Uyanık, 32 yıldır iktidarda bulunan Devlet Başkanı Ali Abdullah Salih aleyhine başlayan protestoların seyrini AA muhabirine değerlendirdi.
Dünyanın önemli stratejik merkezlerinden biri olan Yemen'in bölgedeki diğer Arap ülkelerinden farklı olarak kendi kendine yetebilecek kaynaklara sahip olması nedeniyle önem arz ettiğini ifade eden Uyanık, buna rağmen Yemen halkının ''yoksulluk ve yolsuzluk'' ile karşı karşıya olduğuna işaret etti.
Dünyanın önemli stratejik merkezlerinden biri olan Yemen'in bölgedeki diğer Arap ülkelerinden farklı olarak kendi kendine yetebilecek kaynaklara sahip olması nedeniyle önem arz ettiğini ifade eden Uyanık, buna rağmen Yemen halkının ''yoksulluk ve yolsuzluk'' ile karşı karşıya olduğuna işaret etti.
Hayat standartlarının çok düşük olduğu ve bir kişinin ortalama maaşının 100 ile 150 dolar arasında değiştiğini kaydeden Uyanık, Yemen halkını, ''çok temiz, mütedeyyin ve Ortadoğu coğrafyasında Türkiye ve Türklere karşı en yakın millet'' diye tanımladı.
Yemen'de Osmanlı dönemini anımsatan Uyanık, ''yıkılmakta olan bir devlet ile yeni kurulmakta olan Türkiye Cumhuriyeti'nin neden buraya önem verdiğini ve 7. Kolordunun neden burada tutulduğunu anlamak için buranın stratejik öneminin iyi anlaşılması gerektiğini'' söyledi.
''YEMEN BİR SERHAT ŞEHRİYDİ''
Kendisini ''Hadim-ül Harameyn'' (kutsal toprakların hizmetçisi) olarak adlandıran Osmanlı'nın dönemin küresel güçlerine karşı Yemen'i güvende tutarak Hicaz bölgesini güvende tutacağına, Hicaz'ı güvende tutarak kutsal toprakları ve Suriye'yi güvende tutacağına ve dolayısıyla Anadolu'yu güvende tutacağına inandığını belirten Uyanık, ''Yemen Osmanlı için bir serhat şehri olmuştur'' dedi.
''Yemen'de cereyan eden olayları ele alacak olursak, Arap dünyasının aşiret yapısını iyi analiz etmemiz lazım'' diyen Uyanık, İslam peygamberinin bu aşiret anlayışını kaldırmak için uğraştığını, bunun Muaviye dönemi ile tekrar ihsas edildiğini, ama Osmanlı döneminde bölgenin ''Yemen Beylerbeyliği'' diye adlandırılması nedeniyle aşiret yapısının uzun bir süre hissedilmediği görüşünü savundu.
Osmanlı'nın bölgeden çekilmesi ile Fransa, İngiltere ve İtalya'nın bölgeyi yeniden şekillendirdiğini ve aşiret reislerinin idare ettiği küçük ''sultanlıklar'' oluşturduğunu kaydeden Uyanık, ''Araplar Osmanlı hakimiyeti bittikten sonra oldukça demokratik ve özgür bir yapıya kavuşacaklarını sanırken daha sert bir sarmalın içine düştüler'' dedi.
''DEVRİM TIKANDI''
''Yemen devrimi tıkandı ve ülkede karamsar bir tablo oluştu'' diyen Uyanık, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Burada Kuzey ve Güney problemi var. 1990'da bunlar birleştiler, ama 94'te Güney Yemen bağımsızlığını ilan etti ve çok sert bir şekilde bastırıldı. Eğer bu gerçek kaçırılırsa, bugün sosyalist yapıya sahip güney illerinde cereyan eden hadislerde önemli bir noktayı atlamış oluruz. Çünkü Güney Yemen, Kuzey Yemen'i besliyor. Buna rağmen Güney, Kuzeyin kendisine adaletli dağıtım yapmadığından şikayetçi.
Devrimin neden bu kadar uzadığı meselesinde şunu söylemek gerekir ki, Yemen, diğer Arap ülkelerinde olduğu gibi bastırılmış ve sindirilmiş bir muhalefete değil de, daha rahat, organize ve özgür bir muhalefet sistemine sahip. Burada ana muhalefet partisi mecliste temsil ediliyor ve her birinin yayın organları var. Dolayısıyla nispi bir temsil var burada. Fakat 32 yıllık bir tecrübesi olan Salih'in buradaki muhalif hareketlerin belli bir çıkmaza girdiğini gördükten sonra soğukkanlı bir reel politik ile süreci uzattığını ve insanları kötümserliğe ittiğini gördük. Ana caddeler trafiğe kapatıldı, esnaflar dükkanlarını açamadı, tüp gaz sıkıntısı baş gösterdi ve bir yıldırma politikası sisteme sokuldu. Kısacası buradaki durum hükümet lehine devam ediyor ve kilitlendi.''
HUSİ MESELESİ
Prof. Dr. Uyanık, Kuzey-Güney sorununun dışında bir de Husi meselesinin olduğuna işaret ederek, Suudi Arabistan sınırında 2004'ten itibaren Husiler ile yönetim arasında altı tane önemli çatışmanın olduğunu ve çatışmaların ara sıra devam ettiğini söyledi.
Husilerin İran'daki Şii yapısı ile karıştırıldığını ifade eden Uyanık, bu kavramları şöyle tarif etti: ''Aslında yönetimin mensup olduğu 'Zeydilik' mezhebi Şiiliğin bir koludur ve Husiliğin temelinde ise kendilerinden olmayan bir kabileden gelen devlet otoritesine karşı olunması gerçeği yatar. Bu işin teolojik temelidir. İkincisi mevcut yönetimin yoksulluk getirdiğini ve yolsuzluğa battığını söyleyen Husiler, şu anda dışarıda devam eden gösterilerde muhalefet arasında 'Hizb-ül Hak', yani 'Hak Partisi' olarak yerlerini alıyorlar. Burada Sana Üniversitesinde görevli öğretim üyesi zeydi dostum Üstat Murtaza ile yaptığım görüşmede, 'Biz Şia'ya, yani İsna Aşara'ya (On İki İmama) uzağız, hatta Türkiye'deki Sünni Müslümanlığa daha yakınız' ifadesini özellikle vurguladı.''
Ülkenin aşiret yapısına da değinen Uyanık, devrim hareketinin kilitlenme nedeninin burada yattığı fikrinde. Cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih'in çok zekice davrandığını belirten Uyanık, ''Salih üç ayrı kabileden eş alarak her şeye rağmen bu aşiretlerin desteğini sağlamış oluyor'' dedi.
Prof. Dr. Uyanık, Salih'in diyalog çağrılarının muhalefet tarafından ''Yine siyasi manevra yapıyor'' diyerek çevrildiğini, bununla birlikte muhalefetin çözüm önerilerini ortaya koyamadığını belirtti.
Muhalefetin ''Salih gitsin sonrasına bakarız'' havasında olduğunu kaydeden Uyanık, Salih'in ise mevcut dengeleri gözetebildiği için iktidarını koruyabildiğine inanıyor. Uyanık, ''Bu yüzden Salih sonrası için Yemen'in Somali olabileceği ihtimalleri telaffuz ediliyor'' dedi.
''YEMEN'DE EL KAİDE VAR MI?''
''Gerçekten El Kaide Yemen'de sanıldığı kadar etkili mi?'' sorusuna net bir cevap veremeyeceğini bildiren Uyanık, halkın El Kaide'nin izlediği terör ve şiddet politikasına sıcak bakmadığını ifade etti.
Bu görüşünü, 18 Martta göstericilerin kampında düzenlenen kanlı saldırıya şiddet yoluyla karşılık verilmediğine işaret eden Uyanık, dün Sana'da ve evvelki gün Taiz'de cereyan eden şiddet olaylarına da bir misilleme yapılmamasının temelinde ''din adamlarının ve muhalif kalemlerin barış ve kardeş kanı dökülmemesi'' çağrısının yattığını söyledi.
Dünyada oluşan El Kaide algısı hakkında ise Uyanık, ''Usame bin Ladin'in babası Yemenli ve terörü en çok besleyen etken yoksulluk. Fakat buna rağmen halk El Kaide faaliyetlerine çok prim vermiyor. El Kaide yapılanmasının Yemen'de yaygın olduğu izlenimini dünyaya yayan en önemli unsur, bu topraklarda meşhur bir karakter olan İman Üniversitesi Rektörü Abdülmecid Zindani'nin 'El Kaide'ye yapılacak Batı menşeli saldırı bize yapılmış bir saldırıdır' açıklaması olmuştur'' dedi.
El Kaide'nin Yemen'de ''çok parçalı, dağınık'' bir yapıya sahip olduğunu kaydeden Uyanık, ''Bu parçaların arasında güç savaşı var. Bunu da Ali Abdullah Salih çok iyi kullanıyor. Mesela bundan birkaç gün önce güneyde, Abyan kentinde bir mühimmat fabrikasında patlama oldu ve 150'ye yakın kişi hayatını kaybetti. Bu patlama kara propaganda ve buradaki giriftar yapıya iyi bir örnektir'' dedi.
Bu patlamayı yönetimin El Kaide'nin yağmalama olayı olarak lanse ettiğini hatırlatan Uyanık, muhalefetin ise olağanüstü hale ve her yerde sıkı güvenlik önlemlerine işaret ederek oradaki yağmalamadan devleti sorumlu tuttuğuna işaret etti.
AA