Haber Merkezi* / TIMETURK
İnsan Hakları İzleme Örgütü, 21 Nisan 2011’de yaptığı açıklamada Kürt Özerk Bölgesi yetkililerinin Kuzey Irak’taki barışçıl gösterilere uyguladığı şiddete son vermesi gerektiğini söyledi. İzleme Örgütü, 17 Nisan 2011’de Erbil ve Süleymaniye’deki göstericilere ve gazetecilere ateş açan saldırganlardan hesap sorulmasını istedi.
İnsan Hakları İzleme Örgütü, Bağdat’taki Iraklı yetkililerden, Alaa Nabil tutuklanışını ve gördüğü işkencenin araştırılmasını istedi. İzleme Örgütü, ayrıca Bağdat’ın eski Mutana Havaalanındaki hapishanede tutulan 2 düzine eylemcinin ya salıverilmesini ya da mahkemeye çıkarılmasını istedi. Merkezi Hükümet ve Kürt Özerk Bölgesi Yönetimi’nden Süleymaniye ve Bağdat’taki gösteri yasağının da kaldırılması talep edildi.
İnsan Hakları İzleme Örgütü Orta Doğu Direktörü Joe Stork şunları kaydetti: “Bağdat ve Kürt Bölgesi’ndeki Iraklı yetkililer güvenlik güçlerini kontrol etmeli ve barışçıl göstericilerin haklarını korumalı. Iraklı siyasi yetkililer, düşüncesiz tepkilerine, gösterileri yasaklamayı, göstericileri tutuklamayı ve gazetecileri dövmeye bir an önce son vermeli”.
Kürt Bölgesi’nde Baskı
Kürt Bölgesi Başkenti Erbil’de 18 Nisan öğleden sonra, sivil kıyafetli düzinelerce silahlı adam, bölgenin en büyük üniversitesi Selahaddin’den gösteri düzenlemeye çalışan öğrencilere saldırdı. İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne konuşan görgü şahitleri, saldırganların gazetecilere ve en az bir meclis üyesini de hedef aldığını söyledi.
Selahaddin Üniversitesi öğrencilerinden biri, İnsan Hakları Örgütü’ne, sivil kıyafetli silahlı kişilerin göstericilere saldırdığını söyledi: “‘Özgürlük’ diye bağırıyordu. Sonra güvenlik güçleri geldi ve gösteriyi dağıttı. İnsanlara bıçaklar ve sopalarla saldırdılar. 23 kişiyi gözaltına aldılar”.
Saldırganlar, Goran (Değişim) Partisi’nden Irak ulusal meclis üyesi muhalif Muhammed Kyani’yi ve korumasını gösteriden uzaklaşırken dövdü. Kyani, İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne olayı şöyle anlattı: “Araba doğru giderken Asayiş (Kürt Bölgesi’ndeki resmi güvenlik gücü) beni yere fırlattı ve tekmeleyip dövmeye başladı”. Gözleri moraran ve küçük yaraları bulunan Kyani, “Beni ve benimle olanları korkutup hakaret ettiler. Küfredip bize hain dediler” diye konuştu.
Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü, 18 Nisan gösterilerinde en az 10 gazetecinin saldırıya uğradığını belgeledi. Gazeteciler Örgütü, saldırganlarının sayısız gazeteciyi de gözaltına aldığını söyledi. Bunlar arasında Roznam Gazetesi’nden Avara Hamit, Civil Magazine’den Bahman Ömer, Kürdistan News Network’ten Hacar Enver ile KNN muhabiri Merivan Mala ve iki kameramanı bulunuyor.
Civil Magazine’den Şivan Sıddık, saldırganların elini kırmasından sonra hastaneye kaldırıldı. İnsan Hakları İzleme Örgütü’e Sıddık şunları söyledi: “Elimi kırdılar, hala acıyor. Gördüğüm, Saddam Hüseyin’in aileme ve bana yaptığının aynısıydı”.
Kürt Bölgesel Yönetimi Hükümeti’ne ve Kürdistan Demokratik Parti ve Kürdistan Yurtseverler Partisi’ne bağlı güvenlik güçleri, 17 Şubat’ta Irak’ta protestoların başlamasından beri gazetecilere şiddet uyguluyor. Yerel basın özgürlüğü grubu 17 Şubat’tan beri, Kürt gazetecileri yönelik 150’den fazla saldırı ve taciz olduğunu söyledi. Mart ayında, İnsan Hakları İzleme Örgütü, Kürt Bölgesi’nde 20 gazeteciyle görüştü.
Stork şunları kaydetti: “Tekrar tekrar güvenlik güçleri ve uzantılarının; ölüm tehditleri, keyfi tutuklamalar, dayak, taciz ve ekipmanına zarar verme ve el koyma yoluyla gazetecilerin ifade özgürlüğünü ihlal ettiğini gördük.”
Süleymaniye’de 17 Nisan’dan beri her gün süren gösterilerde 100’den fazla gösterici, gazeteci ve güvenlik birimleri yaralandı. Görgü şahitleri, 17 Nisan’da güvenlik güçlerinin, yolu kapatan göstericileri dağıtırken gerçek mermi kullandığını ve en az 7 göstericinin yaralandığını söyledi.
Bir gösterici, İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne olayları anlatırken, “Polis ve güvenlik güçleri, ellerinde ne varsa bize saldırdı. Ateş açtılar, taş attılar, sopalar ve Kaleşnikoflarla bizi engellemeye çalıştılar” ifadesini kullandı.
Gösterileri düzenleyenler, 18 Nisan’da, güvenlik güçlerinin zor kullanarak Süleymaniye’de Sara Meydanı’nı işgal ettiğini ve göstericilerin podyumunu yıktığını anlattı. Güvenlik güçleri şehre yayılarak göstericilerin meydana girişini engellediği bildirildi. Göstericilerin Azadi (Özgürlük) Meydanı adını verdiği bölgeye girmek isteyenlerle 18 ve 19 Nisan’da çatışmalar çıktı.
6 Mart’ta saldırganlar göstericilere saldırarak çadırları ateşe verdi ancak göstericileri meydandan çıkaramadı.
19 Nisan’da gösteri komitesi, güvenlik güçlerinin Süleymaniye çevresinden düzinelerce öğrenciyi gözaltına aldığını söyledi. Öğrenciler ertesi gün salıverildi. Hukuk Fakültesi öğrencisi İnsan Hakları İzleme Örgütüne, güvenlik güçlerinin Süleymaniye’ye giderken ona ve diğer göstericilere Dukan kontrol noktasında saldırdığını anlattı. Kız hukuk öğrencisi şunları anlattı:
“Otobüslerden zorla indirildik. Eğer (gösterilere) gidersek, öldürüleceğimizi söylediler. Bir arkadaşım ateş açmamalarını silahları değil kalemleri olduğunu söyledi. Kalemini kaldırdığında, ateş açıldı ve ağır yaralandı”.
O zamandan beri, tehditler aldığını anlatan gösterici, Süleymaniye’ye dönmemesinin istendiğini söyledi. Öğrencisi olduğu Koya Üniversitesi de güvenlik güçlerince basılarak 2 öğrenci gözaltına alındı. Nerede oldukları ve akıbetleriyle ilgili belirsizlik sürüyor.
Önde gelen Kürt yazar ve aktivisti Rebin Hardi, İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne güvenlik güçlerinin Süleymaniye Adliyesi önündeki eyleme katıldığı için 19 Nisan’daki tutuklanması sırasında ve sonrasında dövüldüğünü söyledi. Salıverilmesinin ardından çekilen resimlerde, Hardi’nin gözleri, kolları ve bacaklarının aşırı derecede morardığı görülüyor.
17 Şubat’tan beri güvenlik güçleriyle çatışmalarda en az 7 sivilin öldüğü ve 250’den fazla göstericinin yaralandığı bildirildi. Ancak bölgede KDP ve PUK’un siyasi hâkimiyetine ve yozlaşmış yönetimine karşı binlerce kişinin gösteri yapmayı sürdürdüğü haberleri geliyor.
19 Nisan’da Süleymaniye’deki Güvenlik Komitesi tüm gösterileri yasakladı. Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin Aralık’taki düzenlemesi, yetkililere bir gösteriye izin konusunda geniş takdir hakkı veriyor. İnsan Hakları İzleme Örgütü, suiistimal için özellikle belirsiz ve müsait olduğunu söyledi. Yasanın 3’ncü fıkrasında, yetkililer “gösteriler sisteme ya da toplum saygınlığına zarar verecekse” reddedilebileceği yazıyor.
Bağdat’taki gösteriler
Bağdat’taki Irak güvenlik güçleri, temel hizmet eksikliklerini ve büyük sistemsel yozlaşmayı protesto eden gösterilerle ilişkisi bulunan eylemcileri gözaltına alıp taciz ediyor. 8 Nisan’da Ordu’nun 11’nci kısmına bağlı 43’ncü tugayın işaretlerini taşıyan bir araçtaki güvenlik güçleri, Tahrir Meydanı’nda barışçıl bir gösteriden dönen Nabil’i tutukladı. Anında sivil elbiseli güvenlik güçlerine teslim edilen gösterici bir hafta süreyle alıkonuldu.
25 Şubat Gurubu organizatörlerinden Nabil, 15 Nisan’da serbest bırakıldı. Nabil, İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne, elleri plastik bağlarla bağlıyken defalarca dövüldüğünü ve gözlerinin bağlandığını söyledi. Güvenlik güçlerinin kollarında, sırtında ve göğsüne şok silahları kullandığını anlattı. Nabil, şunları kaydetti:
“Bize şok vermelerini ve boynumuzdan aşağı vurmaları için emir verdiklerini duydum. Bu şekilde iz kalmayacaktı. Bana şok verdiler, kollarıma, sırtıma ve göğsüme vurdular. Kafamda kanayan bir yara vardı. Gardiyanlardan biri buna yapana bağırdı: ‘Neden kanattın. O bir o… çocuğu ve skandal yaratacak. İz bırakmayın. İz kalmayacak yerlere vurun”.
Nabil, cep telefonunun incelendiğini ve kendisine “Tüm bu numaraları biliyoruz, tüm aramaların dinliyoruz” denildiğini de ekledi.
Nabil, son olarak 22 Mart’ta tutuklandı. İnsan Hakları İzleme Örgütü, gözaltından sonra fiziksel şiddeti kaydetti. İzleme Örgütü, Nabil’in ve diğerlerinin tutuklanmasıyla ilgili başbakana ve güvenlik yetkililerine sorular gönderdiyse de cevap alamadı.
13 Nisan’da, güvenlik güçleri, 25 Şubat Grubu’nun Bağdat’ta toplandığı İşçi Konseyleri ve Sendikaları Federasyonu ve Iraklı Özgür Kadınlar Organizasyonu’nun ofislerini bastı. Polis, grup üyelerinden Tahrir Meydanı’ndaki barışçıl gösterilere katılan Firas Ali’yi tutukladı.
Nisan başında gösterilere katıldığı için tutuklananlardan bir gösterici İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne, Ali’yi Bağdat’taki eski havalimanındaki hapishanede gördüğünü söyledi. Görgü tanığı Ali ve 2 düzineden fazla göstericinin orada bulunduğunu anlattı. Bu göstericiler 15 Nisan’daki olaylarda gözaltına alınmıştı.
İnsan Hakları İzleme Örgütü, Haydar Şibab Ahmet’in durumuyla ilgili de endişelerini bildirdi. 25 Şubat Grubu üyesi Ahmet, Bağdat’taki Tahrir Meydanı’ndaki gösterilere katılmasının ardından 1 Nisan’dan beri kayıp. Ailesi, İnsan Hakları İzleme Örgütü, Bağdat’taki hapishanelere başvurmasına rağmen akıbeti hakkında bilgi edinemediler. Resmi bir cevap da alamadılar.
Stork, “Iraklı yetkililer, suçlama olmadan tuttukları her barışçıl göstericiyi salıvermeli ya da suçlayacaklarsa mahkemeye çıkarmalı” dedi.
Iraklı yetkililer, başkentteki gösterileri engellemek için çeşitli adımlar attı. 13 Nisan’da yetkililer, caddelerdeki gösterileri yasaklayarak sadece 3 futbol stadyumuna izin verdi.
Irak TV’sine konuşan Tümgeneral Kasım Atta şunları söyledi: “Ferdus ya da Tahrir Meydanları yerine, El-Şab, Kaşafa ve Zavra stadyumlarında gösteri yapılmasına izin verdik. Birçok dükkân sahibi ve satıcı, gösterilerin işlerini ve trafiği aksattığı gerekçesiyle şikayette bulundu”.
Şubat sonunda, Irak polisi düzinelerce saldırganın Bağdat’taki barışçıl göstericileri dövmesine ve bıçaklamasına göz yumdu. 21 Şubat erken saatlerde, düzinelerce adam, ellerinde bıçaklar ve sopalarla, Tahrir Meydanı’ndaki iki çadır kuran 50 göstericiye saldırdı. 25 Şubat’taki ülke genelindeki gösterilerde, güvenlik güçleri en az 12 göstericiyi öldürüp 100’den fazlasını da yaraladı. O gün, İnsan Hakları İzleme Örgütü, güvenlik güçlerinin silahsız gazetecileri ve göstericileri dövdüğüne, kameraları kırıp hafıza kartlarına el koyduğuna şahit oldu.
25 Haziran 2010’da, hükümet hizmetleri eksikliğini protesto eden binlerce Iraklıya karşılık, İçişleri Bakanlığı, Iraklıların barışçıl gösteri yapmasına engel olacak ağır düzenlemeler yayınladı. Düzenlemelere göre, organizatörler ilgili polis birliğine başvurmadan önce, “içişleri bakanlığı ve validen yazılı izin alma zorunluluğu” getirdi.
Irak anayasası, “toplanma özgürlüğü ve barışçıl gösteri” yapmayı teminat altına alıyor. Uluslararası Sivil ve Siyasi Haklar Konvansiyonu’na üye bir devlet olarak Irak; kişinin haklarını, güvenliğini, ifade, toplantı ve birlik kurma özgürlüğünü sağlamakla yükümlü. Irak aynı zamanda Birleşmiş Milletlerin, ölümcül gücün sadece hayatı korumak ve aşırı dikkatli ve ölçülü olarak kullanılabileceğini söyleyen Güç ve Silah kullanımına ilişkin Temel İlkeleri’nde uymalı. Bu ilkeler, aynı zamanda hükümetlerde “güvenlik güçlerinin keyfi ve kötücül güç ve silah kullanımının yasalar altında suç olmasını” teminat altına alıyor.
* İnsan Hakları İzleme Örgütü’nde (hrw.org) yayınlanan açıklama Oğuz Eser tarafından Timeturk.Com için tercüme edilmiştir.