Her ülke istediğini yapmakta ya da en iyi ihtimalle çok komik bir biçimde standartlaştırmayla çalışan AB-aygıtı birden bire her yetkide kendi göstermeye başladı.
Bundan daha saçma bir şey olamaz. AB’nin herhangi bir yerinde bir nükleer reaktör kontrolden çıkarsa bundan bütün kıta etkilenir. Ancak bu konu görmezden gelinerek her üye ülke ne yapacağına ve neye izin vereceğine kendisi karar verebilmektedir. AB’nin sadece gereksiz konularda standart oluşturma anlayışı sürdürülemez.
Hele de Fukuşima’dan sonra! Yoksa birlik sonunda Muz Cumhuriyeti’ne dönüşecektir. Yeri gelmişken karar yetkisi hakkında da şunları söylemek gerekiyor: İç politikada da nükleer enerji konusunda yetkinin kimde olduğu belli değildir. Enerji politikasında Almanya Hükümeti’nin gücü ne durumdadır daha doğrusu Alman hükümeti enerji politikasını nükleer enerji lobisinden ne oranda bağımsız sürdürebilmektedir?
Bunu bildiğimiz takdirde enerji üretimine azimli bir biçimde çalışarak alternatiflerle nükleer enerjiyi bir kenara itmek isteyen insanların çok daha fazla ihtiyaç duyduğu daha iyi anlaşılacaktır.
Örneğin Almanya’da dün, güneş ışınlarını elektrik enerjisine çeviren fotovoltaik tesislerde güneş ışınlarından 120 milyon kilovat civarında elektrik üretilmiştir, bu oran dört nükleer tesisin bir günde üreteceği enerjiye eşittir. Galiba şu an kesin veriler ortaya koymak nükleer çılgınlık dönemini bitirmenin en iyi yoludur. Bu hem Almanya hem de tüm Avrupa için geçerlidir.
Ekopolitik / Çeviren: Emir Timur Kafkas / Der Tageszeitung, 25 Mayıs 2011, Fakten schaffen gegen den Wahnsinn