesini istemiyor. Siyasî iradelerini Türkiye'nin geri kalanı ile bütünleşme yönünde kullanıyorlar.
++++++++++++++++++++++++++++
Tarhan Erdem: Radika Gazetesi: İlk umutlar
AK Parti, BDP ile uzlaşırsa, CHP ve MHP de 'Varız' diyebilir. Seçimin başarılı iki partisi var: AK Parti ve Barış ve Demokrasi Partisi (BDP).
CHP ve MHP’de parti içi iktidar mücadelesi başlayacaktır. Genel başkanlık ya da başka konuda da olsa parti içi muhalefetin sesi yükselecektir. Muhalifler aday gösterilmeyen örgüt mensuplarını yanlarında bulacaklardır. Ne var ki, CHP olduğu gibi, parti içi muhalefetin de lider sorunu vardır. Muhalifler lider sorunlarını çözebilirlerse iki partide de mücadele güçlenecektir.
330 milletvekili çıkaramaması anayasa konusunda AK Parti’nin işini zorlaştırmıştır. Uzlaşım sağlayacak inisiyatif kullanması bile güçleşmiştir. İlk ortağı, belki de kolaylıkla ortak olacak olan parti BDP’dir. Başlangıçta BDP’nin konuşmayı yüksekten açacağı açıktır, ancak yeni anayasaya asıl ihtiyacı olan BDP esasında uzlaşmaya hazırdır. Eğer AK Parti soğukkanlı davranırsa, ilk ve yakın ortağı BDP olabilecektir. Böyle bir ortaklık, CHP ve MHP’nin de parti içi konulara kapılıp gitmesini önleyecektir. Eğer AK Parti ve BDP ile anayasada uzlaşım kapıları aralanırsa, bu işbirliğinden ayrı kalmamak için CHP ve MHP de “biz de varız” diyebilir. Böylece anayasa görüşmelerine başlama adımı atılacaktır.
Bugün, herkes Kürt sorununun ertelenemez işlerden birincisi olduğunu bilmektedir. Şimdi ilk çözülecek sorun, iktidar partisi liderinin son ayda söylediklerini nasıl unutacağı ve unutturabileceğidir; çünkü onların akılda tutulması, başkalarına da onları hatırlatacaktır.
Böyle bir uzlaşmanın kutuplaşmayı da hafifleteceğini unutmamalıyız. Ülkede sertliğin artmasını isteyenlerin beklediği fırsat yaratılmamalıdır.
Bu seçim halkoylamasından bu yana giderek sertleşen ve bana göre iptidaileşen tartışmalarla kutuplaşmayı görülmedik düzeylere çıkarmıştı. Şimdi sertliğin sıcaklığı, her alanda sorumlu davranarak soğutulabilir.
Ben, seçim sonuçları üzerinde ayrıntılara girerek düşünülse, ülkemiz için bazı çıkış yerleri bulabileceğimize inanıyorum.
+++++++++++++++++++++++++++
Oral Çalışlar - Radikal Gazetesi: Kürt sorunu kapıya dayandı
Yeni anayasa yapımı partilerin uzlaşmasına kaldı, iyi de oldu. Bu seçimin birinci galibi şüphesiz Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti’dir. Söylemini ve icraatlarını toplumun en azından yarısı kesinlikle destekliyor. Bunu teslim etmeliyiz.
İkinci önemli galibi ise Kürt siyasi hareketidir. Özellikle Güneydoğu’da tam anlamıyla bağımsızların diğer bir deyimle BDP’nin geçmişe göre ilerleyen egemenliği ortaya çıktı. Hakkari’de yüzde 82, Van’da yüzde 60’ın üzerinde, Diyarbakır’da da benzer şekilde yüzde 60’ın yine üzerinde bir orandan söz edebiliriz. Şırnak, Siirt, Muş, gibi kentlerde de oy oranları çok yüksek.
Üçüncü başarılı siyasi lideri Kemal Kılıçdaroğlu’dur. 2007 Temmuz seçimlerinde CHP’nin yüzde 20.88’lik oyunu yüzde 26’ya çıkarmış görünüyor. Bu yüzde 5’lik bir artış anlamına geliyor. Yani kendi içinde yüzde 25’lik bir artış anlamına geliyor.
Devlet Bahçeli’yi de başarılılar arasında sayabiliriz. Başına gelen kaset kazaları az buz bir şey değildi. Onların seçim kampanyası enerjilerini söndürücü bir etki yaptı. Buna rağmen 2007 seçimleriyle karşılaştırıldığında aldığı oy oranını küçümsememek gerekir. Ancak dilini de dünyaya bakışını değiştirmesi gereken bir noktaya geldiğini de vurgulayalım.
++++++++++++++++++++++++++++
Hasan Cemal - Milliyet Gazetesi ; Erdoğan, ‘balkon konuşması’yla uzlaşma kapısını açtı, siyasal havayı yumuşattı!
Her başlangıç bir umuttur. Dileriz, yüzde 50 oy Tayyip Erdoğan’ı balkon konuşmasındaki herkesi kucaklayan, uzlaşma öngören çizgisinden saptırmaz!
Seçim sonuçları mı? Satır başlarıyla: (1) Sözü uzatmak yersiz. Tayyip Erdoğan ve Ak Parti Türkiye’nin yarısının, yani her iki seçmenden birinin oyunu alarak büyük bir seçim başarısı elde etti.
(2) Bu hakikaten bir büyük seçim başarısı, çünkü Ak Parti milletvekili genel seçimlerini üçüncü kez, üstelik oy oranını arttırarak gerçekleştirdi ve bir kez daha tek başına iktidar oldu. Bu sonuçla 12 Haziran, Tayyip Erdoğan’ın adını bir lider olarak Türkiye’nin siyasal tarihine yazdırmış oldu.
(3) CHP’ye gelince, umduğunu bulamadı. Oylarını 2007’ye göre 5 puan, 2009’a göre 3 puan arttırdı; 3.5 milyon yeni oy aldı. Kemal Kılıçdaroğlu açısından bu bir başarı mı?
Bunu söylemek zor.
CHP her ne kadar milletvekili sayısını arttıran tek parti olsa da, bunun tek başına bir başarı kriteri sayılması abartılı bir değerlendirmedir.
(4) BDP’nin desteklediği bağımsız adaylardan 35’inin milletvekili seçildiği anlaşılıyor ki, 2007’de bu sayının 22 olduğu anımsanırsa, bunun ciddi bir başarı olduğu açık.
(5) Devlet Bahçeli’nin MHP’si, evet yüzde 10 barajını geçebildi ama 2007 çıtasının altında kaldı. Hem oyu düştü, hem milletvekili sayısı 71’den 54’e indi. MHP için 12 Haziran’da bir başarıdan söz edilebileceğini sanmıyorum.
(6) Tayyip Erdoğan’ın 367 hayali gerçekleşmedi. Böylece, hem referanduma gitmeden tek başına anayasa yapma hedefi, hem de başkanlık sistemi Türkiye’nin gündeminden düşmüş oldu. Erdoğan’ın 330 hedefi de tutmadı, 326’de kaldı. Bir başka deyişle, yeni bir anayasayı tek başına yapıp referanduma gidebilmenin yolu da açılmadı.
(7) Erdoğan’ın ‘balkon konuşması’na gelince... Olumluydu. Uzlaşma kapısını açtı. Seçim kampanyası boyunca fena halde ısınmış olan siyasal havayı yumuşatan, soğutan bir üslupla konuştu. Herkesi, Türkiye’nin tümünü kucaklayacaklarını, Türkiye’nin önünde tertemiz bir sayfa açacaklarını, tevazuyu elden bırakmayacaklarını, böbürlenmeyeceklerini belirtti.
(8) Yeni anayasa konusunda Ak Parti’nin parlamento çatısı altında ana muhalefetle, muhalefetle ve sivil toplumla uzlaşma arayacaklarını birçok kez vurguladı ki, bunu özellikle önemsiyorum.
(9) Tayyip Erdoğan eğer ‘balkon konuşması’nı kendisine şiar edinirse, yeni anayasa konusunda gerçekten uzlaşma kapısını zorlarsa, açabilirse ve Kürtler konusunda, Kürt sorunu konusunda duyarlı davranırsa, Türkiye istikrar ve barış yolunda yürür.
(10) Kısacası, her başlangıç bir umuttur. Dileriz, yüzde 50 oy Tayyip Erdoğan’ı balkon konuşmasındaki herkesi kucaklayan, uzlaşma öngören çizgisinden saptırmaz.
+++++++++++++++++++++++++++++
Taha Akyol - Milliyet Gazetesi: Üçüncü dönem!
Türkiye'de bir iktidar her girdiği seçimde oylarını artırarak üçüncü defa seçim kazanıyor; bu bir ilktir! Demirel ve Özal’da olmamıştı bu. Menderes ise oy kaybederek 1957’de üçüncü dönemi kazanmıştı.
Başta öfke ve otoriterleşme olmak üzere Başbakan’a yöneltilen eleştirileri biliyoruz.
Bütün bunlara rağmen yüzde 50 oy almasının iki temel sosyolojik sebebi var:
- AK Parti toplumun “kenarındaki” geniş kesimleri “merkez”e taşıyor, yükseltiyor. Anadolu insanı deyiniz, Anadolu sermayesi deyiniz, varoşlar deyiniz, Erdoğan bu milyonları temsil etmeyi başarıyor; hem duygudaşlık kurarak hem politik tercih olarak...
- AKP bu kesimlere “hizmet” götürüyor. Hizmet dediğimiz şey aslında ekonomik kalkınma demektir; sağlıktan ulaştırmaya, eğitime, kamu hizmetlerinin merkezden kenara yaygınlaşması demektir...
Laiklik kaygısı olan “sahiller” de dokuz yılda laikliğin elden gitmediğini gördükçe onlar da “hizmet”e önem vermeye başladılar. İzmir’de oyları arttı mesela...
Ve tabii başarının lokomotifi, “kenar”ın değerleriyle özdeşleyen ve proje dili kullanan Erdoğan’ın karizmatik kişiliği... BBC’nin dediği gibi demokrasi tarihinin en başarılı lideri oldu.
CHP ve MHP
CHP hedefi olan yüzde 30’u aşamadı, çok başarılı sayılamaz.
CHP olumlu bir değişim sürecine girmişti. AKP’nin sosyolojik tabanı olan “kenar”a sosyal demokrasi diliyle ulaşmak istiyordu. “Merkez”in laikçi söylemini bırakmış, yoksulluk vurgulu bir söyleme yönelmişti.
Bu seçimde CHP’nin laiklik söylemini, AKP’nin türban söylemini geri çekmesi, ister istemez genel seçmen gözünde “hizmet” faktörünü öne çıkardı.
Bu konuda CHP’nin söyleyeceği fazla bir şey yoktu. CHP’nin dili bile yeni alışıyordu “proje” söylemine...
Bir “aile sigortası” halkta tutmuştu ama başka?..
Ergenekon sanıklarının adaylığı... CHP teşkilatında “eski”lerin çalışmaması, eski izlerin hâlâ güçlü olması yenilenmenin etkisini kısıtladı.
CHP değişime devam etmelidir; değişimin inandırıcı olması buna bağlıdır.
MHP için söyleyebileceğim, bu partinin de artık yenilenmek mecburiyetinde olmasını görmesidir. “Türk milleti” deyince bugünkü Türkiye sosyolojisine bakarak politikalar geliştirmelidir.
Kürt hareketi
Seçimin en kritik sonucu, BDP destekli milletvekillerinin sayısı 35 civarına çıkmış olmasıdır. Ancak dikkat, oy oranında önemli bir artış yok... Daha iyi organize oldukları için ve çatışmacı politika isleyerek tabanlarını motive ettikleri için...
Evvela görmeliler ki “demokratik özerklik” denilen radikalizm Kürt seçmenden umdukları desteği almamıştır. Onun için daha makul bir çizgiye gelmelidir.
35 civarında vekil bulunması bu meselenin hal yoluna konulmasında parlamento açısından bir fırsat olarak görülmelidir: Hep onlar böyle görmeli, hem AKP ve CHP...
Balkon konuşması
Yüzde 50 oy, elbette Erdoğan’ın bu yöndeki sorumluluğunu daha artırmıştır. Balkon konuşmasında bunu kendisinin de ifade etmesi memnuniyet vericidir.
Başbakan’ın dün geceki konuşması bütün “Balkon konuşmaları” gibi güzeldi.
“74 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının tamamını kucaklamak”tan bahsetti. “Vurmaya değil, sevmeye geldik” dedi. “Herkese huzur, güven ve adalet”i herkese vaat etti... “İncitici kelam meydanlarda kalmalıdır” dedi.
Yeni anayasa hakkında söylediklerine, “herkesin anayasası” kavramını vurgulamasına ve anayasa yapımı konusunda muhalefete olumlu referans yapmasına özellikle sevindim.
Bu sözler önümüzdeki dört yıl boyunca uygulanırsa, AK Parti’nin üçüncü dönem iktidarı Türkiye için elbette daha hayırlı olur. İnşallah diyorum.