Baas rejimi Suriye halkına zehirli su veriyor
Suriye'den Türkiye'ye kaçanların sayısı 3 bini aşarken Antakya'ya gelenlerin ölüm korkusu gözlerinden okunuyor. Kampa ise girilemiyor.
15 Yıl Önce Güncellendi
2011-06-11 00:15:06
Türkiye’nin kapı komşusu Suriye’de, kimin silahından çıkıp kimi vuracağı belli olmayan kurşunlar havada uçuşurken can derdine düşen Suriyeliler soluğu Türkiye’de alıyor. Masada öğrenemediğimiz detayları sahada elde ederiz ümidiyle Suriyelilerin kaçış yolundaki ilk durağı Hatay’a gidiyorum. Suriyeliler seslerini ne kadar çok duyurmak istese bir o kadar kısılıyor, resmi yetkililerin de ağzını bıçak açmıyor. ‘Sıfır sorunlu ilişkimiz olan’ Suriye, sanki giderek uzaklaşıyor, yabancılaşıyor. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’na göre 2 bin 500’e yaklaşan mülteci sayısıyla adeta Türkiye sınırları içinde ayrı bir Suriye kentine dönüşen Yayladağı’ndaki Kızılay Kampı’nın kapısı demirden duvar. Kampta elde edemeyeceğimiz bilgiyi ‘göç yolu üzerindeki’ Güveççi Köyü’nde buluyoruz.
‘Mezhep savaşı yok’
Güveççi Köyü’ne 500 metre uzaklıktaki Suriye köyü Harapçöz’den dün sabah kaçak yollarla Türiye’ye giren bir mülteci ile görüşüyorum. Haberler dehşet verici. Konuştuğum ve adını Ahmed olarak veren mülteci Cisr el Şuğur’da elektrik ve suyun kesik olduğunu, ciddi bir su sıkıntısı yaşandığını anlatıyor. Kentte askerlerin halka “zehirli su dağıttığını” iddia ediyor. Suyu içenler hastaneye kaldırılıyormuş. Ama hastaneye yatırılmanın da bir çözüm olmadığını ifade ederek, “Fark etmez, hastanede de öldürüyorlar” diyor.
Ben soru sormaya fırsat bulamadan hızla anlatıyor. Yarı Arapça yarı Türkçe, “Suriye’de yaşananlar Alevi-Sunni çatışması değil, tamamen halk ve ordu arasındaki mücadele” diyor. Ülkesindeki çatışmanın mezheplere dayandırılmasından rahatsız. “Hiç kimse savaş istemiyor ancak kimin kime vurduğu belli değil” şeklinde konuşan Ahmed, halkın en büyük korkusunun Devlet Başkanı Beşşar Esad’ın kardeşi ve ordunun 4. bölüğünün komutanı Mahir Esad olduğunu söylüyor. Mahir’in askerlerinin “demokrasi isteyen halkı vurduğunu, gösterileri dağıtmak için elinden geleni yaptığını” söylüyor Ahmed. Geçen hafta 123 polisin “silahlı çeteler tarafından öldürüldüğü” iddiası için “Halkın orduya karşı savaşıydı” diyen Ahmed, “Asker beni öldüreceğine ben askeri öldürürüm” yorumunu yapıyor. Ahmed ile birlikte bir başka Suriyeli de çekingen, ürkek bir şekilde, gözlerini kaçırarak hikâyesini anlatıyor. “Harapçöz’de Türkiye sınırında hiç Suriyeli güvenlik görevlisi yok. Herkes elini kolunu sallayarak Türkiye’ye geçebiliyor” diyor.
Servisle Kızılay kampına
Mülteciler Türkiye sınırları içinde kısa bir kontrolden geçtikten sonra parmak izleri alınıp, isimleri kaydediliyor ve onları bekleyen okul servisleriyle 52 dönümlük Kızılay kampına yerleştiriliyorlar. Ancak şimdiden kapasitesini aşan kamp için alternatifler düşünülüyor. İtfaiye çalışanları, yeni mültecileri ağırlamak için ambarları temizlemeye başlamış.
Gazeteciler çıktı dam çöktü
Resmi kaynaklardan bilgi elde edilememesi nedeniyle “iddialar ve kanıları” aktarmaktan başka çare olmaması elimi kolumu bağlıyor. Güveççi’de gazetecilerin ayrı bir kamp kurduğu damdan göç yolunu izlerken bir ambulansın geçtiğini görüyorum. Yanımdaki tanık hemen anlatmaya başlıyor, “Suriye’den kaçak yollarla geçmek isteyenleri Suriyeli askerler vuruyor, bu da onlardan biri” diyor. Yaralının Antakya Devlet Hastanesi’ne yatırıldığını aktarıyor. Bu arada, bölgede gazeteci sayısı o kadar fazla ki, evinin damını kullanıma açan bir kadın, damın çökmesi üzerine gazetecileri başka bir eve yönlendirmek zorunda kaldı.
Radikal
Suriye'den güç akını ve Hatay'dan kareler (Foto-Galeri)
SON VİDEO HABER
Haber Ara