Peru seçimlerindeki sol popülist aday Ollanta Humala’nın zaferi, ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’in devlet televizyonunda Obama’ya fısıldayışı gibi ‘lanet olası büyük bir sorun’. Asi kıtada ABD etkisi bakımından, bu Washington’un bel bağlayacağı elde kalan son iki rejimden birini-diğeri de Şili- nakavt ediyor. Avrupa’ya kıyasla Amerika’dan daha bağımsız olan sol hükümetler arasında şu anda Brezilya, Arjantin, Venezuela, Bolivya, Ekvador, Paraguay, Uruguay ve Peru bulunuyor. Ve Manuel Santos yönetiminde Kolombiya da şimdi ABD’den çok bu hükümetlere doğru yanaşıyor.
Tüm bunlar bölgedeki siyasi ve ekonomik büyünleşmenin uzun bir sürece yayılsa da ağır ağır ilerleyeceği anlamına geliyor. Mesela 5 Temmuz’da kıtadaki devlet başkanları Latin Amerika Ve Karayip Devletleri Topluğu’nun kuruluşunu ilerletmek üzere Venezuela’nın başkenti Caracas’da bir araya gelecekler. Bu ABD ve Kanada dışında bütün devletleri içeren bölgesel bir örgüt ve kim diplomatik sebeplerle hangi açıklamayı yaparsa yapsın, Amerika Devletler Örgütü’nün(OAS) yerine kuruluyor. Bu yeni örgüt ABD’nin OAS’ı en son Honduras ve Haiti’de olduğu gibi anti-demokratik niyetlerle kötüye kullanmasına bir yanıt.
Güney Amerika Devletleri Birliği’nin (Unasur) rolünü de genişleten Bu kurumsal değişiklikler kıtadaki diplomatik ilişki norm ve alışkanlıklarını da değiştiriyor. Selefi gibi ‘dışlama’ ve ‘püskürtme’siyasetlerine devam eden Obama yönetimi yeni gerçekliği kabul etmede yavaş davrandı. Sonuç olarak şu anda Bolivya, Venezuela ve Ekvador’da elçilikleri yok.
Peru’daki seçim de birçok sepeple önemli bir durum. Perulu muhafazakar Nobel edebiyat ödülü sahibi ve siyasetçi Mario Vargas Llosa’nın belirttiği gibi Humala’nın seçimi kazanması ‘demokrasiyi kurtardı’. Eski başkan Alejandro Toledo ‘Halk kazandı, demokrasi kazandı, halkın hafızası kazandı. Halk sosyal katılımla birlikte ekonomik büyümeyi tercih etti’ dedi. Gerçekten de birçok siyasi cinayet nedeniyle hapiste olan birisinin kızı seçimleri kazanmış olsaydı bu durum Perulular ve dünya için korkunç bir mesaj olacaktı. Keiko Fujimori kendisiyle babasının suçları arasında mesafe koymaya çaba harcasa da halen onun adı, mirası ve danışmanlarıyla birlikte yürüyordu.
Seçimler birçok farklı açıdan da ilginç. İlk olarak bu oylama seçmenlerin ana akım medya da dahil, ülkenin zengin ve elitlerine karşı oy kullanmasının diğer bir örneği. Solcular Humala’nın hiç bir kamusallaştırma sözü vermemesi gibi bazı siyasi aktörlerinin oylarını alma amaçlı kimi yönelimlerini eleştirebilirler ancak şu açık ki Humala zenginlerin ve güçlülerin adayı değildi. Bu Latin Amerika’da son yıllarda tekrarlanan büyük ve beklenmedik demokrasi özelliklerinden. Gelirin, kaynakların ve iletişim araçlarının çoğunu kontrol edenler bir seçimde dize getirilebiliyorlar. Böyle bir sonucu Amerika’da edinebilmemiz için uzun bir yol almamız gerekiyor.
Son on yılda ekonomik büyüme kayıtlarına rağmen, Peru’nun geleneksel elitinin seçimlerin birinci ve ikinci turunda kaybetmiş olması da ilginçtir. 2000’den bu yana ülkedeki GSYH artışı oranı yüzde 5.7 ki bud a bölgedeki en yüksek orana tekabül ediyor.
Ekonomik büyüme oranından tahmin edilebileceği üzere, yoksullar da dahil halkın yaşamında bazı iyileşmeler mevcuttu. 2001’deki yüzde 55 olan resmi yoksulluk oranı 2009’da yüzde 35’e düştü. Bu yıllar arasında ortalama ömür süresi 70.5’ten 73.5’e yükseldi. Çocuk ölüm oranları ise 2000’den 2009’a binde 35.1’den 19.4 oranına düştü.
Öte yandan, 2009 itibariyle, çoğunluğu fakir olan Peru’nun yüzde 62’si günde üç dolardan daha az bir ücretle yaşıyor ve bu oran bugün de hemen hemen aynı düzeyde. Büyük bölgesel, kent-kır, etnik farklılık ve gelir dağılımı(yoksulluk oranı kırsal kesimlerde yüzde 60 iken kentlerde yüzde 21) eşitsizlikleriyle halkın çoğunluğu kandırıldığını hissediyor. Daha da önemlisi Garcia ve Toledo hükümetlerinin her ikisi de bölgedeki diğer sol hükümetler gibi büyük insiyatifler yüklenmediler. Ortaya çıkan tablo oldukça zıt.
Bolivya emeklilik yaşını 65’ten 58’e düşürdü ve emeklilik sistemini büyük oranda genişletti, hidrokarbon sanayiini kamulaştırdı ve kamu harcamalarını arttırdı. Ekvador özellikle sağlık sisteminde olmak üzere kamu harcamalarını büyüttü. Venezuela vatandaşlarına ücretsiz sağlık hizmeti sağlatı ve kişi başına düşan kamu harcamalarını üçe katladı. Ücretsiz üniversite eğitimi de dahil eğitimi büyük oranda genişletti. Brezilya Başkan Lula’nın 8 yıllık döneminde reel ücretlerde yüzde 60 artış sağladı ve yoksulluğa karşı harcamalarda belli bir düzeyde artışa imza attı. Peru’nun son iki hükümeti buna benzer uygulamalardan uzak durdu.
Çıkarılacak ders açık: tekrar seçilmeyi garantilemek isteyen bu siyasi partiler ve hükümetler gerçek ekomik ve sosyal değişim sözü vermeli ve bunu yerine getirmeliler. Geçtiğimiz yıllarda Güney Amerika’nın sol hükümetleri bu sözü demokratik sürecin bir parçası olarak yerine getirdiler ve bu etki uzun yıllar bölgeyi etkileyecek gibi.
Etha