Jitem'in kara kutusu son saldırıları değerlendirdi
Jitem'in kara kutusu Abdulkadir Aygan, son günlerde ülkeyi gerileme sürüklemek isteyen bazı odaklar hakkında HABER SEYRET'e önemli açıklamalarda bulundu.
15 Yıl Önce Güncellendi
2011-05-09 11:42:35
Jitem'in kara kutusu Abdulkadir Aygan, son günlerde ülkeyi gerileme sürüklemek isteyen bazı odaklar hakkında HABER SEYRET'e önemli açıklamalarda bulundu. Aygan, ülkede "yaşanaların tesadüf olmadığını, yine bir takım çevrelerin kirli oyunları" ile karşı karşıya olduğumuzu" belirtti.
İşte Aygan'ın, gündeme damga vuracak açıklamaları:
ABD'nin yeni Ankara Büyükelçisi Francis J.Ricciardone, ayağını tozuyla geldiği Türkiye'de görevine başlarken, basın mensuplarına verdiği demeçte,''PKK geride kaldı'' demişti.
Bu sözlerin altında yatan manayı çözmek için biraz kafa patlattım.
PKK eski PKK değildir.
Birincisi; Dünyada PKK'nın yöntemleriyle ''Ulusal Kurtuluş Mücadelesi'' veren hiçbir örgüt kalmamıştır. Silahlı mücadele miadını doldurmuştur.
Bu yüzden PKK'nın mücadelesi ve kendisi gerici konuma düşmüştür. Günümüz şartlarında böylesi terörist eylemlerle istediğini elde etmek imkansızlaşmıştır.
İkincisi; Bugünkü PKK eski PKK değildir. Bu örgüt ortaya çıktığı andaki özelliklerini yitirmiştir. İlk başlardaki ''hiçbir dış güce dayanmadan, kendi öz gücüyle sömürgeciliğe karşı mücadele'' ilkesinden uzaklaşmıştır.
O halde geriye; bazı dış ve iç düşman güçlerin maşası, taşeronu konumuna düşmüş bir çete kalıyor.
Zaten, örgüt liderinin Kürt ve demokrasi düşmanı olan Suriye'nin başkentinde lüks içerisinde yaşamış olması, el altından TSK'nın ve Gladiyo'cu kanadının siyasi ve askeri temsilcileriyle samimiyet geliştirmesi bu durumu yeterince açıklamaktadır.
Keza; Saddam gibi bir despot ve Kürt düşmanının istihbaratıyla geliştirdiği ajanlık ilişkileri, bu örgütün ipinin kimlerin elinde olduğunu göstermektedir.
Bu durumlar gözönüne alındığında, ABD büyükelçisinin sarfettiği sözlerin ne anlama geldiği anlaşılmaktadır.
Öcalan'dan istenilenler alınmıştır
Evet; PKK başkanlık konseyinin başına ve kilit noktalarına, Türkiye'nin ve özellikle Kürtlerin yararını gözetmeyen, bazı dış ve iç mihrakların taşeronluğunu yapan piyonlar getirilmiştir.
Öcalan'dan istenilenler alınmış, zamanında kullanılmış ve artık ona ihtiyaç kalmamıştır.
Kandil'deki çete yöneticileri birileri tarafından atanmıştır.
KCK Başkanlık Konseyini teşkil eden ve karar mekanizmasında söz sahibi olanlar ''DOKUNULMAZ''lık sahibi ve ''AYRICALIKLI''dırlar.
PKK'nın başındakiler hiç bir zaman çatışmaya girmedi
Çeteyi yönetenlerin geçmiş pratiklerini ve şahsi bilgilerini incelediğimizde bu durumu anlayabiliriz.
Bu çete liderleri hiçbir zaman ''çatışma alanları'' na adım atmamışlardır. Fakat; 1980'den bu yana örgüt içerisinde yöneticidirler, liderdirler.
Onları eleştirmek hiçbir sıradan kadronun haddine düşmemiştir. Kandil'deki çete liderleri can güvenliklerini sağlama almışlardır.
Bazı aşiretlerin ileri gelenlerini ve bölgede nüfuzlu kimseleri; Belediye başkanı, milletvekili ve kilit noktalara yönetici olarak atarlar.
Tepeden emir verirler. Halkın ne düşündüğü, ne söylediği hiç de önemli değildir onlar için.
Kirli işbirlikleri var
Ne kadar çok cenaze olursa, ne kadar çok kan akarsa, çete liderleri o oranda memnun olurlar. Kargaşa ve çatışma ortamı onlar için vazgeçilmez rant ve kariyer meselesidir.
Halkın çocuk ve kadınlarını sokaklara çıkarıp, güvenlik kuvvetleriyle çatıştırırlar.
Bir taktik tutmazsa başka bir taktiğe baş vururlar. Çünkü PKK liderlerine efendileri tarafından bu görev verilmiştir.
Bazen; hasta bir timi İstanbul'a göndererek Taksim de onu canlı bomba olarak kullanırlar.
Bazen, kendileri gibi şiddet ve kargaşa ortamından beslenen zıt güçlerle işbirliği yaparak, Hatay-Dörtyol saldırıları gibi.
İmralı'daki elebaşları tarafından ''Tek Taraflı Ateşkes'' ilan edildiği halde, Reşadiye'de masum askerlere pusu kurdururlar.
Türkiye'nin genel seçim havasına girdiği şu günlerde, Kastamonu gibi bir yerde Başbakan'ın koruma polislerine haince pusu kurdururlar.
Ateist bir ideolojiyle dini kullanıyorlar
Otuz yıldan bu yana ''ateist'' ideolojiyle yatıp kalkarken, birden bire Müslüman Kürt halkını düşünürler ve onları sokaklarda Cuma namazını kılmaya sevk ederler.
Arada sırada kuklaları olan ''sivil'' ve imtiyazlı bazı şahıslara sivri dilli demeçler verdirirler.
Amaç, devleti, hükümeti ve milli duyguları hassas olan Türk vatandaşlarını tahrik etmektir.
Bu vahim manzaradan ve işletilen sinsi plandan anlaşıldığı gibi; Kandil çetesi terör taşeronudur.
Sinsi oyunlar var
Mevcut hükümetin demokratikleşme, insan hak ve özgürlükleri alanında, Türkiye'de yaşayan herkesin iyiliği için attığı cesur ve olumlu adımlara karşı, çıkarı bozulan oligarşik kesimler sinsi planlarını devreye sokmaktadırlar.
Ortada anlaşmalı ve paslaşmalı bir sinsi oyun var. Oyunun oyuncuları Statükocu- Ergenekoncu kesim ve onların piyonu olan terörist örgüt PKK'dir.
Hiç ihtiyaç yokken YSK, bazı BDP'lilerin milletvekilliği adaylığını iptal etti. Bu zamansız ve bazı hesaplarla alınan karar, terörist kampa ve yandaşlarına daha çok kargaşa çıkarma bahanesi verdi.
Kısa bir süre sonra YSK kendi kararını değiştirdi. Bu kez de; terör yandaşlarının ''Gördünüz mü, biz direndik, kararı geri çektiler'' gibi söz söylemelerinin yolu açılmış oldu.
TSK ısrarla bazı bölgelerde operasyona çıkarak teröristleri imha etti. Elbette ki TSK'nın bir görevi de terörle mücadeledir.
Fakat, bunun yol ve yöntemi bu değildir. Memleketin genel çıkarı için bazen beklemede kalmak da gerekir.
Teröristler elbette ki izlenecektir. Fakat şu hassas ortamda üzerlerine üzerlerine gitmek akıllıca değildir.
Memleketin genel çıkarına hizmet etmez. Sonuçta; demokratikleşme ve iç barışı sağlamak için atılan adımlara köstek olunmaktadır.
PKK, Ergenekon ve silah tüccarlarının eline geçmiştir
Teröristler, TSK'nın operasyonlarını ve kendi kayıplarını bahane ederek ''misilleme'' de bulunmaktadır. TSK ise; terörist saldırıları gerekçe göstererek daha çok operasyon gerçekleştirmektedir.
Sonuç olarak; PKK'nın kumandası Ergenekon çetesi ve bazı silah tüccarlarının eline geçmiştir. PKK'nın gerçekleştirdiği ''eylem''lerin Kürtlere hiç bir faydası yoktur. Aksine zararı vardır.
Gelmiş, geçmiş Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri içerisinde, demokrasi ve özgürlükler taraftarı olan mevcut AK Parti hükümetidir. Bunu anlamak istemeyenler nankör ve art niyetlidirler.
Kürtler üzerinde eskisi kadar baskı yok
Sadece rahmetli Sanatçı Ahmet Kaya'nın ''Yakında bir Kürtçe klip çekeceğim ve Kürtçe şarkı söyleyeceğim'' dediği için, başına nelerin getirildiğini unuttunuz mu?
Bugün Kürtçe yayın yapan TV kanalları, radyolar ve basın kuruluşları vardır. Devletin resmi TV kanalında birçok Kürt aydın ve yazar açıkça ''Kürt meselesi''ni konuşup tartışmaktadır.
Eski hükümetler zamanında bunlar mümkün müydü?
Birazcık insaf ve izan sahibi olanlar gerçekleri görmelidirler.
Yapılan iyiliklere karşı kötülük yapanlar, haince düşünceler besleyenler, hain planlar peşinde olanlar muhakkak ki cezalarını bulurlar.
Kaynak: Haberseyret
SON VİDEO HABER
Haber Ara