Fisk: Suriye'de uzlaşı asla olmayacak
Ünlü Ortadoğu Muhabiri, Suriye’nin bölünmeye gittiğini söyledi ve ima ettiği kanlı bir iç savaşın ardından Suriye’nin birliğini koruyamayacağını öne sürdü.
15 Yıl Önce Güncellendi
2011-05-07 14:46:21
Robert Fisk* / TIMETURK
Eğer Suriye’deki vahşi trajediyi anlamak istiyorsanız, okumanız gereken iki kitap var: Nikolaos Van Dam’in Suriye’deki Güç Savaşı ve tabi ki Patrick Seale’nin Esad’ın Biyografisi.
Van Dam, Şam’da Büyükelçiydi ve son derece eleştirel olmasına rağmen Baas hakkındaki çalışması, Suriye’deki tüm parti üyelerini okumak zorunda bırakacak kadar hatasızdı. İlk kez bu hafta, Lübnanlı gazeteci Ziyad Macit, sürgündeki Suriye’nin en seçkin 3 akademisyeni vatanlarındaki ayaklanmaya tartışmak için topladı. Akademisyenlerin görüşleri korkutucu olduğu kadar hiç şüphesiz de doğruydu.
Tarihçi Faruk Merdam-Bey’e göre, Suriye; “Bir aşiret rejimiydi. Bir tür çete klanı olması ve uyguladığı benlik inancı nedeniyle, Libya rejimiyle karşılaştırılabilirdi. Rejim kendi başına reform yapamazdı zira reform, vahşice kendini savunacak Baas Partisi’nin yıkımını getirecekti”. Merdam Bey, İsrail’le savaşına binaen “Gerçekten savaşmak için en ufak niyeti olmamasına rağmen siyasal ve yargısal olarak rejim savaş üzerine konumlanmıştı” dedi.
Burhan Galioun şu noktaların altını çizdi: “Rejimin var oluşu devletin işgaline, toplumun sömürgeleştirilmesine benziyor. Yüzlerce düşünürün seyahat etmesi yasaklandı, 150 bini sürgüne gitti ve 17 bini de ya kayboldu ya da düşünceleri ifade ettikleri için hapislerde… Başkan Beşşar Esad’ın Mübarek ya da Bin Ali gibi ‘sultamı uzatmayacağım ya da yenilemeyeceğim’ gibi bir şey söylemesi ya da yapmaya niyetlenmesi mümkün değil. Çünkü Esad için Suriye, ailesinin özel mülküdür ve ‘ülke’ sözlüklerinde yer alan bir kelime değildir”.
Esad, Kur’an medreselerini açtı ve Galioun’a göre, “protestolar sürerse, savaş ile kaos fitnesini beslemek için mezhebi ayrılıklar üzerine oynan kumarın” bir parçası olarak, “(Rejimi destekleyen) Şeyh Muhammed Sait el-Buti’ye ‘hediye’si Beşar’ın dini İslamcı uydu televizyon kanalı kurma önerisi, açıkça onun rejime sadık cahil bir İslam anlayışı desteğini gösteriyor”. Merdam Bey, epey inandırıcı şekilde, Esad rejiminin Halep ve Şam’da Hıristiyan toplumları “eğer rejim düşerse aşırı İslamcı rejimin yerine geçeceği ve kaderlerinin Irak’taki Hıristiyanlar gibi olacağı” tezine ikna etmek istiyor.
Erke tutunmak için, edebi eleştirmen Suphi Hadidi daha alaycı şekilde Esad rejiminin Suriyelileri 3’e böldüğünü söyledi: “İlk grup; herhangi bir siyasi faaliyete giremeyecek kadar günlük nafakasını temin etmekle aşırı meşgul olanlar. İkinci grup; satın alınması kolay ve ‘kayırmacılık’ ağı içerisinde yozlaşmış kişiler.” Son grup ise, rejimin “prensiplere inanan embesiller” olarak nitelediği entelektüel ve aktivist muhalifler”.
Yine de tüm bu kişiler, Suriye’deki cinayetlerin dehşeti ve iç savaş sonrası Esad-ardılı bir ülkeyi bir arada tutmanın muazzam zorlukları hakkında görüş bildirmedi. Tesadüfe bakın ki 200 bin’e yakın insanın canına mal olan Lübnan’ın 15-yıllık iç savaşının sene-i devriyesi, geçen aydı. Af Örgütü, çatışmada 17 bin erkek, kadın ve çocuğun kaybolduğuna dair raporunda, savaş-sonrası Lübnanlı yetkililerin kayıpların kaderlerini araştırmayla ilgili verdiği ancak şu ana kadar tutmadığı sözlerini hatırlattı.
1991 tarihli bir polis raporu, gerçekten mezarlarında olması gereken kişilerin (tartışmalı olsa da 17 bin 415) tam sayısını verdi. Bu insanların ekserisi Müslüman ve Hıristiyan milislerce kaçırıldı fakat bazı aileler akrabalarının 1982’de İsrail askerleri ve silahlı adamlarca alınıp Suriye’ye götürdüğünü ve bir daha haber alınamadığını söylüyor. Bu Beşşar’ın babası Hafız’ın Suriye’siydi. Beşşar, Şam’a kaçırılan Lübnanlılara ne olduğunu araştırmak için 2005’te ortak Lübnan-Suriye komitesi kurulmasına izin verdi. Otuz defa toplandı. Söylemeye hacet yok, sonuçları ki varsa, asla kamuoyuna açıklanmadı.
Bugün dahi, Beyrut’un merkezinde, yıpranmış bir umut ipliğine sarılan kayıpların akrabalarının, iç savaşın daimi kurbanları olan 35 yıl önce kaybolan oğulları, kocaları ve babaların fotoğrafları yanında çadırları bulunur. Af Örgütü için araştırma yapan Neil Sammonds bana şunları söyledi: “Lübnan “yükümlülüğünü yerine getirmiyor ve senelerdir bunu yapmadı. Yargı, işini ya yapamıyor ya da yapmak istemiyor. Ancak işlerini yaparlarsa gerçeğe ulaşabileceğiz”.
Fakat korkarım asla bunu yapmayacaklar. Mezhepsel bir toplumda toplu mezarları açmak tehlikeli bir iştir. Yugoslavlar bu araştırmayı İkinci Dünya Savaşı katliam kurbanları için yaptı. Aylar içerisinde Balkanlar, toplu katliamlar, toplama kampı cinayetleri ve etnik temizlikle alevlere geri gark oldu. Hakikat ve uzlaşı komiteleri Lübnan’da yok. Korkarım, (Lübnanlı yetkililer iç savaşı içeren bir ders kitabında 20 yıl sonra anlaşabildiklerine göre) Suriye’de de olmayacak. (D. Cameron, lütfen, not al) Lübnanlı öğrencilerin yüzde 67’si gibi olağandışı bir oranı, özel okullara gidiyor, buna rağmen Fransız devrimi gibi “güvenli tarihi” öğretmeyi tercih ediyorlar. Eğer Lübnanlı çocuklar, analarının ve babalarının 1975-1990’daki Golgotha’sı (Hıristiyanların İsa’nın çarmıha gerildiğine inandığı yer, kafatası tepesi) hakkında bir şeyler okumak isterlerse, iç savaşa dair Fransız ya da İngiliz kitaplarını almak zorunda.
Suriyeli akademisyenler, Suriye’deki çatışmanın Sünnilerle, Esad’ın ait olduğu Şii mezhebi Nusayrilerin birlikte yaşadığı kuzey Lübnan’a sıçrayabileceği uyarısında bulunuyor. Bu hafta kuzey Lübnan’ı gezerken, Sünni evlerin üzerinde Nusayri komşuların okumaktan hoşlanmayacağı “Esad, bizden kaçamazsın” posterlerini gördüm. Fakat Suphi Hadidi’nin aşırı umutlu ancak kanlı bir eğer’iyle bitireceğim: “(Esad) rejimin bastırması korkunç olacak. Ancak sokaklardaki halkın cesareti ve (karşılaştıkları sıkıntılara rağmen) uçtan uca mücadeleleri ile göstericilerin gençliği, Suriye halkının özgürlüğe ulaşmasına önderlik edecek”.
Ben o kadar da emin değilim. Esad-sonrası Suriye enkazında, eğer böyle bir zaman gelirse, toplu mezarların kurumuş kanı ortasında Suriyelileri birleştirmek hiç de kolay olmayacak. Onlar için yeni tarih kitapları yazmayı deneyin.
* The Independent gazetesinin köşe yazarı ve Orta Doğu muhabiri.
Bu makale Oğuz Eser tarafından Timeturk.Com için tercüme edilmiştir.
SON VİDEO HABER
Haber Ara