Hülya Kurgan / Sevcan Kahveci / TIMETURK
Mavi Marmara saldırılarından sonra işgal devleti İsrail tarafından tutuklanan, diğer tutuklulardan farklı bir hapishaneye götürülen Raid Salah, Türk vatandaşlarının da içinde b ulunduğu tutukluların derhal salıverilmesi talebi üzerinde ısrar eden başbakanın istemiyle sonradan serbest bırakılmıştı.
Mirasımız Der’in Kudüs’te bulunan Osmanlı mirasını koruma ve İsrail devletinin Yahudi yerleşim birimleri noktasındaki yıkımları doğrultusunda tekrar Türkiye’ye davet ettikleri, 1948 hareketi lideri Şeyh Raid Salah ile kısa bir mülakat gerçekleştirerek; özelde Filistin ve Gazze, genelde ise Ortadoğu üzerine birtakım tespitler kaydettik.
Mavi Marmara ve özgürlük filosundan önce de türkiye’ye bir ziyaret gerçekleştirmiştiniz. Bu süre zarfında, yani mavi Marmara öncesi ve mavi Marmara sonrasını nasıl görüyorsunuz, herhangi bir fark söz konusu mu ?
Elbette, bu süre zarfında büyük bir fark görüyorum. Zira Türkiye halkı mavi Marmara ile birlikte tam teşkil hazırlanmış ve İsrail işgalinin bölgeden çekilmesiyle ambargonun kaldırılmasına yönelik dünya’ya mesajlarını iletmişlerdir. Bununla birlikte Flistinin istikbali ve başkentin Kudüs olması gerektiğine yönelik gayretlerini de görüyoruz..
Mavi Marmara gemisi içinde ve sonrasında Türkiye halkından nasıl bir yaklaşım gördünüz?
Mavi Marmara gemisi içinde Türkiye halkı ile birlikte yaşayıp gördüğümüz şey, peygamber (s.a.v.)in de buyurduğu gibi adeta cennet bahçelerinden bir bahçeydi… gemi içerisinde bulunduğumuz süre zarfında kur’an okunup, birtakım dersler işlenmekle birlikte Hamas marşları da söylenerek tüm guruplar arasında yoğun bir sevgi ve kardeşlik atmosferinin oluştuğunu gördük. Ayrıca gemi içerisinde olası İsrail saldırısına yönelik hazırlıklar da yoğun bir biçimde devam ediyordu. Açıkçası mavi Marmara girişimi, ilahi bir lütüf olmanın yanı sıra içinde taşıdığı kadın ve erkek yolcularıyla birlikte ciddi anlamda manevi havanın olduğu bir özelliğe sahipti…
Mahmud Abbas’ın hükümet, Filistin ulusal konseyi ve milletvekili seçimlerinde Hamas’ın da seçimlere ortak olmasını ısrarla talep etmesinin sebebi nedir?
Öncelikle şunu belirtmeliyiz ki Filistin halkından gerek yetkili kişiler ve gerekse sıradan inanlar bir çok mahkumiyetler yaşadılar. Bununla birlikte işgalci İsrail güçleri Filistin halkı için hiçbir şekilde barış ve silm’i istememekle birlikte hiçbir görüşmenin de olumlu sonuç doğurmamasını istemezler. Aksine bütün görüşmelerin ve arabuluculuk girişimlerinin sonuçları sıfırla noktalanmasıyla birlikte işgal güçleri bu ortamdan yararlanmayı fırsat olarak görmektedirler.
Yine aynı şekilde işgal güçleri bu görüşme ortamından istifade ederek Batı Şeria, Kudüs ve Gazze’yi kendi planları çerçevesinde dönüştürme çabasındadır. Bu durumu ise bilmeyen Filistinli yoktur… Mahmud Abbas ise Filistin uzlaşısı çerçevesinde böyle bir girişimde bulunmuş olup, bundan günler önce bu anlaşma çerçevesinde İsmail heniye kendisiyle gazze’de bir görüşme gerçekleştirmişti. Bu görüşme ise Gazze ve batı şeria arasındaki tüm sorunların çözümü için girişim niteliğindeydi.
Açıkçası bu görüşmeler neticesinde Filistin’in işgal güçlerine karşı tek bir saf’ta bulunması ne güzel bir sonuç olurdu. Beklentilerimiz bu yönde…
Peki Hamas’ın bu talebe karşı tutumu ne yönde olacaktır?
Hamas, çok açık bir şekilde üzerine düşen görevleri ve Filistin’in barış ve uzlaşıya varması için tutumlarını son derece olumlu sergilemektedir. Fakat mısır’ın Devrik lideri hüsnü mübarek tüm Filistin uzlaşısına yönelik çalışmaları bozarak süreci çok zor bir duruma dahil etti. Bu son dönemde gerçekleşen devrimler üzerine artık görevden düşürülen Hüsnü mübarek ve riskli planları da son bularak İsmail henie’in de katıldığı ve başlamış olan çalışmaların başarıya ulaşmasındaki tüm engeller de kalkmış oldu.
Ortadoğu’da meydana gelen devrimleri ve tüm bu olanları özelde Filistin, genelde ise Gazze üzerinden nasıl değerlendiriyorsunuz?
Öncelikle arap dünyasında gerçekleşen tüm bu devrimleri mübarek ve kutsal olarak addediyorum. Zira bu gerçekleşen olaylar arap dünyası için gerek şimdi, gerekse gelecekte sevindirici bir gelişme olduğunu düşünüyorum. Yine aynı şekilde bu devrimler Filistin, Gazze ve Kudüs davası için önemli rol oynamaktadırlar.
İnanıyorum ki Tunus’ta başlayan, Mısır’da devam eden ve Libya’da ayyuka çıkan bu devrimlersadece bu ülkeler ile sınırlı kalmayacaktır. Aksine tüm bu devrimler, hızla yayılarak Filistinli ve tüm mazlumların zaferi olacaktır. Mavi Marmara’dan gecikmeli olarak meydana gelen bu devrimler, Allah’tan dileğim şudur ki; ilk olarak Tunus halkı, ardından Mısır ve Libya olmak üzere Filistin, mukaddes Kudüs ve mescidi aksa için bağımsızlıklarının başlangıcı olur…
Devrim sonrasında gazze’ye uygulanan ambargonun etkili taraflarından biri de rafah kapısıydı. Devrimden sonra bu kapı açılacak mıdır?
Evet, devrimin Gazze halkı için önemli getirilerinden biri de dikta yönetici olan devrik lider hüsnü mübarek tarafından yürütülen refah kapısının fonksiyonsuz hale getirme girişiminin ortadan kalkması olmuştur. Bununla birlikte Allah’ı Azze ve Celle’den isteğimiz devrik lider hüsnü mübarek tarafından tutuklanan tüm Filistinli mahkumların da biran önce salıverilmesidir. Yine aynı şekilde mübarek rejiminin derhal yok olmasını istiyoruz ki bu da mısır halkının Filistin, Kudüs ve mescidi aksa davası için üstlendikleri rol ile gerçekleşecek bir durumdur.
Mısır’da bulunan yeni yönetim ve yapılan çalışmaları nasıl buluyorsunuz?
Mısır’da şuan aşama aşama çok güzel değişikliklerin yapıldığını görüyoruz, zira bu değişikliklerin bir defa’da hemen olmasını beklememiz mümkün değil. Bununla birlikte gerçekleşen bu değişikliklerin istifnasız bir şekilde özgür ve nezih seçimlerin başlangıcı olduğuna inanıyorum. Zira Mısır halkı geçmiş yıllar esnasında yönetimde baskıyla tek başına kalan hüsnü mübarek’in tersine liderlerini seçim yoluyla seçtiler.
Kıbrıs Rum lideri Dimitris Hristofyas Mahmud Abbas ile Kıbrıs’ta Filistin elçiliği üzerine bir görüşmede bulundu, sizce bu görüşmenin sebebi nedir?
Esefle belirtmeliyim ki Kıbrıs’ın bu tutumunu samimi ve sadık bulmuyorum. Zira işgal devleti İsrail saldırılarını artırdığı esnada bu kesimin tutumu ve tepkisi söz’den öteye geçmeyerek maalesef yalandan ibaretti.
Bu durumda bizlerin yönelişi ilk olarak Allah c.c.’a tevekkül etmek, ikinci olarak da gerek Filistin, gerekse Kudüs ve mescid-i aksa davasında son derece samimi tutumlar sergileyen Müslümanlara güvenmektir.
Peki bu görüşmedeki amaç nedir?
Hükümetlerin (Filistin ve Kıbrıs rum hükümeti) resmi görüşmelerindeki amaç aslen ya genel anlamda şahsi bir menfaat sebebiyledir, ya da işgal güçleri olan israil’in saldırılarına karşı bir çözüm oluşturma çabasıdır. Fakat hepimizin de şahit olduğu gibi yapılan tüm bu görüşmelerin hiçbirinde adı “Filistin davası” olan bir maslahatı düşünmemektedirler.
Öte taraftan hepimizin anlaması ve bilmesi gerektiğini düşündüğüm bir şey vardır ki o da, bizler için dayanılacak tek merci İslam ümmetidir!
Ortadoğu’da gerçekleşen bu devrimlerde batı ne gibi bir politika takip edecektir?
Batının bu noktadaki resmi tutumuna değinecek olursak, uzun zamandır zalim yöneticiler arap ülkelerinde kalacaklarını zannediyorlardı fakat, artık arap yönetimleri halklarının kendilerini kuşatma altına almasıyla yakında yok olacaklardır. Gerçekleşen bu devrimler aksi bir durum oluşturarak bütün zalimleri ortadan kaldıracak ve halklar otoriter yönetimlere karşı zafer elde edeceklerdir ve bunda endişe edecek hiçbir şüphe yoktur inşallah. Batılıların resmi tutumlarını, yaşanan bu devrimleri kendi lehlerine çevirmek için yani bir bakıma çalmak üzere bir girişim olduğunu anlamamız gerekir. şöyleki tüm bu devrimler Amerikalılar ve diğer batılıların tarafından açgözlülükle takip edilmekte ve hükümlerin, durumların farklı şekilde kendilerine dönmesini istemektedirler. Bizlerin bu noktada çok dikkatli ve yakinen uyanık davranmamız gerektiğini düşünüyorum. Devrimin liderliğini yapan Tunus, mısır, Libya, yemen ve benzeri bölgeler için Allahtan başarılar dileriz…
Devrim çerçevesinde düşündüğümüz zaman istikrar nasıl oluşacaktır?
Şüphesiz bu devrimler Arap dünyasın’da İslam ve Ortadoğu için yeni bir tarih başlangıcıdır. Fakat Allahın izniyle güçlü bir şekilde bizler bu durumu muhafaza edecek ve tüm devrim düşmanlarını yani Siyonizm, Amerika ve diğer batılı güçlerin yapmış oldukları planları bozacağız. Çünkü bu güçler devrimden fazlasıyla korkmaya başlayarak daha yolun başında iken devrimleri nasıl çevirebileceklerini düşünmeye başlamışlar...
Ve son olarak şunu söylemeliyim ki bizler; Efendimiz (s.a.v)’in müjdelediği üzere yaşanan bu devrimlerin hilafet için tarihi bir başlangıç olduğunu düşünüyor, ve aynı zamanda nebevi metodun oluşacağına inanıyoruz….
Teşekkür ederiz.