Hugh Macleod * / TIMETURK
Bugünlerde sadece cenaze törenlerine katılacak aile ve arkadaşların Dara şehrine dışarıdan girişine izin veriliyor.
Suriye ayaklanmasının başladığı şehre girmek için yerel muhabir, kontrol noktasındaki muhafızlara doğruyu söylemek zorunda. Özgürlük için gösteri yaparken öldürülen eşinin kuzeninin kocasının gömülmesine yardım etmek için orada olduğunu yani.
Şehre giden yoldaki diğer üç kontrol noktasında güvenlik güçleri; kameralar, kayıt cihazları, dizüstü bilgisayarları ya da Ürdün sınırındaki kuraklaşan bu kadim şehre inen ölüm ile yıkımı belgeleyecek herhangi bir şey için tepeden tırnağa aracı arıyor.
Suriye ayaklanmasını ateşleyen kıvılcım burada 6 Mart’ta çaktı. Televizyondaki Kahire ve Tunus haberlerinde gördükleri “Halk/rejimi/devirmek istiyor” mealindeki Arapça sloganları duvara yazdıkları için 15 çocuğun tutuklanması, gözaltına alınması ve işkence görmesi her şeyi başlattı.
Yaşları 10 ila 15 arasında değişen çocuklar, Başkan Beşşar el-Esad’ın kuzeni General Atıf Necip’in kontrolündeki Siyasi Şube hücrelerine götürüldü.
Oradaki kasvetli sorgu odasında kontrolsüz acımasızlığı kendi sonunu getiren rejim için çalışan yetişkinlerce çocuklar dövüldü, kana bulandı, dağlandı ve tırnakları söküldü.
İnsan Hakları İzleme Örgütü, içlerinde çocukların da bulunduğu geçen ayak tutuklanan yüzlerce göstericiye işkence yapıldığını belgeledi.
Dara’nın öyküsü, Suriye ayaklanmasının hikâyesidir. Serkeş muhaberatın tek bir vahşeti gösterileri ateşledi; gösteriler güvenlik unsurlarınca öldürülen insanların sayısı arttıkça büyüdü ve genişledi.
Aile kanı
Çocuklar dâhil Suriye vatandaşlarının devletin meşum şubelerinin hücrelerinde kaybolması, OHAL altında yarım yüzyıldır yaşayın bir halka garip gelecek bir şey değildi.
Fakat tutuklanan çocukların neredeyse hepsi Dara’nın büyük ailelerindendi: Beyzadiler, Gavabralar, Masalmalar ve Zubiler.
Suriye’nin büyük ölçüde aşiret toplumunda, aile sadakati ve onuru çok eskilere dayanır. Bu nedenle günlerce resmi yollardan çocuklarına ulaşamayan aileler, Cumadan sonra imamlarla birlikte Dara valisi Faysal Kaltum’un evine yürüdüler.
Valinin güvenlik bekçileri, ayaklanma polisi çağrılıp su ve gözyaşartıcı bomba kullanmadan önce göstericileri dövmeye kalktı. Ardından Siyasi Şube ortaya çıktı ve göstericilere ateş açtı.
Tutuklanan çocuklardan birinin akrabası İbrahim şunları söyledi: “Sayısız güvenlik birimi geldi; insanlara ateş açtı ve yaraladı. İnsanlar kanı görünce hepten çılgına döndü. Bizler aşiretlere ve büyük ailelere aidiz. Bizim için kan çok ama çok önemlidir”.
Yaklaşık 200 kişiyle başlayan toplanma, Siyasi Şube’nin ateş açtığı Dara’da duyulmasıyla katlanarak arttı. İbrahim, “Sükûnetle çocuklarımızın salıverilmesini istiyorduk fakat onlar bize kurşunla cevap verdi. Artık güvenlik şubesiyle uzlaşacak bir şeyimiz kalmadı” diye konuştu.
Çocukların başka bir akrabası Siyasi Şube Generali Necib’in aile delegasyonuna küçümsemesine şahit oldu. Dubai’de çalışmasının ardından 2 yıl önce Dara’ya dönen 28 yaşındaki Muhammed, “Güvenlik yaralıları almaya gelen ambülânslara izin vermedi, bunu unutmayacağız” dedi. Dara’daki gösterilerde Muhammed’in eniştesi öldürüldü ve kardeşi de yaralandı.
General Necib’in ailelerle dalga geçtiğine ve onları çocuklarını unutup karılarıyla yenilerini yapmalarını söylediğine dair doğrulanmamış haberler de yok değil.
Hastaneye gitmeleri engellenen öfkeli göstericiler, yaralılarını Dara’nın merkezindeki Ömer Cami’ne taşıdı.
Cami baskını
18 Mart’ta Dara’daki yüzlerce gösterici, yozlaşmanın sona ermesi, çocukların salıverilmesi ve siyasi özgürlük için yürüdü. Güvenlik güçleri ateş açtı ve 3 kişi öldü. İki gün sonra, öfkeli kalabalıklar Baas Parti binalarını yaktı ve ilk kez özgürlük ve OHAL’in kaldırılmasını istedi.
Esad, yerel öfkeyi Dara’da aile bağları bulunan yüksek-mevkiden bir heyetle yatıştırmaya çalıştı. Heyet, aşiret liderlerine ateş açanları adalete teslim etme göreviyle bizzat Esad’ın ilgileneceğini iletti.
Heyet içerisinde Dışişleri Bakan Yardımcısı Faysa Mektat bulunuyordu. Mektat’ın önceki patronu şimdinin başkan yardımcısı Faruk el-Sahara’da o bölgedendi.
Fakat heyetin en önemli ismi General Rüstem Gazali’ydi. Suriye Askeri İstihbarat’ın en yüksek rütbeli üyelerinden Gazali, Başbakan Refik el-Hariri suikastı esnasında Suriye muhaberatının başıydı ve cinayetle ilgi uluslararası soruşturmalara maruz kaldı.
Bölgeden bir isim ve Esad’ın yakın çevresinden olarak Gazali, Dara liderlerine durumun sükûneti için güvenceler vermek için oradaydı. İyi niyet göstergesi olarak, iki hafta hapiste kalmalarının ardından 15 çocuk salıverildi.
Fakat oğulları üzerindeki işkence izleri yerel aşiret liderlerinin öfkesini artırdı. Rejime karşı göstericilerin sayısı binlere ulaştı.
Dara’da Gazali’nin toplantısından sadece 48 saat sonra 23 Mart erken saatlerde, güvenlik güçleri artan gösterilerin odağı haline gelen Ömer Camini bastı. Birlikler ateş açmadan önce sersemletici bomba kullandı. Önceki gösterilerde yaralananları tedavi eden bir doktor dâhil beş kişi öldürüldü.
YouTube’daki görüntüde o baskının ardından sivil kıyafetli silahlı kişilerin kilimleri duvara yaslanmış ve kan lekeleri görülen caminin içinde hava basarken görülüyor.
Yerel kaynaklar camiye basanların Suriye özel güvenlik kuvvetleri olduğunu öne sürdü. Doğrulanmayan haberlere göre bu birimler Başkan’ın kardeşi Mahir el-Esad’ın komutasındaki ordunun 4’ncü tümenine dâhildi.
Muhammed’in annesi Arapça öğretmeni üzüntü ve öfkeyle titrerken, “Başkandan Dara’da halkı öldürenleri ve yaralayanları cezalandırmasını istiyoruz” dedi ve şöyle devam etti:
“Babasını (Hafız Esad) destekledik ve o da bir Zubi’yi başbakan, Şara’yı dışişleri bakanı ve Süleyman Kaddah’ı da Baas Parti lideri olarak atayarak teşekkür etti. Fakat Başkan Esad, kendi kız ve erkek kardeşlerini öldürmesi için kendi oğullarımızı yani Suriye ordusunu gönderdi. Kardeşini öldüren hain değildir de nedir?”
Ertesi gün sövülen ve evi yakılan Vali Kaltum azledildi. General Necip de görevinden alındı. On beş gün sonra, Esad, şehirdeki gösterilerdeki rolleri nedeniyle bu iki kişiyi mahkemeye çıkardı.
Fakat azledilmeler, şehir sakinlerinin öfkesini dindirmedi. Muhammed şöyle konuştu: “Neden Başkan Esad Dara’ya kendi gelip halkından özür dilemedi ki? Bizler yüzde 100 Suriyeliyiz. Bize saygı ve sempati göstermeliydi”.
Cenaze gösterileri
Dara gösterileri, gitgide büyümeye başladı. Daha olağan ve trajik bir desene dönüştü. Bir gün önce öldürülenlerin cenaze törenleri rejim aleyhtarı büyük bir yürüyüşe dönüşüyordu ve güvenlik tekrar ateş açıp bir sonraki günkü cenaze töreninde daha büyük bir katılıma yol açıyordu.
24 Mart’ta hükümet, vergileri azaltıp kamu maaşını bin 500 Suriye pounduna (32,60 dolar) çıkaran bir kararname çıkardı.
Bir gün sonra Dara’daki cenaze törenlerine katılan on binler, “Senin ekmeğini istemiyoruz. Biz saygı istiyoruz” diye yürüdü. Güvenlik ateş açtı ve 15 kişiyi öldürdü.
Öfkeli bir grup gösterici, birçok Suriyelinin neden olduğu korku yüzünden adını telaffuz etmeye zar zor cüret ettiği önceki başkan Hafız Esad’ın heykelini yıktı.
Bir hafta içerisinde gösterilerde Dara’da en az 55 kişi güvenlik güçlerince öldürüldü. Tüm ülkede Dara’ya bir taahhüt olarak gösterilerde ortak bir şarkı söylendi: “Ruhlarımızla, kanlarımızla, Dara sana kurban oluruz”.
Krize dair ilk açıklamasında, Esad ayaklanmayı “yabancı bir oyun” olarak niteledi ve Dara’da ölenlerin ulusal istikrarın kurbanları olduğunu söyledi. Konuşma Muhammed’inki gibi ailelerin sadece öfkesini artırdı: “Vekillerden bir dakikalık saygı duruşu istemedi ve öldürülenlerin kurban şehitler olduğunu söyledi. Ancak burada Dara’da, ordu ve güvenlik bize hainler ya da İsrail ajanları gibi davrandı. Ordumuzun işgal altındaki Golan tepelerini kurtaracağını sanırken, siviller üzerine tanklar ve helikopterler gönderildi.”
8 Nisan itibariyle ardıl dördüncü Cuma gösterilerinde Dara caddelerindeki sloganlar bütünüyle öfke doluydu. Göstericiler, “Mahir, seni korkak, itlerin Golan’a götür” diye bağırıyordu. Yirmi beş kişi o gün öldürüldü.
Bir hafta sonra Dara’dan bir heyet başkanla ilk kez başkanla doğrudan görüştü. Fakat bir zamanlar hükümetin en yüksek mevkilerine hemşerilerini göndermekle övünen şehrin birçok sakini için Dara’nın Suriye ayaklanmasının kalbi haline gelişi geri döndürülebilecek bir şey değildi. Dara’dan muhalif aktivist Ayman şunları kaydetti:
“Sanıyorlar ki yeni yollar, yeni hastane istiyoruz. Hayır! OHAL’in kalkmasını, tüm siyasi tutukluların salıverilmesini ve Ürdün, Suudi Arabistan ve diğer ülkelerde yaşayan akrabalarımızın Suriye’ye dönmesini istiyoruz. Toprağımızı izin almadan satmak ve almak istiyoruz. Amcam, İhvan üyesi olduğu şüphesiyle Suudi Arabistan’da yaşamak zorunda kaldı. Her gün ninem oğlunu görebilmek için Allah’a yalvardı. Fakat ömrü yetmedi. Artık özgürlük istiyoruz!”.
*Suriye’deki bir gazeteciyle birlikte yapılan bu haber Oğuz Eser tarafından Timeturk.Com için tercüme edilmiştir.