Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Fisk: Tiranlara karşı neden ses çıkmıyor?

The Independent gazetesinin ünlü Ortadoğu muhabiri Robert Fisk, 'Bu işkenceci tiranlara karşı neden ses çıkmıyor?' başlıklı makalesinde Bahreyn'deki katliama sessiz kalan batılı yöneticileri eleştirdi.

15 Yıl Önce Güncellendi

2011-05-16 10:38:51

Fisk: Tiranlara karşı neden ses çıkmıyor?

Robert Fisk* / TIMETURK

Eski ABD Doğa Asya Bakan Yardımcısı ve Irak Büyükelçisi (aşırı itaatkâr ve kötü belagate sahip Amerikan diplomatı) Christopher Hill, önceki gün, “bir diktatörün, kendi halkını suiistimal etmenin egemenlik hakkı olduğunu iddia etmesine dair kavram artık kabul edilemez hale gelmiştir” dedi.

Hill’in bahsetmediği gibi tabii ki eğer Bahreyn’de yaşamıyorsanız. Bu küçük adada, Şii çoğunluğunu yöneten Sünni monarşisi El-Halife’ler demokratik gösterilere; idam cezaları, toplu gözaltılar, gösterilerin ardından hastaların ölmesine izin veren doktorların tutuklanması ve Suudi güçlerin ülkeye girmesi için “davet” ile karşılık verdi. Ayrıca düzinelerce Şii camiini 9/11 titizliğiyle yok ettiler. Fakat hatırlayalım 9/11 katillerinin ekserisi gerçek Suudi’ydi.

Peki, elimize geçen ne? Sessizlik. ABD medyasında sessizlik, Avrupa basınının çoğunluğundan sessizlik, çok sevgili CamerClegg’imizden ve elbette ki Beyaz Saray’dan sessizlik. Ekmeklerine nerede yağ sürüldüğünü bilen Araplardan gelen utancın utancı sessizlik. Bu elbette El-Cezire’nin sessizliği anlamına geliyor. Bunun dışında mükemmel Arapça ve İngilizce yayınlarına sıkça çıkarım. Fakat Bahreyn’den bahsetmemeleri utanç vericidir. Orta Doğu’da gazeteciliğe getirdikleri saygınlığın üzerinde kocaman bir pislik gibi duruyor. Tanıdığım ve oldukça sevdiğim Katar Emir’inin, televizyon imparatorluğunu bu şekilde alçaltmaya ihtiyacı yoktu.  

CamerClegg tabii ki sessiz zira Bahreyn, Körfez’deki “dostlarımızdan” biri, hevesli silah alıcımız, (Bahreyn’in Şii mini-devrim esnasında) zamanlarını Batılı gazetecileri kınayan yerel Halife-yanlısı basına fasit mektuplar yazmaya harcayan binlerce İngiliz gurbetçisinin evi. Göstericilere gelince, genç bir Şii kadın bana eğer Veliaht Prens İnci Meydanı’na gelirse ve onlarla konuşursa, onu omuzlarında taşıyacaklarını söyledi. Ona inandım. Fakat o gelmedi. Bunun yerine, camilerini yıktı ve gösterilerin İran komplosu (ki asla olay bu değil) olduğunu iddia etti, meydandaki İnci heykelini yerle bir ederek, ülkesinin tarihini yok etti. 

Söylemeye hacet yok, Obama’nın sessizliği için kendine özgü nedenleri var. Bahreyn, ABD 5’nci Filosu’na ev sahipliği yapıyor ve Amerikalılar küçük mutlu limanlarından iteklenmek istemiyorlar (her ne kadar ne zaman isterlerse BAE ya da Katar’a gidebilseler de) ve Bahreyn’i hayali İran saldırganlığından korumak istiyorlar. Yani Esad’ın ailesini tacize pek meraklı La Clinton’un El-Halife’lerle ilgili bir şey dediğini duyamazsınız? Ne alaka peki? Körfez Araplarına borcumuz mu var? Eleştirildiklerinde iyi niyetle anlayan onurlu insanlar mı? Fakat hayır, biz sessiziz. Londra’daki elçiliğin önünde İngiltere’deki Bahreynli öğrenciler gösteri yaptıkları için izinleri iptal edildiğinde de sessizdik. CamerClegg, yazıklar olsun sana.

Bu şekilde betimlenmeyi sevmesine karşı Bahreyn’in Batı’da asla “dost” olarak bir üne sahip olmadı. 20 yıl kadar önce, kraliyet ailesinin hâkimiyetine karşı gösteri yapana polis merkezinde işkence yapılıyordu. Merkezin başında Ürdün ordusunda uzman bir işkencesi tehlikeli bir albay olan eskiden İngiliz polisi Özel Kuvvetler subayı vardı. İsimlerini açıkladığımda, hükümetin gazetesi El-Haliç’te ödül olarak beni kudurmuş köpek olarak resmeden bir karikatürle ödüllendirdiler. Kudurmuş köpekler, itlaf edilmeliydi elbette. Bu şaka değildi. Bir tehditti.

Ancak El-Halife’lerin muhalif gazete El-Vasat’la sorunu yoktu. Kurucularından Kerim Fahravi’yi 5 Nisan’da tutukladılar. Bir hafta sonra polis nezaretinde öldü. On gün sonra, gazete köşe yazarı Haydar Muhammed El-Naimi’yi tutukladılar. O zamandan beri de ortada yok. CamerClegg, Obama, La Clinton ve diğerlerinden yine aynı sessizlik. Hastalarının ölümüne neden oldukları için Şii Müslüman doktorların suçlanması ve tutuklanması. Hastaların “güvenlik güçlerince” vurulmuş olması tabi ki çok daha aşağılık bir şey. Bu hastalar getirildiğinde hastanedeydim. Doktorların tepkisi korkuyla karışık dehşetti. Daha önce bu kadar kısa-mesafeden silah yaraları görmemişlerdi. Şimdilerde tutuklular. Doktorlar ve hastalar, hasta yataklarından alındılar. Eğer bu Şam, Homs, Hama ya da Halep’te olsaydı, CamerClegg, Obama ve La Clinton’un sesleri kulaklarımızı paralardı. Fakat hayır. Sessizlik. İki Bahreynli polisi öldürmekten 4 kişi idama mahkûm edildi. Kapalı bir askeri mahkemeydi. Sovyet tarzı “İtirafları”, televizyonda yayınlandı. CamerClegg’den, Obama ya da La Clinton’dan tek kelime çıkmadı.

Nasıl bir saçmalık bu? Size anlatı vereyim. Bunun Bahreynlilerle ya da El-Halife’lerle hiçbir alakası yok. Olay, Suudi Arabistan’a dair korkumuzla, aynı zamanda petrolle ilgili. 9/11’in ekseriyetle Suudilerce yapıldığını hatırlamayı mutlak reddedişimizle ilgili. Aynı zamanda Suudi Arabistan’ın Taliban’ı desteklediğini, Bin Laden’in bir Suudi olduğunu, İslam’ın en vahşi şeklinin, el-ve-kafa-koparıcıların ülkesi Suudi Arabistan’dan geldiğini hatırlamak istemeyişimizle ilgili bu. Bir Bahreyn yetkilisiyle yaptığımız bir görüşmeyle ilgili. Düzgün ve dürüst bir insan bu yetkiliye, Bahreyn başbakanının neden Şii çoğunlukça seçilemediğini sorduğumda şu cevabı verdi: “Suudiler asla izin vermez”. Evet, bizim diğer dostlarımız. Suudiler.

* The Independent gazetesinin Ünlü Orta Doğu Muhabiri.

Bu makale Oğuz Eser tarafından Timeturk.Com için tercüme edilmiştir.
SON VİDEO HABER

Iğdır'da AK Parti İl Başkanlığı binasına molotoflu saldırı

Haber Ara