YSK, seçimin dengesini hukuki, siyasi ve psikolojik olarak değiştirdi (Özel)
Yüksek Seçim Kurulu (YSK)'nun genel seçimlerde bağımsız milletvekili adayı olan ve aralarında BDP'nin destekleği 7 ismin de bulunduğu toplam 12 bağımsız adayı reddetmesine yönelik aldığı karara farklı tepkiler geliyor.
Demokrat Parti (DP) eski G
15 Yıl Önce Güncellendi
2011-04-19 09:00:32
Demokrat Parti (DP) eski Genel Başkanı Süleyman Soylu, YSK'nın kararıyla seçimlerin dengesinin hukuki, siyasi ve psikolojik olarak alt üst olduğunu söyledi. Soylu, seçimlere fitne sokulduğunu düşünüyor. Hukukçular Birliği Vakfı Başkanı Sinan Kılıçkaya ise YSK'nın geçmişte verdiği kararlara bakıldığında bu sonuca şaşırmadığını belirtti. Emekli Yargıtay Savcısı Ahmet Gündel de kararın doğru, hukuksal bir karar olduğu görüşünde.
Cihan Haber Ajansı muhabirine konuşan eski DP Genel Başkanı Soylu, Abant Toplantısı'nda yaptığı konuşmaya gönderme yaparak, "Seçimlerin ne zaman olacağını bilmiyoruz. Dışardan gelen 25 milyar dolara ihtiyaç var. Seçime YSK karar veriyor. YSK'nın nasıl bir karar vereceğini bilmiyoruz. YSK'nın verdiği kararın üzerine gidebileceğiniz hiçbir yer yok. Korkuyorum, çok korkuyorum. YSK, hukuki değil, siyasi bir kurul, buna karşı durulmaz. Anayasa'da 29 madde değiştiriliyor. Ama 11 üyeli YSK'nın 6'sı Yargıtay'dan 5'i Danıştay'dan. HSYK ne kadar önemli ise YSK da o kadar önemli. İsterse herhangi bir partiyi seçime sokmaz." açıklamasını hatırlattı.
YSK'nın, aldığı kararla seçimin dengesini hukuki, siyasi ve psikolojik olarak alt üst ettiğini savunan Soylu, seçimlere fitne sokulduğunu ileri sürdü. "YSK'yı eleştirmeliyiz ama önce kendimizi de eleştirmeliyiz. 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan referandumda, YSK'nın bu tip kararlarına siyaset itiraz merci oluşturmalıydı." diyen Soylu, YSK'nın vesayet sistemiyle donatıldığını iddia etti.
"BAŞBAKAN VE KILIÇDAROĞLU BDP'Yİ ZİYARET ETMELİ"
YSK'nın, bugüne kadar aldığı kararların temelinde siyasi anlayışı yattığını dile getiren Soylu, şöyle devam etti: "Sayın Başbakana, hem ortamın yumuşatılması açısından hem hakkaniyetin sözcüsü açısından çok önemli görev düşüyor. Başbakan ile birlikte CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, BDP Eşbaşkanları Selahattin Demirtaş ile Gültan Kışanak'ı ziyaret etmelidirler ve seçim barajının en yüzde 7'ye düşürülmesi konusunda Türkiye toplumuna bir söz vermelidirler. Bu, problemi ortadan kaldırmayacaktır ama problemin ortaya çıkaracağı gerilimi azaltacaktır.
Türkiye bu şekilde seçime giderse, seçim sonuçları meşruiyet açısından çok tartışılacaktır. İçeride ve dışarıda Türkiye'yi çok zor duruma düşürecektir. YSK'nın, bunları da düşünerek böyle bir karar aldığını ve iyi niyetle bu kararı verdiğini düşünmüyorum. Siyaset kurumu, YSK'yı bayram namazı gibi ancak seçim zamanlarında hatırlamaktadır. Hür ve adil yapılan seçimlerin üzerine gölge düşmüş bir ülke olarak görüyoruz."
"TERÖRE Mİ GİTSİN SİYASET Mİ YAPSIN?"
Hukukçular Birliği Vakfı Başkanı Sinan Kılıçkaya ise veto edilen bağımsız milletvekili adaylarının tamamının eski hükümlü olmadığının söylendiğini, ancak bunun ne kadar doğru olduğunu tam bilmediğini ifade etti. Hükümlü değilse, verilen kararın hukuka aykırı olacağını vurgulayan Kılıçkaya, affa uğramak ile cezasını tamamlamanın farklı şeyler olduğuna dikkat çekti.
Cezasını çekmiş ve hakların iadesi söz konusu olduğunda, siyasi hakları da verilmişse affa uğrayanlardan ayrı tutulması gerektiğinin altını çizen Kılıçkaya, "Memnu hakları ve siyasi hakları iade edilmişse, suçu işlememiş gibi kabul edilmesi gerekir. YSK, burada farklı bir yorum yapmıştır. Demokrasilerde toplumun, milletin iradesinin önüne bir takım engeller konulmaması gerekir. Geçmişte işlediği suçlardan dolayı seçilip seçilemeyeceğine millet karar verecektir. Milletin vereceği karara saygılı olunmalıdır. Burada asıl mesele 'teröre mi gitsinler yoksa gelip siyaset mi yapsınlar.' Sorun bunun tercihiyle ilgilidir. İhtiyaçlarını, taleplerini, sorunlarını Meclis kürsüsünden ifade etmeleri gerekir ki bu ülke de terörden kurtulsun. Bu kararın hiç kimseye faydası yoktur. YSK, daha önce verdiği kararlarda da işin özüne, esasına giren, kanuni laftan ne anlaşılıyorsa o şekilde dar yorum yapmıştır. Geçmişteki meselelerde de aynısını benimsemiştir. O nedenle hukukçu olarak karar çok şaşırtmadım." dedi.
Anayasa Emekli Yargıtay Savcısı Ahmet Gündel de Hatip Dicle ve Leyla Zana konusunda verilen kararın kanunlar çerçevesinde hukuki bir karar olduğunu ifade etti. Diğerlerinin durumuna bakmak gerektiğini anlatan Gündel, YSK'nın geçmişte bir takım siyasi kararlar verdiğini ve bunu da kendisinin eleştirdiğini hatırlatarak şu an verilen kararın doğru, hukuksal bir karar olduğunu savundu. YSK'nın, Anayasa ve yasalara bağlı olduğunu dile getiren Gündel, kurumun geçmişte kendi içtihatlarını da dikkate aldığını kaydetti. Siyasi bir karar olduğunu düşünmediğini belirten Gündel, kararın herhangi bir partinin işine yarayacak bir sonuç doğurmayacağını savundu.
"ASKERİ DARBENİN GETİRDİĞİ ANAYASANIN AĞIR LABİRENTLERİNDEN BİRİDİR"
Emekli Askeri Hakim Faik Tarımcıoğlu ise 12 Eylül 1980 askeri darbesinin getirdiği Anayasanın çok ağır labirentlerinden biri olduğunu söyledi. "76. maddesi o kadar çok kötü, yanlış, hukuk dışı yazılmış ki aradan 30 sene geçmesine rağmen böyle saçmalıklara yol açıyor." diyen Tarımcıoğlu, YSK'nın kararıyla 12 Eylül referandumunun ne kadar faydalı olduğunun bir kez daha ortaya çıktığını belirtti.
YSK'ya ilişkin maddelerin ilave edilemediğini, demokrasi için bunun şart olduğunu, ancak o günün şartlarına göre ancak bu kadar yapılabildiğini anlatan Tarımcıoğlu, sıfır kilometre bir Anayasanın mutlak suretle neden zaruri olduğunun ortaya çıktığını vurguladı. 45 yıllık hukukçu olduğunu ve 1961 anayasalarından sonra YSK'nın hep var olduğunu dile getiren Tarımcıoğlu, şöyle devam etti: "YSK'nın, hukukun üstünlüğüne inanmış, ileri demokratik bir yorum yaptığını şimdiye kadar görmedim. YSK maalesef son derece dar, ileri demokrasilerde görülmeyen ve kanunları çok katı uygulayan ve yorumlayan bir ideolojiye sahip." diye konuştu.
"KARARIN HUKUKİ OLMASI HUKUKİ OLDUĞUNU GÖSTERMEZ"
YSK'nın bu kararının, hukukiliği veya yönetmeliğe uygun olmasının onun hukuki olduğunu göstermeyeceğinin altını çizen Tarımcıoğlu, bu anlamda bir sansür uygulanmasının kabul edilemeyeceğini ifade etti. En son YSK'nın aldığı yurt dışında yaşayan Türk vatandaşların oy kullanamamasındaki katı tavrını kendi söylediklerini teyit ettiğini savunan Tarımcıoğlu, "Elbette milletvekili olabilmek için bir kriter olması gerekiyor. Bunun araştırılması gerekiyor, burada itiraz edilecek bir konu yok. Her türlü örgütsel ve partisel faaliyetin terörist damgasıyla damgalanmasıdır problem olan." dedi. Tarımcıoğlu, YSK'dan farklı bir yorum yaparak hukukun üstünlüğüne katkıda bulunmasının beklendiğini ifade etti.
SON VİDEO HABER
Haber Ara