Gene Clancy / TIMETURK
“Eğer siyasi muhalefeti bırakmazsanız, sizi kaçırır, tecavüz eder ve bunu videoya çekeriz”. Bu tehdit siyasi eylemci Fatma Ahmed’in evine (tüm Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da meydana gelen devrimleri karakterize eden halkın içini döküşü) “Öfke Günü”nde gelen silahlı adamlarca yapıldı. (2011 Nisan Uluslararası Af Örgütü)
Diğerlerinin aksine, bu ayaklanma ve ardından gelen acımasız bastırma adeta ana akım medya tarafından görmezden gelindi. On binlerce ABD birliğinin hala işgalinde olan ve kukla hükümeti Birleşik Devletler’in parmağındaki bir ülkede, Irak’ta oldu.
Irak’ta gösterilerin medyada yer almasını araştıran bir rapor, Şubat’tan beri dünya medyasının “bu ülkeyi unuttuğunu” ortaya koydu. Bugün, Irak’ta devam eden gösterilere dair neredeyse hiçbir şey yok. (6 Mayıs, blogspot)
On binlerce Iraklı, 2011 Şubat’ının başından beri su, elektrik ve diğer temel hizmetlerin yokluğu, yükselen fiyatlar, işsizlik, salgın yozlaşma ve daha fazla siyasi ve sivil haklar için sokaklara döküldü. Tüm Irak boyunca, ülkedeki yüksek işsizlik, yozlaşma ve zayıf kamu hizmetleri odaklı gösteriler 25 Şubat’ta düzenlendi.
Gösterilerde, kalabalıklar mahalli binaları bastılar, bazı siyasi tutukluları kurtardılar ve yerel idarecileri istifaya zorladılar. Kuzey Irak’taki en kanlı bastırmada en az 29 kişi katledildi.
Kuzey Irak Kürt Bölgesi’nde, göstericiler onlarca yıldır yerel siyasette hüküm süren ve devletin kaynaklarını tekelleştiren iki partiye karşı ayaklandı. İşgalin başından beri, bu ikisi Irak’ın ABD işgaline destek verdi.
“Iraklının Öfkesi” pankartları taşıyan göstericiler, Musul’da daha iyi hizmet ve yozlaşmanın sona ermesi için 25 Şubat’ta bir gösteri düzenledi. 2011 başlarındaki Tunus ve Mısır’daki başarılı halk ayaklanmaları, Iraklıların kukla hükümetin dayattığı yeni kısıtlamalara karşı gelmek için cesaret verdi ve caddelere dökülmelerini sağladı.
O zamandan beri, tüm Irak’ta onlarca gösteri düzenlendi. Sadece siyasi ve sivil haklar için değil aynı zamanda ABD işgalinin sona ermesi için de. 8 Mart’ta binlerce kişi Uluslararası Kadınlar Günü’nü kutlamak için bir araya geldi. Neredeyse istisnasız olarak, bu barışçıl gösteriler, gelecekte protesto etmemeleri için habis bastırma, işkence ve tehditlerle neticelendi.
Uluslararası Af Örgütü, ABD-destekli Irak polisi ve silahlı kuvvetlerin, “başta Kuvvet ve Silah Kullanımı’nın temel ilkeleri olmak üzere uluslararası kaideleri çiğnediğini ve aşırı güç kullanarak ölümlere neden olduğunu” ortaya koydu.
Aynı zamanda sistematik işkencenin de içindeler. Avustralya’da yaşayan ve Avustralya pasaportuna sahip Iraklı Kürt tıp doktoru Dr. Piştevan Abdullah, Şubat’ta Kuzey Irak’ı ziyaret ederken tutuklandı ve Erbil’de işkence gördü. 25 Şubat’ta önünde “Yozlaşmaya Hayır, Sosyal Adalet’e Evet”, arkasında, “Halkın istekleri kurşunla sağlanamaz” yazan bir T-Shirt giyiyordu.
“(Saldırganlar) beni bir araca koydular ve uzaklaştırdılar. Birçok Asayiş memuru (ABD’nin eğittiği özel Irak polisi) vardı. Dövmeye ve tekmelemeye başladılar. Küçük bir odaya tıkıldı. Her beş dakikada bir iki ya da üç Asayiş memuru gelip dövdü. Dört saat boyunca tekmelere ve yumruklara maruz kaldım. Burnumdan, kulaklarımdan, kollarımdan, sırtımdan, bacaklarımdan ve sağ gözümden kan geliyordu. Her 5 dakikada bir ara veriyorlardı ve başka 2 memur geliyordu. Sürekli küfrediyorlardı, karıma ve çocuklarıma sövüyorlardı.” (Uluslararası Af Örgütü)
Libya’da ve diğer yerlerde bu kadar sivil ölümlerden endişe etmiş görünen ABD hükümetinin, işgal altındaki Irak’taki baskıcı rolünün gözler önüne serilmesi gerekiyor.
Bu makale Oğuz Eser tarafından Timeturk.Com için tercüme edilmiştir.