Dolar

34,8813

Euro

36,7455

Altın

3.042,60

Bist

10.147,80

Obama'nın Ortadoğu Cambazlığı

Obama yönetimi, Arap devrimlerinde halk ile diktatörler arasında neden gel-git yaşadı? ABD bundan sonra yapacağı maddi yardımlarla neyi hedefliyor?

15 Yıl Önce Güncellendi

2011-06-12 10:50:29

Obama'nın Ortadoğu Cambazlığı

Başkan Obama'nın Ortadoğu'da birbiri ardına çıkan ayaklanmalara karşı tepkisini izlerken edinilen izlenim, her hafta karar değiştirdiği yönünde. Obama Mısır ordusunun desteğini çektiği anlaşılana kadar, Hüsnü Mübarek'i destekledi. Bahreyn'deki dostlarını kollamaya çalışırken, Libya'daki eski düşmanını koruyan duvarları bombaladı. Washington her ikisine de kendilerini bekleyen sonu söylediği halde, Yemen ve Suriye liderleri bu akıma uyarak çekilmeyi reddediyor. Çelişkili tutumlar, bazı ABD müttefiklerini şaşırtıyor.

Bazı Beyaz Saray yetkilileri bile Bahreyn'e giren Suudi güçlerine karşı kısa bir bildiri yayınlayan Washington'un, Libya'da Muammer Kaddafi'nin güçlerinin bombalamasını açıklamakta zorlanıyor. Obama'nın üst düzey bir kurmayı, geçen ay bir yemekte "Pragmatizm çok iyi bir şey. Ama tüm bu olayların bir noktasında, bazı ilkeler oluşturmalıyız" dedi.

19 Mayıs'ta bunu yapmaya çalışan Obama, geleneksel Amerikan değerlerini ABD dış politikasının "en ileri önceliği" olarak vurgulamaya artık hazır olduğunu söyledi. Dışişleri Bakanlığı'nda yaptığı bir konuşmasında, en zor vakalarda bile "ABD'nin kendi kaderini tayin hakkını ve fırsatları genişleten değişimleri desteklediğine dair kuşku duyulmaması gerektiğini" söyledi. Obama "Yıllarca bölgeyi olduğu haliyle kabullendikten sonra, şimdi olması gereken hale getirmek için çalışma fırsatı bulduk" diye ekledi.

Bunlar, ABD'nin tüm dünyada bireysel özgürlükler uğruna savaşmasına yönelik çağrısı, Irak'ın işgalinin bahanesi olarak görülüp dünyanın çoğu yerinden reddedilen George W. Bush'un söylediklerini anımsatan yüce ifadeler. O halde Obama hangi ABD başkanına benzeyecek? Yani bir katliamı önlemek için Bingazi'yi bombalattıktan sonra Usame Bin Ladin'i öldürtmek için Pakistan'ın egemenliğini ihlal eden şu gerçekçi ve pragmatik başkan. Veya 400 milyon kişiye, "reformun gerektirdiği riskleri alırsanız, ABD'nin tam desteğini elde edersiniz" sözü veren eski hukuk profesörü.

Yakın zamanda Dışişleri Bakanlığı'ndaki görevinden ayrılan Veli Nasır, "Bu sadece bir doktrinin parçası. İdeal durumu açıklıyor ama uygulamaya geçmesi gerek. Başkan en sonunda Bahreyn'i de Libya ve Suriye'ye uyguladığı standartlara tabi tutmak zorunda kalacak" diyor. Anlaşılan, tutarlı bir dizi taktik uygulamanın olanaksızlığını belirtse de Obama, ABD politikasının tutarlılığa ihtiyaç duyduğu tam şu anda gerek duyduğu tek şeyin, yarım bir doktrin olduğunu düşünüyor.

Birçok Arap için Obama, bazı ayaklanmaları kendi lehine kullanan ve petrol piyasalarına müdahale etme veya ABD'nin İran'ı kuşatma politikasını bozma tehdidinde bulunduklarında kendilerini yok sayan bir çıkarcı. Ulusal güvenlik danışmanı yardımcılarından Benjamin J. Rhodes, "Obama'nın olaylara objektif bir şekilde bakıp hem sokaklara çıkan insanların taleplerini desteklediğini hem de bunun uzun dönemli çıkarlarımıza uygun olduğunu söylemesi gerekiyordu ve öyle de yaptı" diyor.
 
Obama'nın konuşmasından sonra, ileride yaptıkları mecburen dikkatle incelenecek. Bahreyn kraliyet ailesi ülkeye asker gönderen komşu Suudi Arabistan'ın sözünü dinlemeyi sürdürürse, Obama Suudilerle bozuşur mu? Artan petrol fiyatları ve büyüyen İran tehlikesi karşısında bu pek mümkün görünmüyor. Yakın zamanda haklarını alan Mısırlılar Müslüman Kardeşler'e fırsat verip Mısırİsrail barışını tehdit ederse, Obama borç silme ve kredi verme sözünü tutar mı? Obama'nın stratejistlerinden birisi, "Biz bu yardım paketinde 'Müslüman Kardeşler istisnası' olduğunu düşünüyoruz" diyor.

Obama konuşmasında bu tür olasılıklardan bahsetmedi. Bunun da nedeni belli. Ortadoğu zaten yeterince karmaşık. Olması muhtemel gelişmelerden bahsederek olayı daha da çıkmaza sürüklemenin hiçbir nedeni yok. Ancak ekibiyle konuşunca, Obama'nın uzun vadede kendi kaderini tayin hedefini benimseyerek kendisine manevra alanı yarattığına inandığı anlaşılıyor. Konuşmasında, "Kısa vadeli çıkarlarımızın uzun vadeli vizyonumuzla tam örtüşmediği zamanlar olacak" diyen Obama, bu çatışmaları nasıl idare edeceğini söylemedi. Obama, bu sorunla karşılaşan ilk başkan değil.

Jimmy Carter dış politikasının merkezine insan haklarını yerleştirmeye çalışmıştı. Ama bu yüzden düşmanlarına genelde kararsız ve zayıf göründü. George W. Bush, Irak'taki savaşı "özgürlük" temeline oturtmaya çalıştı. Destekleyenler Bush'u özgürlük mesajını dünyaya yaymaya çalışan bir başkan olarak görüyor. Ama eleştirenler, Irak'ta kitle imha silahları bulamamasını hâlâ hatırlıyor. Obama görevdeki ilk iki yılında, demokratik dönüşümlerin temel bir hedef olduğuna dair çok az şey söyledi.

Rhodes, "Son on yılı Bin Ladin ve Irak savaşı şekillendirdi. Savaşın yavaşlaması ve Ladin'in ölümü bir fırsat yaratıyor" diyor. Ama demokratik görünümlü devrimler bile iktidar boşluğu yaratıyor. Yeni hükümetler de öngörülemez olabiliyor. Mısır'daki halk isyanı, orduya biat eden seçilmiş bir hükümetle sonuçlanabilir. Filistin topraklarında seçimler yapılması için bastıran Bush yönetimi, Hamas kazanınca şoke olmuştu.

Obama belli ki Mısır ve Tunus'a yardım yağdırıp Batı ekonomilerine entegre etmeyi teklif ederek, diğer ülkeler için etkili bir örnek oluşturabileceğine inanıyor. Ama Suudi Arabistan ve İsrail, bölgede zayıf demokratlardan ziyade güçlü otoriter yöneticilerin varlığının daha iyi olacağını düşünüyor. Arap Baharı uzun ve sıcak bir yaza girerken, yeni doktrin mücadelesinin temelinde bu yatıyor.

The New York Times / Sabah

Haber Ara