Stratfor* / TIMETURK
İnsanlar korkmuş bir halde. Hiç şüphesiz yeterli bir ifade değil ancak gerek yabancı gerek Suriyeli dostlarım gelişmelerden fazlasıyla endişeli. Tüm yabancı arkadaşlarım Suriye’den ayrılıyor. Birçoğu son olaylardan sonra ülkeyi terk etti. Birçok Suriyeli, bu seçeneğe sahip değil ve devam eden gösteriler Şam’ın içlerine girerse ne yapacağını değerlendiriyor.
İlgileri fazla olmasa dâhil herkes mezhebiyle birlikte düşünüyor. Suriyeliler, ekseri şiddeti bu gizemli “silahlı çetelere” atfediyor. Birçokları umudunu, göstericileri yatıştıracak reformları sağlamak için Habibna’ya (kelime anlamıyla “Aşkımız”, Başkanın lakabı) güveniyor.
Sürekli tekrarlamak zorunda kaldığım gibi, birçok insan, tanıdıkları biri öldürüldüğü için protesto ediyordu, hükümet-karşıtı olduğu için değil, gerçi artık öyleler. Özel olarak Suriyeli arkadaşlarım Beşşar’ın hızlıca çok büyük ödünler vermesi gerektiğini yoksa süregelen protestoların ve akan kanın sadece “rejime” değil kendisine de atfedilme riskinin bulunduğunu teslim ediyor.
Artık hepimiz gösterilerin en yüksek noktasına Cuma günleri, namazdan sonra ulaştığına aşinayız. Yine de bu Cuma, Suriyeliler için farklıydı. Ciddi uyarlılara rağmen, meşum OHAL’in kaldırılmasının ardından, Suriyeliler, güvenlik güçlerinin gösterilere karşı daha yumuşak olacağını umuyordu. Sonuç, önceki günlerde hayatını kaybedenlerin yarısı kadar göstericinin tek bir günde öldürülmesi oldu. Sanki OHAL varken her şey daha güvenli gibiydi. (Bir arkadaşım, 100 Suriyeliden sadece 2’sinin OHAL’in gerçekte ne olduğunu bildiğini söyledi)
Gösterilerle ilgili en çarpıcı olan, iki tanesinin Şam’ın kendisinde düzenlenmesiydi (Cuma 22 Nisan Midan ve 23 Nisan Cumartesi Berze). Bu yerler şehir merkezi olmasa da, uzak banliyöler ya da Dera ve Duma’nın kırsalı da değildi. Otobüs terminalin hemen dışındaki kasaba Muadamiye’de de gösteriler vardı. Bu yoldan 24 Nisan’da geçen tankların namlularını şehre doğrulttuğunu işittim. Rejim ve herkes, şehrin içindeki gösterilerden korkar durumda.
Cumartesi günü havadaki ağırlığı görebilirdiniz. Herkes önceki gün öldürülenlerin bugünkü cenazelerinde saldırı olacağını biliyordu. Hıristiyan arkadaşlarım, Paskalya’da kiliselerin bombalanacağından korkuyordu. Birinin ifadesiyle: “Farkındayım, bunlar söylenti, ancak (güvenlik güçleri) bunu yapabilir”
Artık belli olduğu üzere, Beşşar iddia ettiği kadar reformcu değil. Sözleri, gerçek ve somut edimlere dönüşmüyor. Her ne kadar o reform yapmayı istese ve rejimdeki diğerlerince (Kuzen Rami Mahluf, kardeş Mahir) engellense bile, bu çabalar sürekli güç kaybediyor. Rejim, gösterilere karşı “Hama kurallarıyla” oynar görünüyor ve bu noktada Beşşar’ın tam onayı olmadan bunun gerçekleşmesi mümkün değil.
Duyduğum ona dair en olumlu değerlendirme, (oyunun kurallarını değiştirmeyecek bile olsa) gerçek reformları hala istemesine rağmen, göstericilere karşı sabrının tükenmesi. Biri Beşşar’ın hatasının ilk başa geldiğinde reform sözü vermesi olduğunu söyledi: “Eğer ‘reform’ sözü vermeseydi ve onlara bunu vermeseydi, insanlar bu kadar öfkelenmezdi. Ya bir şey söylemeyip boşa umut vermeyecekti ya da sözünün arkasında duracaktı”.
Gösterilere destek karışık. Caddelerdekilerin birçoğu yakınlarını kaybettiği için orada bulunuyor. Aşiret zihniyetini düşünün: “Kuzenimi/Kardeşimi/Arkadaşımı öldürmeden önce sana öfkeli değildim fakat artık öfkeliyim.” İnsanlar onurlarını savunmak için toplanıyor. Suriye’de göstericiler arasında neredeyse hiçbir organizasyon yok. Birçok kişiye sordum ve Müslüman Kardeşlerin ülkede varlığının neredeyse olmadığını söylediler. Tek koordine şey, güvenlik güçlerinin göstericilere verdiği karşılıkla ilgili dışarıya sızdırılan bilgi. Arkadaşıma söylediğim gibi, Kahire’deki Tahrir Meydanı’ndan farklı olarak göstericilerin ülkeye yayılmış olması ve ne istediklerine karar verecek yeterince konuşmamış olmamaları. Aynı zamanda ölümlerin birçoğunun silahlı çetelerin güvenlik güçlerine ateş açması ve masumların da iki ateş arasında kalması olduğuna dair de yaygın denilebilecek bir inanç var. Her ne kadar Abdül Halim Haddam (eski Suriye başkan yardımcısı) ve Rıfat Esad (Başkanın İngiltere’de yaşayan sürgün amcasının) karıştırmasının asgari olduğunu söyleseler de, bazıları hemen “dış mihrakları” suçluyor. Bu kişilerin ülkede çok az desteği bulunuyor. Bu arada İhvan’ın Sünniler arasında potansiyel bir desteği olsa da, Suriye’deki diğer azınlıklarca hoş karşılanmıyorlar.
Bu noktada rejim, gösterileri tamamen durdurmak istiyorsa, Hama-tarzı davranmak zorunda. Aksi halde, çok-partili seçimler, başkanın yetkilerinin kısıtlanması gibi rejimin kabul etmeyeceği temel ödünler vermek durumunda kalacak. Bugün duyduklarıma göre, rejim Hama-tarzı oynamayı tercih edecek.
* Bu makale Oğuz Eser tarafından Timeturk.Com için tercüme edilmiştir.