Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

'YSK statükonun sigortası'

TRT Haber'de dün gece Kozmik Oda programının konuğu olan İstanbul Barosu'nun Eski Başkanı Yücel Sayman, YSK'nın BDP'nin bağımsız milletvekili adaylarına yönelik iptal kararına ilişkin Rıdvan Memi'nin sorularını yanıtladı.

15 Yıl Önce Güncellendi

2011-04-20 09:48:02

'YSK statükonun sigortası'

Sayman, hem kararı hem de YSK'nın genel olarak yapısını topa tuttu.

'YSK'nın müdahalesi despotik devlet yapısını korumaya dönük!'

"YSK, yetkilerini aşan bir kurum olmasa verilen yetkiler çok çabuk ve basit, derinliği, tartışması olmayan kararları verecek bir merci olmasa, bir dereceye kadar kabul edilebilir yetkileri. Bu olabilir çünkü verdiği karara karşı bir başka yargı yoluna giderseniz o uzayacaktır seçimlerin yapılması filan ama bizde sorun bir anayasada vesayetçi yapısından, bir despotik devlet yapısı öngörmesinden ve bu yapıyı koruyacak kurumlarında oluşturulmasından geliyor. Şimdi yargıda zaten var olan devleti koruma refleksi seçimlerde de kendini gösteriyor. Burada da YSK aracılığıyla müdahaleler yapılıyor."

'YSK statüko için büyük ölçüde sigorta görevi yapıyor'

Rıdvan Memi'nin "Bu nev-i şahsına münhasır kurumun, Türkiye'de statüko için bir sigorta görevi ifaa ettiğini düşünenler var, sizce de bu böyle mi ?" sorusunda Yücel Sayman'ın yanıtı netti:

"Büyük ölçüde öyle şimdi bakın askeri vesayet sözcüğünü evet MGK'nın yapısına baktığınız zaman sadece o noktadan bakarsanız askeri vesayet filan diyebilirsiniz ama özellikle 82, 80 Darbesi'nden sonra gelen anayasanın öngördüğü bir devlet biçimi despotik bir devlet biçimi. Yani orada bir ayrım yapmış hatta esas sorunda oradan çıkıyor. Bir devlet ikidarı var, devlet politikaları var. Bunları başta Silahlı Kuvvetler olmak üzere bürokrasi yapıyor, yargıda bunu koruyor."

'YSK bu kararla BDP'nin 7 milletvekilini elinden aldı'

"Yüzde 10 barajıyla bir sürü partinin girmesini engelliyorsunuz. Yani halkın önemli bir kısmının parlamentoda temsil edilmesini engelliyorsunuz. Bunun anlamı demokratik meşrutiyeti sınırlamış oluyorsunuz. Şimdi buna karşı bir çözüm bulunmuş, bu çözümde de biz bağımsız adaylar çıkartırız, bağımsız adayları destekleyerek parlamentoya gireriz ve orada bir grup oluştururuz. Böylelikle o yüzde 10 barajını aşmış oluruz yani 40-50 milletvekili çıkartacağımıza belki 20-25 tane çıkartırız ama var oluruz. Şimdi bu onunda önünü kapatıyor. Kaç adayı desteklediyse bunların içinden 7 tanesini desteklemeyecek, birden bire 7 milletvekilini elinden almış oluyor BDP'nin."

'Karar objektif değil, bırakın yorumu kanuni açıdan sakat'

Rıdvan Memi'nin "Siz anladığım kadarı ile bu kararı çok objektif görmüyorsunuz" sözlerine Sayman "çok değil hiç!" diyerek karşılık verdi: "Bırakın çok görmeyi hiç objektivite görmüyorum. Çünkü teknik olarak, hukuki olarak yazılı metinler açısından da sakatlıklar var yani kaldı ki bir an için "Ne yapayım ben? Yasada böyle yazıyor, onu uyguladım" deme olanakları olsa bile, yine eğer demokratik meşruiyet gerçekten bir parlamenter sistemin temelini kabul ediyor olsa idiler yorumları her şeye rağmen farklı olabilirdi ama kaldı ki yanlış da uyguluyorlar."

'Bu kararla Meclis'in de, yeni Anayasa'nın da meşruiyeti olmaz'

"Siz büyük bir kitleyi parlamentoya sokmuyorsunuz, o talepler parlamentoda belki dile bile gelmeyecek, temsil edilmeyecek. Peki ne yapacaksınız siz? Kürtler mücadelesini toplumsal olarak veriyorlar parlamentoda meşru olarak vereceğiz diyorlar demokratik olarak. Şimdi siz onları sokmadığınız zaman bunun sonucu şu; onlar yoklar, onların hakları üzerinde başkaları pazarlık edecek. Yani bunu kim kabul eder? Bütün meşruiyetini kaybetmiş olacak yeni anayasanın hazırlanması. Özgürlüğün pazarlığı olur mu?! En azından anayasa bakımından meşruiyeti olmayan bir parlamento haline dönüşür, vahim yani sonuçları çok vahim. Ha belki istenen sonuç belki bu. Birilerince istenen bir sonuç, öyle olmasın diye. O sorun çözümsüz kalsın diye. Çatışma hali devam etsin diye."

'Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir..Millet nerde? Yok !'

"Soru şu, meşruiyetin kaynağı neresi? Öyle soyut laflarla millettedir denmez. Halk, toplum, meşruiyet orda. Onların istediği, halk ne istiyor? Eğer bir ihtilaf varsa, o ihtilafta çözüm getirilecekse o siyasettir. O siyasetin meşruluğunu da ihtilafın tarafları çözerler, kendilerine en uygun kuralı bulurlar. Bunlar adına başkaları buluyorsa zaten meşruiyet yoktur. Şimdi bizde parlamenter sistemde hep halkın, toplumun kendisinin değil çözümleri bulmasını, başkalarının toplum adına çözüm bulmasına kurulmuş. O anlamda zaten meşruiyeti sınırlı. Yani yasal mı? Yasal. Tamam anayasaya madde koymuşunuz, "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir." Millet nerde? Yok! Anayasaya koydunuz diye meşru olmuyor. Toplumun olmadığı, kendi ağırlığını koymadığı, denetlemediği, kararların alınması sürecinde sözünü dinletemediği bir yerde halkın meşruiyetinden bahsedilemez. Yasal, peki, ama o yasal hukuka uygun değil."

ZAMAN

Haber Ara