Dolar

34,8615

Euro

36,6628

Altın

3.015,16

Bist

10.087,46

Hukukçular: 35. maddeyi hiçbir hukuk adamı darbeciler gibi anlamaz

Kenan Evren'in 12 Eylül askeri darbesinin sorumlusu olarak ifadesinin alınması hukuk çevrelerince olumlu bir gelişme olarak nitelendirildi. Evren'in, darbeye gerekçe olarak TSK İç Hizmet Kanunu'nun 35. maddesini göstermesi ise tepki çekti.
 

15 Yıl Önce Güncellendi

2011-06-07 12:41:47

Hukukçular: 35. maddeyi hiçbir hukuk adamı darbeciler gibi anlamaz
Kenan Evren'in 12 Eylül askeri darbesinin sorumlusu olarak ifadesinin alınması hukuk çevrelerince olumlu bir gelişme olarak nitelendirildi. Evren'in, darbeye gerekçe olarak TSK İç Hizmet Kanunu'nun 35. maddesini göstermesi ise tepki çekti.
    Gaziantep Müdafaa Demokrasi ve Hukuk Derneği Başkanı Yaşar Semiz, öncelikle Evren'in ifadesinin alınıyor olmasının dahi, demokrasinin kat ettiği mesafeyi net bir şekilde ortaya koyduğunu söyledi. Hukuki süreçle ilgili olarak toplum nezdinde psikolojik bir rahatlamanın yaşandığına dikkat çeken Semiz, "Toplum da biliyor ki darbeye yeltenenlerin, yanına bu hiçbir zaman kar kalmayacak. Özellikle hukuksuzluğun hesabı er ya da geç, hukuk tarafından sorulacak." dedi.
    Evren'in TSK İç Hizmet Kanunu'nun 35. Maddesini darbeye gerekçe olarak sunmasını da eleştiren Semiz, "Bu madde, lafzı itibariyle suiistimale açık. Ancak biz hukukçular yasaları ruhuyla birlikte yorumlarız. Eğer Türkiye devleti, demokratik, laik, sosyal hukuk devleti ise yasalar suiistimale açık ifadeler olsa da bunu demokrasiye ve hukukun üstünlüğüne aykırı bir şekilde açıklayamazsınız. Burada açıkça bir suiistimal var. Zaten darbe içerisinde olanlar, 'Minareyi çalan kılıfını hazırlar' misali muğlâk ifadeyi hukuki bir çıkış yolu olarak görüyor. Hiçbir hukuk adamı bu maddeyi, darbecilerin anladığı gibi anlamaz. Bunu bu şekilde anlamak için darbeci olmak gerekir." şeklinde konuştu.
Kahramanmaraş Özer Hukuk ve Düşünce Derneği Başkanı Niyazi Kara da 12 Eylül'ün yargılanıyor olmasının, demokratik gelişmelerin somut yansıması olarak önemli olduğunu dile getirdi. İç Hizmet Kanunu'nun koruma ve kolla görevine atıfta bulunan Kara, "Bu görev tek başına bir anlam ifade etmiyor. Anayasada kural belirtilmiş. TSK'nin de anayasal çerçevelerle yetkileri tayin edilmiş. Yetkisi de anayasal kurumlar tarafından çizilmiş TSK'nin, koruma ve kollama görevi, yürütmeye müdahale anlamı taşımıyor. En büyük yanılgı bu. Bunları çiğnemek koruma ve kollama görevi değildir. TSK'nin bir takım odaklarla birlikte olup anayasal düzenle kurulmuş seçimle gelmiş hükümetlere müdahalesi koruma ve kollama değil. Bu kanunların kötüye kullanılmasıdır." değerlendirmesinde bulundu.
    Zirve Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Recep Gülşen ise TSK İç Hizmet Kanunu'nun 35. maddesinin yoruma açık olduğunu ifade etti. Bunun öncesinde sıkıyönetimin bulunduğunu ve bunda da askerin geniş yetkilere sahip olduğunu vurgulayan Gülşen, "Darbe olduğunda sivil irade bertaraf ediliyor. Askeri idare geliyor. Normal demokratik rejimlerde bu kabul edilemez. Bu AB ülkeleri olan İspanya ve Yunanistan'da yargılama konusu oldu. Askerin görevi kışladadır. Neticede sıkıyönetim bile anayasal rejimdir. Bunu da aşıp yönetime el koymak hukuken kabul edilemez. Hukuka aykırıdır. Keyfi ve denetim dışıdır. Vatanı korumanın darbeyle sağlanması şart değildir." açıklamasında bulundu.

Haber Ara