Suriye, Erdoğan ve Davutoğlu'nu eleştirdi
Suriye'de yayınlanan ve Esad yönetiminin sözcüsü olan Vatan gazetesinde Ureyb El Rentavi imzalı yazı da Erdoğan ve Davutoğlu'na ağır eleştiri yapıldı. Eleştiri, Suriye yönetiminin resmi açıklaması hüvüyetinde.
15 Yıl Önce Güncellendi
2011-05-14 15:24:48
‘Türk modeli’ kendisini, tıpkı bu modeli pohpohlayanların sunduğu gibi, İslam ve özellikle Arap dünyasının ‘sihirli reçetesi’ olarak sunuyor. Bu model, özellikleri ve olgularıyla farklı hukuki ve kültürel göstergeleri içinde laiklikle yönetilen modern devletin ilkelerini almayı reddediyor. Bu reçete, seksen yıl boyunca Türkiye’yle Arap dünyası arasındaki kültürel ve siyasi ayrılığın sebeplerinden biriyken, bugün iki taraf arasında yakınlaşmanın unsuru gibi sunulur oldu. Gerçi Türk hükümeti, kendi ‘laikliğini’ olduğu gibi sunmakta kararlı değil, hatta belki kendi felsefesinden uzak yaklaşımları yeniden üretebilir, ki bu yaklaşımları Arap ve İslam dünyasının sorunlarıyla ilişkisi çerçevesinde kullanıyor Türkiye.
Davutoğlu’nun çaresizliği
Suriye’deki mevcut olaylar başladığından bu yana, Türkiye’nin resmi performansı aceleci ve bir miktar da doğaçlamaydı. Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın birçok Avrupa platformunda yaptığı süslü ‘reformcu vaaz’ dışında, ‘yeni Osmanlıcılığın’ mühendisi olan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu Suriye’deki olayları ele alınırken, öngörülen zorluklara çözümler sunmakta çaresiz kaldı.
Bazı Suriyeli muhalif grupların ve bilhassa Müslüman Kardeşler’in doğasının ortaya çıkması, genel murakıbı Riyad Şikka’nın İstanbul’u mekân edinmesi ve yine İstanbul’da Suriye muhalefetinin toplantı çağrısıyla birlikte Türk modeli, önemli bir sınavdan geçiyor. Hatta bu modelin akıbeti, Atatürk’ün 1923’te ‘eski Osmanlıcılıktan’ kopma operasyonuna dayanması açısından, bu sınavın sonuçlarına bağlı olacak. Zira Eski Osmanlıcılığın Arap dünyasına hilafeti dayatma araçlarından biri de siyasal İslam’dı ve Atatürk, eski Osmanlıcılığı Türkiye’yi ‘hasta adama’ çeviren temel sebep olarak gördü. Atatürk, laikliği getirerek ve bunu ordunun gücüyle anayasada koruma altına alarak, bu hastalıktan çıkış yolculuğuna başladı.
Tarihsel olarak, Müslüman Kardeşler hareketinin 1928’de kuruluş sebeplerinden biri de Osmanlı hilafetinin yokluğunu telafi etmekti. Bu hareket, tam bir dini hassasiyet sunması açısından Atatürk laikliğine bir tepki olarak geldi.
Tarihsel ve kavramsal olarak, Türk modeliyle İhvan modeli arasında bir buluşma noktası yok. Şimdiyse Suriye’deki olaylarla ilişkisi açısından bu durum bozuldu. Türk modeli, ilk defa aleni biçimde kendisine ve tarihine zıt siyasi tutumlar benimseme yolunda. Türkiye’nin Atatürk öncesi Osmanlı uyanışlarına mı döndüğü, yoksa Amerikan stratejisine katılım sahalarından biri mi olduğu net değil. Amerikan stratejisi, gelecekte Arap ülkeleri sisteminin başına geçerek, İsrail’e karşı ‘cihatçı olmayan’ ve ‘ temiz davranışlı’ İslamcı yönetimler üretmek için çalışıyor.
Türk laikliğinin önemi
Türk modelinin bugünkü haliyle Davutoğlu’nun ‘yeni Osmanlıcılık’ tezine yoğunlaştığı biliniyor. Bu tezin, Türkiye’nin de oluşumlarından biri olması gereken stratejik yörüngede, ‘büyük değişimin temeli’ olması öngörülüyor. Fakat aslında Türkiye’nin amacı, 1923’ten sonra sona erdirilen ‘eski Osmanlıcılığa’ dönmekten ziyade, bölgede kendi yörüngesine aldığı ülkeler arasında liderliğe oynamak.
Bugün Türkiye’yi saran siyasi ve ekonomik büyüme, varlığını laik tarihine ve Davutoğlu’nun stratejik düzeltmelerine borçluysa, Suriye’nin bu şekilde ele alınması, Türk modelini kendinden ödün vermeye sevk edebilir. Zira karşıt model, Türk laikliğini tarihe gömebilir. O zaman da bu modelin kendisi sihirli bir reçeteye muhtaç olur. Bu yeni reçete, laiklikten uzak ve toplumu bunaltan İhvan hassasiyetleriyle yönetilen İslam dünyasında yok. Suriye, şu an Türk modeli ve samimiyeti açısından en önemli sınav.
(Suriye gazetesi Vatan, Başyazı, 12 Mayıs 2011)
SON VİDEO HABER
Haber Ara