TOPLUMU DEVLETE HAPSEDEN BİR ANLAYIŞ “Başlangıç bölümünde, devletten başlayan bir tasarım var. Sonra Türklük, Atatürk milliyetçiliği, bölünmezlik gibi ideolojik olarak belirlenmiş, tanımlanmış ilkeler çerçevesinde devletin içine sokulmuş bir toplum var. O toplumda yaşayan bireyler ancak bu devlet ve toplum yapısının kurallarına uygun yaşarsa, talep hakkı var.”
Gerçek bir hukuk devleti istiyorsak tam da o maddelerin değiştirilmesi lazım. Şöyle: İkinci maddede devlet için “anayasanın başlangıç bölümündeki temel ilkelere dayanan, laik, demokratik, sosyal bir hukuk devletidir” denir. Bakın orada “temel ilkelere dayanan” lafzı var. Laikliği de, hukuk devletini de, demokrasiyi de, başlangıç bölümündeki ilkelere uygun olarak tanımlayacaksınız, diyor. Başlangıç bölümünde, devletten başlayan bir tasarım var. Devlet öngörülmüş; yüce, canlı varlık gibi manevi refahı olan bir madde, ölümsüz saf akıl tarafından bulunmuş bir devlet. Sonra onun içine Türklük, Atatürk milliyetçiliği, bölünmezlik gibi ideolojik olarak belirlenmiş, tanımlanmış ilkeler çerçevesinde devletin içine sokulmuş bir toplum var. O toplumda yaşayan bireyler ancak bu devlet ve toplum yapısının kurallarına uygun yaşarsa, talep hakkı var.
MEVCUT ANAYASA DESPOTİK
Burada tasarlanan devlet nasıl bir devlet?
En son verilen iki karar buna örnek. Orhan Pamuk ile kararı, Yargıtay Genel Hukuk Kurulu veriyor yani bütün daire başkanlarının toplandığı bir kurul. Bu hükümet atamadı bunları. Bu dönemdeki HSYK da atamadı. Bir hukuk devletinde böyle bir şey asla olmaz. Ama işte anayasanın başlangıç bölümünde tarif edilen hukuk devletinin anlayışı budur! Yargı kararı bu temelde yükseliyor. Orada tanımlanan Türklüğü işlevselleştiriyor. Ama merak ediyorum, mesela Türkiye vatandaşı bir Ermeni, Orhan Pamuk aleyhine aynı gerekçeyle dava açsa, mahkeme nasıl karar verecek. Asla vermeyecektir o kararı.
4 MADDE DEĞİŞMEZSE HİÇ BİR ŞEY DEĞİŞMEZ
İlk dört maddeye dokunmadan anayasanın kalan kısmının tamamının değiştirilmesinin…
CUMHURİYET DEVLET BİÇİMİ DEĞİLDİR
Anayasaya da bu şekilde girmesi gerekir, değil mi?
Gayet tabi. Orada cumhuriyet diyorsunuz, herkes sorar, bu nasıl bir cumhuriyet diye. İslam cumhuriyeti mi, sosyalist cumhuriyet mi, demokratik cumhuriyet mi, at cumhuriyeti mi? Cumhuriyet devlet biçimi değil çünkü. İkinci maddede laiklik, hukuk devleti ve demokrasi için “cumhuriyetin ilkeleri” diyor. Bunlar cumhuriyetin ilkeleri değildir. Demokrasinin kendisi bir devlet biçimidir, laiktir, hukuk devletidir, başka türlü olmaz. Hukuk devleti olmayan bir demokrasi yok. Bunları cumhuriyetin ilkeleri diye ayırdığınızda yani laikliği ve hukuk devletini demokrasiden çıkarttığınızda demokrasi devlet anlayışı olmaktan çıkar, ne olduğunu da bilemezsiniz. Tanımlayamazsınız, öyle boş bir şey olur. İşte bu nedenledir ki laiklik, hukuk devleti ve demokrasi despotizmi ifade eden kavramlar olarak öne çıkıyor. Onun için bunun değişmesi, devletinin biçiminin demokrasi olarak belirtilmesi gerekir, ilke olarak değil.
Nasıl ifade edileceği de önemlidir herhalde, öneriniz ne?
1. maddeye cumhuriyeti de güvence altına alacak şekilde “demokratik bir cumhuriyettir” ya da “cumhuriyeti benimseyen bir demokrasidir” denebilir. Ama mutlaka değişmesi lazım, Başlangıç bölümünü de kaldırmak lazım.
ÖNCE MİLLET OLUR SONRA DEVLET
3. maddedeki “Türkiye Cumhuriyeti, ülkesi ve milleti ile bölünmez bir bütündür” cümlesi de benzer bir sorun taşıyor mu?
DEVLETİN DİLİ DEĞİL RESMİ DİLİ
Ya “Devletin dili Türkçedir” ifadesi? Devletin dili olur mu, “devletin resmi dili Türkçedir” denmesi gerekmez mi?
SORUN ÇÖZMEK İÇİN ANAYASA YAPILMAZ
Kürtler, Kürt sorununun çözülmesi için yeni anayasaya Kürtçenin lafzen girmesini istiyorlar. Devletin resmi dili Türkçedir. Kürtçe de Türkiye’de konuşulan bir dildir, gibi bir ifade…
Anayasa, var olan sorunları çözmek için yapılmaz. Anayasayı öyle bir düzenlersiniz ki o sorun ortadan kalkar, buna benzer başka sorunlar da çıkmaz. Böyle, sorunu çözmek için Kürtçeyi oraya koyalım, gibi bir tartışma olmaz. Çünkü ya “öyle bir anayasa yapalım ki her türlü özgürlüklerimizin kullanımını güvence altına alsın” dersiniz, ya da şu andaki gibi “öyle bir devlet yapısı kuralım ki insanların tek tek ya da topluca özgürlüklerinin kullanmasına karşı devlet kendini güvenceye alsın” dersiniz. Özgürlükleri temel alan bir anayasa yaptığınız zaman sorun çıkmaz çünkü özgürlüklerin temelinde kimliklerin kullanımı için hakların inşası vardır. Bunu yaptığınızda zaten ana dil diyecektir, devlet de onu kolaylaştıran ama halkın denetiminde bir devlet yapısı olacaktır, demokrasi buradan başlar. Yoksa mevcutta olduğu gibi “ben devletim sana bu hakları vermiyorum” der, bu da despotizmdir.
İNSANLARI HAKLARINA YABANCILAŞTIRAN ANAYASA
2. maddede ‘cumhuriyeti’ yani devleti tanımlarken “insan haklarına saygılı” diyor. Bağlı değil, saygılı...
Neden?
Saygılı, dayalı vesaire dediğiniz zaman bireyi zaten kendi haklarına karşı yabancılaştırıyorsunuz. O tam bir yabancılaştırma unsuru. Anayasanın temeli insan haklarıdır zaten. İnsanların özgürlüklerini kullanmasının güvencesi olarak koyuyorsanız da fark etmez, o yüzden. Ama devleti özgürlüklerin kullanımına karşı koruyorsanız, işte böyle insan haklarına saygılı olacağım dersiniz, ama despotizm yine de aşikârdır. Tasarladığınız anayasanın siyasi tavrı önemli burada, kavramlar, ifadeler değil. Bunların hepsi baskıcı rejimin göz boyayıcı, aldatmaya yönelik gevezelikleri, yabancılaştırıcı unsurları.
İRADENİZ YOK SAYILIYOR
Anladım. Ya “Atatürk milliyetçiliğine bağlı” ifadesi, cumhuriyetin bir niteliği olarak…
“BİZ TÜRKİYE HALKI”
Bireyin haklarını korumakla yükümlü, toplumsal sözleşme hükmünde olması gereken anayasanın “Türkiye devleti bir cumhuriyettir” diye devleti önceleyerek başlaması da bir sorun değil mi? İlk kez darbesiz, general emriyle değil toplum talebiyle bir anayasa yapılacak. Neden yeni anayasamız devlet tanımıyla değil, irademizin ifadesi olarak “Biz Türkiye halkı…” diye başlamasın?
Olabilir tabi. Başlangıç bölümünde insan haklarından, özgürlüklerinden bahsedilip devletin biçimine, yapısına sonradan geçilebilir tabi. Bireyin özgürlüklerinin ve kullanımının güvencesi olarak devlet “demokratik cumhuriyettir” denir, olabilir.
4. MADDENİN KİLİDİ NASIL AÇILIR?
İlk üç maddenin kilidi 4. madde ve orada “ilk üç madde değiştirilemez, değiştirilmesi teklif edilemez” deniyor. 4. maddeye dokunulabilir mi?
Bu anayasaya ilk dört madde dahil bal gibi dokunulabilir, hem de bu anayasal sistem içinde kalarak. Hiçbir engel yok. Bu maddeler de kaldırılabilir, istediğiniz gibi bir anayasa yapma imkânınız var, aksini nasıl söylüyorlar bilmiyorum.
Şimdi kalkıp bir parti kursak ve diyelim ki kısa, 25 maddelik en demokratik bulduğumuz anayasayı yapsak. Halka da “bizi seçin, iktidara geldiğimizde anayasa bu olacak” desek, halk bunu çok tutsa, “biz bu ülkede bu anayasayla barış ve kardeşlik içinde yaşayacağız” dese... 450 milletvekiliyle geldik, eski anayasayı kaldırdık, yenisini koyduk. Ne çıkacak karşımıza? Anayasa Mahkemesi mi? Mevcut sistemde AYM’ye 111 milletvekilinin imzasıyla gidiliyor, 450 milletvekilimiz, dolayısıyla gidilemez. Başka? Cumhurbaşkanı veto etti. Edemez, etse de Meclis’ten, 450 vekilden aynen geri gelecek. Cumhurbaşkanın yapacağı tek şey referanduma götürmek… Götürsün. Bu 450 milletvekilini, anayasa için halk seçti zaten. Bitti! Yani mevcut anayasal sistem içinde bile, bu maddeler de, anayasanın tamamı da değiştirilir, teorik olarak bu mümkün. Hiçbir hukukçu bunu diyemez, diyemiyor zaten.
KİMSE KIVIRTMASIN
Kaldı ki daha önce değiştirilmiş, 95’te ve 2001’de.
Başlangıç bölümünde bazı değişiklikler oldu ama çok da önemli değildi. Kutsal devlet kalktı, yüce devlet geldi. Biri gökyüzü kavramı, biri yeryüzü kavramı, öz açısından hiçbir şey değişmiyor. Değiştirilemez denilen maddelerin değiştirilemeyeceğini savunmak anayasanın başlangıç bölümündeki despotik devleti savunmak demektir. Kimse bundan kıvırtamaz. Tam tersine demokratik bir devlet yapısına siyasi yapıya ulaşmak için değiştirmek lazım.
Star