Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Yemen Kazanı: Despotluğa karşı gençlik

Birlik ve ayrılmanın güçleri, Salih’e karşı mücadelenin geleceğini belirliyor.

15 Yıl Önce Güncellendi

2011-05-25 11:57:11

Yemen Kazanı: Despotluğa karşı gençlik

Dr. Larbi Sadıki* / TIMETURK

Hiçbir zaman tek bir Yemen olmadı, muhtemelen olmayacak da. Her şeye rağmen Yemen’i saran devrimle ilgili istisnai durum, birlikte bir duruş ve özgürlük ile itibar için bir çığlığı ifade etmesidir. Tunus’un Habib Burgiba Meydanı ve Kahire’nin Tahrir Meydanı’ndaki özgürlük çığlığının yansımasıdır.

Buna rağmen Yemen’in belirgin bir özgünlüğü vardır: Şimdiki halk güçlenmesini şekillendiren ve yeniden-şekillendiren birlik-ayrılık çiftlemesi, Yemen kazanındaki siyaseti sürekli karıştırmaktadır.  

Yemenlilerin, Salih ve avenesinin aday kayırması ve hanedanlığıyla aşağılandıklarını hissettiğinin altını çizelim. Salih’in kontrol ettiği, hizada tuttuğu ya da kurnazlıkla, parayla ve hatta şiddetle kendi çıkarına kullandığı amibimsi bölünerek çoğalan güçler, bugün ona karşı ayaklanmıştır.

Siyasi amacı için onları dımdızlak ortada bıraktı. Şimdi onlar da bunun karşılığını veriyor. Bu bağlamda, Salih’in muhalifleri birlik içinde görünüyor.

Demokratik protestolar ve değişim hesaba katıldığında, birliğin ve ayrılığın bu etkileşimi, Yemen halkının şimdiki güçlenişi ve zayıflayışından sorumludur.

Bir Yemen, birçok Yemen

Her halükarda, Yemen nefes kesiyor. Renklerin, iklimlerin, manzaraların, bölgelerin, mezheplerin, aşiretlerin, geleneklerin, ideolojilerin ve kimliklerin bir örtüsüdür bu ülke. Antropologların onu araştırmak için bir bayram günü ilan etmesi gerek. Fakat dar siyasi bilim gözlüğü dışında ona yaklaşan yok. “Arşimet noktası”nı kaçırma riski, her neredeyse artık, burada en yüksektir.
 
Eğer devlet zorunlu bir şeytansa, bu Yemen’den daha fazla hiçbir yer için doğru olamaz. Yani Batılı-tarz devletçiliğe atlarsak, böylesi zengin insan coğrafyası, çeşitliliğin bir hicvidir. Teoride, böylesi bir zenginlikle, Yemen gibi devletler, farklılıkları temsil edecek daha fazla potansiyele sahip çoğul yönetim şekillerini planlayacak doğal bir heterojen platforma sahiptir. (Bu, Lübnan, Suriye ve Sudan için de geçerlidir). 

Modern devlet-tanımı öncesinde, bu farklılıklar, şiir ve diğer öz-yapıcı anlatımların yanında siyasette kendini-temsil sanatında ve savaş meydanlarında uzmanlaşmıştı.

Bunun yerinde, en az temsil edilenler, bir kez güçlendiler mi, devleti bir tür hazine olarak addetti ve zorlayıcı kapasiteyle demokratik dağılım ya da düzenleme kapasitesizliğini örtmeye çalıştı. Yöneticiler siyasete hâkim oldu ve onunla da, uğruna ölecekleri ya da öldürecekleri, devleti ele geçirdi. Bu noktada Seyfül İslam Kaddafi ve Esad’ın kuzeni Rami Mahluf sözleri arasındaki anlatımı ve Yemen’deki Başkan Ali Abdullah Salih’in işlerini düşünebilirsiniz.

Aşağıda anlatılacağı gibi çeşitlilik, bir kaynağa dönüştürüldü. Özellikle de 33 yılın ardından Salih emekliliğini geciktirecek şekilde kurnazca parçala ve yönet amacıyla kullanıldı. Şubat’ta “halk gücünün” yükselmesinden bu yana, Salih’in aşina manevralarıyla ulusun farklılıkları, Mübarek ya da Bin Ali gibi utanç verici bir devrilmeyi engellemek ya da geciktirmek için kullanıldı.
Onlar gibi, o da erkte geçen uzun süresiyle sarhoş olmuş durumdadır.

“Devlet benim”

Bu birçok “Yemen’i” ulusal birlik, düzen, istikrar ve hukuk adına tek bir Yemen’e sıkıştırmak, Salih ve avenesinin başat icra tarzı ve sistematik anlamının sembolü haline geldi. Erki çantada keklik görmek, bunu bir tür öz-idame sanatına çevirmek,  Batının gizli ya da açık onayıylaydı. (Saltanat ve mali yollarıyla Yemen idaresinin kendi ya da aşiretinin çıkarına hileyle kullanılmasından bahsetmiyorum bile.)

Baş-imam, baş-general, baş-aşiret lideri, baş-maliyeci ve baş-despotun hepsi tek bir kişide birleşmişti. Gücün eş merkezli çemberlerini, akrabalarıyla ve krallığıyla yanına rüşvet ile haydutlukla dolduran bir kişiydi. 

Bu durumda “Devlet benim” ifadesinin hiçbir Napolyonumsu bir soyu yoktur. İmparatorluk binaları, kurumları ya da ihtişamı mevcut değildir. Sadece korku ver kriz vardır. Burada “Devlet benim” ifadesi, sözsüz bir retorik, korku ile krizin yapı taşları, kelime anlamıyla despotik rejimlerin “rantiyeciliği”dir.

Salih gibi despotlar, iç ve dış kamuoylarına korku ve krizi “kiralayarak” erk için zaman kazanır. Yani meşruiyet ve kamu hizmetleri böylesi despotlarca; İslamcılar, Şiiler, teröristler, Bin Laden taklitçileri, ayrılıkçılar ve her tür anti-sistemik komplocu tehdidi için kullanılır.

Salih uzun zamandır başkanlıkta ancak bu destekçileri nedeniyle değil muhalifleri sayesindedir. El-Kaide’ye karşı Salih siperi, işbaşındaki Salih ile kuzey-güney ayrılığı tehlikesi arasında bir seçimdi. Salih’in siyasi kılavuzluğu ya da tüm Yemenliler için (Huthiler ve Acemlerin hâkimiyetinde olacağı varsayılan) “yabanıllık hali” arasındaki uçurumdu.

İsyan ettiğimiz için birlikteyiz

Salih’e (ya da birbirlerine) ve başkanın aşireti Sanhan’ın devlet tekeline karşı mücadeleleri için dar çerçeveli kriz dağılımlarını siyasi kaynak olarak kullanmalarına rağmen buradaki öykümüzü ilgilendiren şey ekseri Yemenlilerin, Bin Ali ve Mübarek’in devrilmesini tekrarlamak için organize olmaları ve harekete geçmeleridir.

Hâlihazırda elde ettikleri halk destekleri, ayrılığın içerisindeki yaratıcı birlik potansiyelini ispatlıyor. Yemen ayaklanmasının tohumları, güneyli memurların yasadışı işten çıkartmaları protesto ettiği 2007-ortasından beri mevcuttu. 2009-ortalarında, El-Daleh ve Lahec gibi güney eyaletlerde protestolar ivme kazandı.

Dini bir doğaya sahip bir isyan, o zamandan bu yana kuzeydeki Sa’deh eyaleti tepelerinde merkeze karşı itaatsizlik alevlerini körüklüyor.

Fazlasıyla kötücülleştirilmesine rağmen Huthi isyanının tohumları, tepki ve savunma dürtüleri içerisine ekiliyor. Bu tepki ve savunma dürtüleri, tüm muhalif gruplarca paylaşılan bir dinamiktir. Bu dinamik sadece Salih’i çıplak bir kral olarak bırakmakla kalmadı aynı zamanda onu hayati müttefikleri ve müşterilerinden de soyutladı.

Huthi isyanının kökleri, dini bir yeniden canlanmada yatıyor; İlk başta Vehhabi-Selefi devşirmeciliğine ve ikinci olarak da temsil ve marjinalleştirmenin özgün dertlerine çok da duyarlı olmayan bir merkeze karşı şiddette karşı tepkide bulunuyor.

Çoğulculuk olarak ayrılık

Yemen’de, “sivil-olmayan devlet” teriminin hiç de garip olmadığını söylersek abartmış olmayız.

Sivil kurumların ve eylemlerin artışı, kısmen dışlayıcı taktikler, şiddet, himayecilik, adam kayırma ve hanedan eğilimlerine karşı birer tepkiydi.

Salih sultasına karşı ayaklanan hareketlerin hepsi, kurban ediliş ve marjinalleşme hissini paylaşıyor. Çoğulculuk bugünkü protesto akımını oluşturan güçleri ve seslerin bir işaretini oluşturuyor. 

Yakın müttefikler, akrabalar ve müşteriler, Salih’i terk ediyor. Güzel bir örnek kendi akrabası ve beraber savaştığı General Ali Muhsin El-Ahmer. General El-Ahmer, Salih’in “Savaş Bakanı” olarak çalışıyordu ve Husilere karşı savaşmıştı.

Başkana ve onun genelkurmay başkanına karşı isyanı, Huthilere karşı yönettiği fakat kazanmasına izin verilmeyen 6 savaşa dair eski hesapları kapatmanın bir yoluydu. El-Ahmer’e askeri bir zafer kazanma şansı verilmedi çünkü başkan Husileri düşmanlar, dış ve içte bir pazarlık aracı ve ulusal güvenlik ile birlik adına güce yapışmak için bahane olarak saklamak istiyordu.

Diğer bir müşteri/müttefik, Güney Hareketi’yle 2009’dan beri ittifak yapan Abyan-merkezli Şeyh Tarık el-Fadli’dir. 1994 savaşında Salih’in birlikleri yanında çarpışan eski bir Afgan savaşçısıdır. Salih’in devlet çıkarı için Afgan mücahitlerini istihdam etmesi o zamanlara denk düşer.

Eski kadim düşmanları, bugünün Islah Partisi (Müslüman Kardeşler benzeri) ve Husiler Salih’e karşı birleştiler. Tıpkı Yezidiler, Sünniler ve Selefiler gibi. Bu koalisyon-oluşturucu dinamik, Lika el-Ahzap olarak bilinen 5-yıllık muhalif forumunu destekledi. Forumda, Güney sosyalistleri Nasırcılara, el-Hak Partisi’nin temsil ettiği Yezidilere ve 1994’te el-Beyt ve Sosyalist Partisi’nin hezimetinden beri Salih’in asli siyasi ortağı El-Islah’a yer verildi.

Despotluğa karşı gençlik

Gençlik-tabanlı aktivizmi, Devrim Gençliği, Özgür Gençlik Koalisyonu gibi farklı organizasyonlar oluşturuyor. Bu türden şehir eylemciliğinin tek bir ideolojisi, mezhebi, partisi ya da bölgesi bulunmuyor. Farklı mücadelelerin ortak bir forumunu teşkil ediyor ve Salih’a karşı ortak demokratik geçiş arzusunda birleşiyor.

Yemen, değişim ve geçiş için hareketli gençlikle akıyor. 1990’ların başında Seyit Hüseyin El-Huthi tarafından ayrımcılığa karşı harekete geçirilenin ve Dindar Gençlik Forumu yoluyla denk olmayan bir güce karşı mücadele edenin gençlik olduğunu anımsamakta fayda var.

Bugün, Da’iri bölgesini ayrıntısıyla planlayan halk gücü üçlemesi bulunuyor. Salih’in güçleri Sana’nın Tahrir Meydanı’nda kamp yapmaları engellenince, sınırlarını farklı bir coğrafyaya taşıdılar.

Teknik Üniversite’yle (yeni cami ile okul hastanesi arasındaki) sınırlı alana bölgenin ve savaşın taşınmasıyla çeşitli gençlik hareketleri çoğunluk oldukları bir mücadele bölgesi edinmiş oldular. Aynı zamanda Salih’le mücadele için kendi başlarına yollar edinebildiler.

Doğrudur, Yemen uçurumun eşiğinde olabilir. Ancak bu eşiğe iki yönden bakılabilir. Belirsizlik ve yıkım eşiği olabileceği gibi Salih’in bitik gücü olmadan demokrasi kurmanın ya da siyaset yapmanın demokratik keşfi de olabilir.

*Dr. Larbi Sadıki, Exeter Üniversitesi’nde Orta Doğu Politikaları’yla ilgili uzman okutman ve Arap Demokratikleşmesi: Seçimsiz Demokrasi (Oxford Üniversitesi Yayınları 2009) ile Arap Demokrasisi Arayışı: Söylemler ve Karşı Söylemler (Columbia Üniversitesi Yayınları 2004) kitaplarının yazarıdır.

Bu makale Oğuz Eser tarafından Timeturk.Com için tercüme edilmiştir.
SON VİDEO HABER

Iğdır'da AK Parti İl Başkanlığı binasına molotoflu saldırı

Haber Ara