Haber Merkezi / TİMETURK
12 Haziran 2011 seçimlerine başvuran bağımsız adayların bir kısmının YSK tarafından veto edilmeleri üzerine YSK Başkanı ve üyeleri hakkında görevi kötüye kullanma ve halkı kin ve düşmanlığa tahrik etme suçu işledikleri kanaatiyle MAZLUMDER Genel Başkanı Ahmet Faruk ÜNSAL, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına 22.04.2011 tarihinde suç duyurusunda bulunmuştur.
YÜCE DİVAN SIFATIYLA ANAYASA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI’NA GÖNDERİLMEK ÜZERE
ANKARA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI’NA
ANKARA
MÜŞTEKİ : İnsan Hakları ve Mazlumlar için Dayanışma Derneği (MAZLUMDER)
Genel Yönetim Kurulu adına Genel Başkanı
Ahmet Faruk ÜNSAL
Mithatpaşa Cad. 62/4 Kızılay/ANKARA
ŞÜPHELİLER : Yüksek Seçim Kurulu Üyeleri
1. Ali Em
2. Kırdar Özsoylu
3. Bahadır Doğusoy
4. Hüseyin Eken
5. Zeki Çelebioğlu
6. Muharrem Coşkun
7. Mehmet Kürtül
8. Turan Karakaya
9. Nilgün İpek
10. Halim Aşaner
11. Sadık Demircioğlu
SUÇLAR : Görevi Kötüye Kullanma (TCK 257), Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik ve
Aşağılama Suçu (TCK 216)
SUÇ TARİHİ : 18.04.2011
DELİLLER : Yüksek Seçim kurulunun 14.04.2011 tarih ve 200 sayılı kararı, 14.04.2011 tarihinde bu yana Türkiye’nin Değişik illerinde baş gösteren eylemler
TALEP : Türk Ceza Kanunu’nun ilgili maddeleri çerçevesinde sanıklar hakkında gerekli tahkikatın yapılarak kamu davası açılması talebidir.
AÇIKLAMALAR :
OLAYIN İZAHI
1. XXIV. Dönem Milletvekili Genel Seçimine ilişkin seçim takvimi uyarınca 11.04.2011 tarihinde siyasi partilerin genel merkezleri seçime katılacak seçim çevrelerine ait aday listelerini Yüksek Seçim Kurulu’na vermiş olup, aynı gün bağımsız adaylar da başvurularını yapmışlardır. Bu tarih itibariyle milletvekilleri adaylarının seçilme yeterliliğini inceleyen Yüksek Seçim Kurulu, 18.04.2011 tarihinde 12 bağımsız adayın, 14.03.2011 tarih ve 200 sayılı kararı çerçevesinde seçilme yeterlilikleri olmadığı gerekçesi ile başvurularını geri çevirmiştir. 14.03.2011 tarihli aday incelemesine ilişkin kararını mevcut TCK’na göre değil, 765 sayılı eski TCK’na göre belirlemiştir. Söz konusu adayların 7 si Barış ve Demokrasi Partisi’nin desteklemekte olduğu bağımsız adaylar olup, bunlardan iki halen milletvekili olarak görevini sürdürmektedir.
2. Eski TCK’ya göre, cezaları infaz edilenler, belirli bir süre geçtikten sonra yasaklanan haklarını mahkeme kararı ile geri alabilmekte olup bu hükme dayanarak önceki dönemlerde mahkumiyeti bulunan adaylar milletvekili seçilebilmişlerdir. Yüksek Seçim Kurulu’nun kararlarının kesin olması, bağımsız adayların seçime girmelerinin engellenmesi halinde seçim takvimi gereği yerlerine başka aday göstermelerinin mümkün olmaması sebepleri ile bazı seçim bölgelerinin seçme iradeleri kısıtlanmıştır. YSK’nın Siyasi Hakların kullanımını engellemesi, görevini gereği gibi yerine getirmemesi, başvurularda 5237 sayılı TCK hükümlerini değil, 765 sayılı TCK hükümlerini esas almış olması, gerekçeli kararının ve YSK nezdinde yapılan şifai açıklamaların vatandaşlar nezdinde kabul görmemesi sonucu ülke genelinde önemli tepkiler oluşmuştur.
3. Yüksek Seçim Kurulu’nun vermiş olduğu karar sonucu 12 bağımsız adayın siyasi haklarını kullanması engellenmiş olması vatandaşların seçme ve seçilme haklarının da engellenmesi sonucunu ortaya çıkarmaktadır. Yüksek Seçim Kurulu belirli bir kesimin iradesinin yok sayılmasına sebep olmuş, verilen kararlardaki keyfiyet, iradesi yok sayılan vatandaşların ülke genelinde protestolar yapması ve çok sayıda yaralama, iki kişinin ölümü ve gözaltı vakası yaşanmasına neden olmuştur. Bölgede çok sayıda binanın camları kırılmış, iş yerleri kepenk kapatmış, belediye otobüsleri, ticari araçlar, otomobiller zarar görmüştür. Tükiye genelinde yaşanan olaylar değerlendirildiği zaman halkı kin ve düşmanlığa sevk eden bir durum söz konusu olduğu görülmektedir.
Türkiye genelinde yaşanan çok sayıda eylem ve protestolar iş bu dilekçe yazılırken halen devam etmektedir. Şüphelilerin toplumda infiale yol açan kararın ulusal ve evrensel hukuk normları içerisinde bir dayanağı bulunmamaktadır. Hal böyle olunca bu kararın asıl amacının toplumda infial uyandırarak halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmekten başka bir amaç bulunmadığı açıktır. Son günlerde Türkiye’nin değişik bölgelerinde vuku bulan eylemler bunun delili olarak karşımızda durmaktadır. Kanunlarla verilen diğer işleri görmek şeklinde açıkça belirlenmiştir.
Yüksek Seçim Kurulunun görevi seçimlerin evrensel hukuk ve adalet çerçevesinde sıhhatli bir şekilde gerçekleşmesini sağlamak iken söz konusu kararda kullanılan dil ve verilmek istenen mesajın, kurumun kuruluş, amaç ve işleyişini belirleyen kanuna da aykırılığı açıktır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME
İŞLENEN SUÇLAR
Yüksek Seçim Kurulu’nun görevleri Anayasa’nın 79’uncu maddesinde belirtilmiş olup, seçimlerin başlamasından bitimine kadar, seçimin düzen içinde yönetimi ve dürüstlüğü ile ilgili bütün işlemleri yapma ve yaptırma, seçim süresince ve seçimden sonra seçim konularıyla ilgili bütün yolsuzlukları, şikayet ve itirazları inceleme ve kesin karara bağlama ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin seçim tutanaklarını kabul etme görevi Yüksek Seçim Kurulunundur. Yüksek Seçim Kurulu seçimin düzen içinde yönetimini sağlamakla mükellef olup, şüphelilerin doğrudan halkın iradesini esas alan bu görevinde hiçbir şekilde keyfi uygulamalara gitmemesi, siyasi hakların kullanılmasının engellenmemesi gerekmektedir. Seçme, seçilme ve siyasî faaliyette bulunma hakkı, Anayasa 67. Maddesinde düzenlenmiş olup, “Vatandaşlar, kanunda gösterilen şartlara uygun olarak, seçme, seçilme ve bağımsız olarak veya bir siyasî parti içinde siyasî faaliyette bulunma ve halkoylamasına katılma hakkına sahiptir.”
Görevi Kötüye Kullanma
TCK 257. Madde, 1. Fıkrada “ Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan hâller dışında, görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir kazanç sağlayan kamu görevlisi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” YSK, 14 Mart 2011 tarihinde ‘Bağımsız adayların uyması zorunlu usulleri’ belirleyen 200 No’lu kararında adli sicil kaydında sabıkası bulunan adaylar için: “Kesinleşmiş cezalarının infazından sonra, 765 sayılı TCK’nın (eski TCK) 121 – 122 – 123 – 124. veya 5352 sayılı Adli Sicil Kanunu’nun 13/A maddelerine göre, mahkûmiyet kararlarına ilişkin ayrı ayrı memnu hakların iadesi kararları almaları gerekir.” Şeklinde bir karar almış olup, daha sonra şifai açıklamasında YSK tarafından adaylıkları iptal edilen BDP'li bağımsız adayların memnu hakların iadesi kararlarını sunmaları halinde adaylık vizesi alabilecekleri belirtilmiştir. 5237 sayılı TCK çerçevesinde değerlendirme yapılmış olması sebebiyle, TCK 257. Maddesi kapsamında suç oluşmuştur.
Demokrasinin ve hukukun önceliği/üstünlüğü ilkesinin hâkim olduğu, evrensel hukuk ilkelerini benimsemiş ülkelerde, yargı mekanizması hukukun güçlenmesi ve eşitliğe dayalı adaletin dağıtılması noktasında çaba ve gayret sarf etmektedir. 5545 sayılı yasa ve 2839 sayılı yasa da Yüksek Seçim Kurulu’nun görev ve yetkileri net bir şekilde ifade edilmiş olmasına rağmen Şüpheliler, toplumda infial uyandıran söz konusu kararı ile yasada kendileri için belirtilen görevlerinin gereklerine aykırı hareket ederek TCK’nın 257. maddesinde tanımı yapılmış bulunan görevi kötüye kullanma suçunu işledikleri açıktır. Zira TCK'nın 257. maddenin 1 fıkrasında “görevinin gereklerine aykırı bir şekilde hareket edenlerin” bir yıldan üç yıla kadar hapis ile cezalandırılacağı, kanun koyucu tarafından çok açık ifadelerle amir hüküm haline getirilmiştir. Şüpheliler, kurumun kuruluş amacını ve görevlerini düzenleyen 5545 sayılı yasaya aykırı hareket ederek hukuku ve yargıyı siyasallaştırmış olduğu gibi demokratik hukuk düzenine, Parlamenter sisteme ve insan hak ve özgürlüklerine yönelik somut bir tehditte bulunduklarının da açık göstergeleridir.
Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik ve Aşağılama Suçu
TCK 216. Maddesinde; “(1)Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (2) Halkın bir kesimini, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığına dayanarak alenen aşağılayan kişi, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (3) Halkın bir kesiminin benimsediği dinî değerleri alenen aşağılayan kişi, fiilin kamu barışını bozmaya elverişli olması hâlinde, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” Şeklinde belirtilmektedir.
YSK Bağımsız adayların seçime girmelerinin engellenmesi halinde, seçim takvimi gereği, yerlerine başkalarını aday göstermeleri mümkün olmadığı için o seçim bölgelerinde seçmen iradesi, bir başka deyişle en temel haklardan olan seçme ve seçilme hakkı YSK tarafından kısıtlanmış durumdadır. Yüksek Seçim Kurulu adayları seçilme ehliyetinden yoksun bırakma vermiş olduğu kararda Türkiye’de belirli hassasiyetleri esas alan siyasetin hangi zeminlerde yapılacağına işaret etmiş olup, bunun üzerine çeşitli bölgelerden gelen tepkiler ve yaşanan olaylar halkın birbirine karşı kamu düzeni için tehlikeli olabilecek bir şekilde ırk veya bölge farkına dayanarak düşmanlığa veya kin beslemeye alenen tahrik edildiğini göstermektedir.
HUKUKİ NEDENLER : Anayasa, TCK, CMK , YSK Kararları ve ilgili mevzuat
NETİCE-İ TALEP :Yukarıda belirtmiş olduğumuz nedenlerden dolayı savcılığınızca yapılacak tahkikat neticesinde sanıkların cezalandırılması amacıyla haklarında KAMU DAVASI AÇILMASINI arz ve talep ederim. 21.04.2011
MÜŞTEKİ
İnsan Hakları ve Mazlumlar için Dayanışma Derneği (MAZLUMDER)
Genel Yönetim Kurulu adına
Genel Başkan
Ahmet Faruk ÜNSAL