Mustafa Zen / El Hayat Gazetesi
Körfez İşbirliği Konseyi’nin Ürdün’ü üyeliğe kabul etme kararı ve Fas’a üyelik çağrısında bulunması, gözlemciler için sürpriz oldu. Zira bu adım, konseyin muhafazakâr yapısından çıkmanın ve yönetim şekilleri benzer ülkeler arasında farklılıkları aşmanın başlangıcı. Daha da önemlisi, coğrafi atmosferden siyasi ideolojik atmosfere geçilmesi.
Ülkeler arasındaki ortak payda olan krallık unsurunu bir kenara koyarsak, en basit iktidar kurumlarından (Kuveyt hariç) en karmaşıklarına kadar her şeyin farklı olduğu aşikâr. Fas gibi, Ürdün’de de modern yasalara göre seçilen bir parlamento, anayasal parlamenter krallığa ulaşmak için reform girişimleri ve çoğu zaman iktidara karşı çıkan politikalara sahip sendikalar ve partiler var. Bu durum, Körfez ülkelerindeki Şura konseylerinden farklı. Gerçi bu konseyler, parlamento olarak görülüyor. Rejimlerin farklılığının ortaya çıkması, öngörülen sosyal yapıya farklılık olarak yansıyor. Körfez İşbirliği Konseyi, siyasi yakınlaşmaları üyeliğin kriteri olarak aldı. Bu kriter, dış politikalarla bağlantılı ve iç politikalardaki ekonomik veya örgütsel farklılığı da göz ardı ediyor.
Eksen politikasına dönüş
Konseyi Fas ve Ürdün’le bir araya getiren en önemli husus, bölgesel kutuplaşmalara yönelik tutum. Bu iki devletin politikaları, İran’a yönelik Körfez tutumuyla örtüşüyor. İkisi de Konsey ülkeleriyle sağlam güvenlik işbirliğine sahip. Bu iki ülkenin İran’ın Arap bölgesinde ve özellikle Irak ve Körfez’deki nüfuzunu arttırma girişimlerine direnen tutumunu hatırlatmamız yeterli. Bu bölgesel bloka üyelikleriyse, bu eğilimi destekleyecek ve Tahran’ın emelleri için engel oluşturacaktır.
Körfezliler açısından Irak, işgalden sonra ve rejim düşmeden önce, İran’la mücadelede engelleyici bir setti ve Saddam Hüseyin’in ifade ettiği üzere, ‘Arap dünyasının doğu bekçisiydi’. Bugünse Tahran’ın bölgeye geçiş kapısını oluşturuyor. Rejim bu şekilde kalırsa ve ABD’nin çekilmesinden sonra Suriye’yle yakınlaşırsa, güçlü bir koalisyon merkezi olacak. Körfezliler, bunun tehlikeli olacağını düşünüyor.
Bu niteliksel dönüşümle Körfezliler, Mısır’daki şartların önceki eğilimden farklı bir yöne gitmesi halinde, kayıplarını telafi edebilecek. Mısır’da son zamanlarda İran’la ilişkiler kurma ve Şam’la doğallaşma yönünde güçlü göstergeler geldi. Esas soru şu: Bu körfez adımı, Arap dünyasını 1950’lerde ve 60’larda hâkim olan eksen politikasına götürür mü?
(Londra’da Arapça yayımlanan Hayat gazetesi, 14 Mayıs 2011)
Radikal gazetesi