Halen şekillenmekte olan hür Libya'da toplum hukuk ve adalete açılıyor.
Yerel komiteler oluşturduk, sonrasında da artık geri dönülmez bir noktaya gelmiş olan mücadelemizi yürütmek, ilk kez demokrasiyi kurmak ve nihayet Kaddafi ile ailesinin boyunduruğundan kurtulan kadın erkek tüm Libyalıların şeffaf ve özgür genel seçimler aracılığıyla görüşlerini ifade edebileceği gün gelene kadar sararıp solmuş ülkemizi yönetmek için bir Geçici Milli Konsey oluşturduk. Ne yazık ki Libya'nın tiranı hâlâ iktidardadır.
Önceleri savunmada kalan tiran Kaddafi, sonrasında saldırıya geçti. Ordusu ve paralı askerleri mücahitlerimizi Sirte kenti önlerine doğru itti. Tanklarının ağır silahlarının çölde dolaşan ölüm orduları karşısında, tanksız topsuz ağır silahsız haldeki korkusuz genç yiğitlerimiz, büyük kayıplar vermekten çekinmeyerek, kuşatılmış haldeki Misrata'ya ve Kaddafi'nin botlarının çiğnediği Trablus'a doğru yürüdüler.
Bingazi'yi diktatörün neden olduğu kan gölünden kurtaran Fransız uçakları olmasaydı, Bay Sarkozy ve müttefiklerinin idaresinde uluslararası kamuoyunun müdahalesi olmasaydı tüm Libya şu an ölüm kalım savaşı veriyor olacaktı. Zira bir çölde tankların karşısında hiçbir şey duramaz, onlara ancak havadan müdahale edilebilir. Batılı ülkelerin uçakları tam zamanında ve güçlü bir şekilde oradaydılar, bunun için kendilerine müteşekkiriz.
Ancak NATO uçak filoları sivilleri insan kalkanı olarak kullanan Kaddafi güçlerinin barındığı işgal altındaki kentlere saldıramaz. Biz özgür Libyalılar dahi, saldırıya uğramış ya da köleleştirilmiş yurttaşlarımız için bu görev ne kadar ivedi ve yaşamsal olsa da yerine getirmek için yeterli bir güce hâlâ sahip değiliz. Ne yazık ki henüz altı haftalık bir özgürlük, silahlı binlerce yurttaşı bir ordu haline getirmemize yetmiyor; daha fazla zamana ihtiyaç var. Şu an için en azından bulunduğumuz yerleri koruyabiliriz. Söz konusu koşullarda bu kadarını başarabilmek dahi bize gurur veriyor.
Biz, bizim yerimize savaşılmasını istemiyoruz. Yabancı askerlerden gelip düşmanı yenmesini de talep etmiyoruz. Libya'nın dostlarının bizim yerimize yurdumuzu kurtarmasını da beklemiyoruz. İsteğimiz, sadece diktatörün paralı askerleri ve muhafızlarına onurla karşı koyabilecek ve sonrasında kentlerimizi kurtarabilecek bir güç oluşturabilmemiz için bize zaman verilmesinden ibaret.
Uluslararası kamuoyu, eğer sözünden geri dönmek istemiyorsa, sadece uçaklarıyla müdahale etmekle kalmayıp gerekli teçhizat ve silah göndererek bizim yardımımıza koşmayı sürdürmelidir. Bize özgürlüğümüze kavuşmamız için gerekli vasıtalar sağlansın biz de dünyayı şaşırtalım; Kaddafi ancak bizim gençliğimizden ve başlangıçtaki zaaflarımızdan daha az güçlüdür; Kaddafi bir kâğıttan kaplandır; bekleyin neler olacağını göreceksiniz.
Başlangıçtaki zaafı bahane ederek, neredeyse koşulsuz bir barışı, sunakta kurban etmek istemek hem adaletsiz hem de sonuçları itibarıyla ölümcül olacaktır.
Bu bir barış mı yoksa adı konmamış bir teslimiyet mi olacaktır? Kaddafi ile akılcı bir zeminde görüşülebilir mi? Bu tiranın birlikleri tehlikeli bir şekilde Libya'yı tehdit ederken kendisiyle konuşulabilir mi? Orada burada teslimiyetçiliğin taraftarlarının bahanesi olan kör bir gerçekçilik adına, bizi kurtaran desteği küçültüp ve belki yarın ellerimizi mi bağlayacağız? Özgürlüğün zafer kazanması için zamana ihtiyacı var.
Kaddafi'nin sonu gelsin diye çok bekledik; biraz daha zamana ihtiyacımız var. Yabancı dostlarımızdan, hür bir Libya, onun da ötesinde özgürlükten ve adaletten mahrum halklar için verdiğimiz mücadelemizi bezginlik ya da sabırsızlık nedeniyle bozmamasını diliyorum.