Eminağaoğlu: Hiçbir ülkede Askeri Yüksek İdare Mahkemesi yok
Eski Yargıçlar ve Savcılar Birliği Vakfı (YARSAV) Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu, Anayasanın değiştirilemez ilk 4 maddesinin hukukun üstünlüğü çerçevesinde ifade edilmediğini söyledi. Yeni anayasada askeri yargının alanının daraltılması gerektiğini i
15 Yıl Önce Güncellendi
2011-04-08 11:00:55
İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Mezunları Cemiyeti tarafından Lütfü Kırdar Sergi ve Kongre Sarayı'nda 35. İktisatçılar Haftası kapsamında düzenlenen panele konuşmacı olarak eski YARSAV Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu, eski Yargıtay Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, CHP Milletvekili Atilla Kart ve Prof. Dr. Burhan Şenatalar katıldı.
Panelin açılış konuşmasını yapan Sabih Kanadoğlu, Başbakan Erdoğan'ın gündeme getirdiği başkanlık sistemini eleştirdi.
Panelin ilk konuşmasını yapan Ömer Faruk Eminağaoğlu da, mevcut anayasanın 12 Eylül ile özdeş olduğu için kimsenin sahiplenmek istemediğini dile getirdi. Yeni anayasanın kurucu meclis ile yapılması görüşünün savunan Eminağaoğlu, "12 Eylül ruhu önemli ölçüde o anayasanın dışında kalmasına rağmen toplumda bu anayasaya bir refleks söz konusu. Mevcut anayasayı da incelediğimizde bu sonuca varabiliyoruz. Yeni bir meclis ama yeni bir kurucu meclis ile olanaklıdır. Yepyeni bir metni ortaya çıkardığınızda anayasalar göstermelik bir metin değil değiştirilemez maddeleri de esas aldığınızda yeni bir anayasayı yeni baştan yazma tali kurucu iktidar olarak mevcut meclisin yapabilmesi söz konusu değil. Onun için yeni bir kurucu meclis mutlaka olması gerekiyor. Yeni bir anayasada Cumhuriyetin niteliklerinin de değişmezliğinin toplumun hem geçmişi hem geleceğe yönelik bakışı açısından tarihsel tecrübeleri açısından diğer dünya ülkeleri anayasalarına da baktığınızda kuşkusuz Cumhuriyetin niteliklerinin yer alması ve değiştirilemezliğinin yer alması gerektiği düşüncesini taşıyorum. Ancak 1924 anayasasına 1961 anayasasına baktığımızda anayasasının değişmez maddelerinin korunması gerektiğini ama 12 Eylül diliyle formülasyonuyla değil gerçekten Cumhuriyetin niteliklerini felsefesini yansıtır bir biçimde yazılması gerektiği düşüncesini taşıyorum. Şuan itibarıyla 1982 anayasasının değişmez hükümleri ilk dört maddesi söz konusu ama başlangıç bölümünde 1995'te değiştirilse de ilk dört maddenin gerçekten hukukun üstünlüğü çerçevesinde ifade edilmediği düşüncesindeyim. Ama demokratik laik sosyal bir hukuk devleti olduğuna yönelik Cumhuriyetin niteliklerinin ve değişmezliğinin bu maddeler kapsamında korunması gerektiğini savunuyorum." diye konuştu.
'ASKERİ YARGININ ALANI DARALTILMALI'
Yeni anayasada askeri yargının alanının daraltılması gerektiğini dile getiren Eminağaoğlu, "Askeri yargı konusunda bugün Türkiye'de ortaya atılan anayasa değişiklik taslaklarına ve projelerine baktığınızda hiç tartışılmayan bir konu var. Askeri Yüksek İdare Mahkemesi dünyada sadece Türkiye'de olan mahkeme. 1970'lerde 12 Mart sonrası kurulmuş tek askeri idare mahkemesi yerel mahkemesi olmayan bir mahkeme. Yüksek yargıda 6 tane yüksek mahkemesi olan bir başka ülke yok. 2011'deki seçimleri düşünürsek parlamenter sayısından daha çok yüksek yargıcı olan bir başka ülke de yok. Öyle bir Yargıtay ve Danıştay yaratıldı ki bu yapının yüksek yargının içtihat mahkemesi kimliğine çekilerek siyasi iktidarın yapılanmasına izin vermeyecek şekilde anayasal güvencelerin yeterli olmadığı ortaya çıkmıştır, buna göre yeni anayasada bu hükümlerin gözetilerek düzenlenmesi askeri yargı alanının daraltılması gerektiği düşüncesindeyim." şeklinde konuştu.
Panelde konuşma yapan CHP Milletvekili Atilla Kart ise 1961 anayasası ile 1961 anayasasında hakim olan iradenin Demokrat Parti kitlesini ya da Adalet Parti kitlesini o anayasanın yapımına iştirakini sağlayamadığını ifade etti. 1961 ve 1982 anayasalarının toplumda yarattığı dalgalanmayı ve bunun günümüze yansımalarını değerlendiren Kart, "1961 anayasası elbette o ihtilal sonucu meydana gelen idamları siyaset olarak da insani olarak da kabul etmek mümkün değil. 1961 anayasası temel hak ve özgürlükler bakımından herhalde anayasa hukuku tarihimizin en önemli anayasalarının başında geliyordu. Böyle bir anayasa Türkiye'de kalıcı olamadı. Bunun pek çok sebebi var. Bunun en önemli sebebi olarak şunu görüyorum. Burada anayasalardaki olmazsa olmaz şart toplumsal uzlaşma ve diyalogdur. Temel bir sözleşme yapıyoruz. 1961 anayasasında maalesef bu yapılmadı. Bunu bir özeleştiri olarak da kabul edebilirsiniz. 1961 anayasasında hakim olan irade Demokrat Parti kitlesini ya da Adalet Parti kitlesini o anayasanın yapımına iştirakini sağlamadı. O kitle uzak tutuldu. O kitle o anayasaya sahip olma duygusunu yaşamadı yaşayamadı. Bunun getirdiği ciddi bir toplumsal ayrışmayı yaşadık. Bütün bunların yanında şunu gördük, aslında getirilen bu anayasal kavramlar temel hak ve özgürlükler yine bir özeleştiri olarak yapmak gerekir diye düşünüyorum; yargı bağımsızlığını o mükemmel denebilecek düzenlemeyi en başta yargı kurumları içselleştiremedi. Yargı adeta yürütme organı yerine geçerek içten tesis etme tavrı içine girdi. Yani yerindelik denetimi yapmaya başladı. Bunun getirdiği kırılmaları yaşadık. Bunun devamında 1980 ihtilalı geldi, yeni anayasa yargının elini kolunu bağlayan yargını bırakın yerindelik denetimi yapmasını yargının yasallık denetimini elinden almaya çalışan bir süreci de 1982 anayasası ile yaşamaya başladık. Bugün de bu siyasi parti iktidarı eliyle yargının yasallık denetimini bile tamamen şekli hale getirmek isteyen bir siyasi iradeyi görüyoruz." şeklinde konuştu.
SON VİDEO HABER
Haber Ara