"NATO Review" dergisinin son sayısında yayımlanan ve Clinton'ın danışmanı Alec Ross ve meslektaşı Ben Scott tarafından kaleme alınan "Sosyal Medya: Neden, Sonuç ve Yanıt" (Social media: cause, effect and response) adlı makalede, Ortadoğu ve Kuzey Afrika'daki muhalif hareketlerin gelişiminde sosyal ağların ve internetin rolü masaya yatırıldı.
Ross ve Scott, Clinton'ın Ocak 2009'da göreve geldiğinde dünya üzerinde 4,1 milyar mobil telefon bulunduğuna, bugün bu sayının 5 milyarı aştığına dikkat çekerek, bu artışın özellikle gelişmekte olan ülkelerde görüldüğünü kaydetti. Ses ve veri aktarımına imkan veren telefon cihazlarının, ekonomik büyüme ve sosyal mobilitenin güçlü araçları haline geldiğini vurgulayan uzmanlar, iletişim, altyapı ve nüfustaki mesafelerin, tarihte görülmedik biçimde kısaldığına dikkat çekti.
İnternetin ulus ötesi bir altyapı olarak ortaya çıkışının kitle iletişiminde dönemsel bir değişimden daha fazlası anlamına geldiğini, bunun tek bir ağda birleşen üçlü bir paradigma değişimine işaret ettiğini belirten uzmanlar, bu değişimi şöyle açıklıyor:
"Kitle iletişiminin, basılı alandan yayına ve dijitale geçişi; iletişimin postadan telgrafa, daha sonra telefona ve internet aktarımına geçişi ve ekonomik altyapının deniz yollarından demiryolları ve karayollarına ve giderek artan bir şekilde internete aktarımı..."
Uzmanlar, bu karışıma uluslararası göçteki büyük artışları ve gelişmekte olan ülkelerde nüfusun yarısından fazlasını oluşturan gençleri de eklemek gerektiğini ve bu gelişmelerin dünya genelinde sosyo-ekonomik ve politik koşulları değiştirdiğini kaydetti. Makaleye göre bu gelişmelerin etkileri, "Cakarta'dan Nairobi'ye, Nairobi'den San Francisco'ya, durgunluğa dayanıklı bilgi ve bilişim teknolojisi pazarlarında; dünya genelinde yapılan insan genetiği ve iklim değişimi konusundaki araştırmaların işbirlikçi üretiminde ve Ortadoğu'daki muhalif hareketlerde" görülebiliyor.
Gücün, önemli bir ölçüde, ulus devlet ve büyük kurumlardan küçük kurumlara ve bireylere geçtiğine dikkat çeken Ross ve Scott, "bu kaymanın dolayımlarının yeni yeni anlaşılmaya başladığını, bu karmaşanın teknoloji değil, dış politika alanında bir karşılık gerektirdiğini" kaydediyor.
TEKNOLOJİK DEVRİM/DEVRİMCİ TEKNOLOJİ
Ortadoğu'da olup bitenlerin, teknolojinin neden olduğu bir devrim olmadığını belirten uzmanlar, "devrime teknolojinin neden olmadığını, ancak bunda büyük bir rol oynadığını" belirtiyor.Muhalif hareketleri, "genç işsizler, iktidarı elinde tutan ailelere duyulan tepki, yüksek gıda fiyatları ve diğer nedenlerin" doğurduğunu yazan uzmanlar, olaylar hakkında kesin sonuçlara varmak için henüz erken olduğunu, ancak bazı çıkarımlar yapılabileceğini kaydetti.
Ross ve Scott, "her şeyden önce teknolojinin, benzer görüşteki insan grupları arasında bağ kurulmasını sağlayarak politik değişimi hızlandırdığını ve eylemlerin oluşturulmasında gerçek zamanlı koordinasyon sağladığını; muhalif hareketi, uzun yıllar alan bir süreçten, haftalar ya da aylar süren bir zamana indirdiğini" belirtti.
Sosyal medyanın zayıf bağları güçlendirdiğini; farklı ilgileri ve geçmişleri olan insanları internet üzerinde ve daha sonra protesto gösterilerinde bir araya getirdiğini kaydeden uzmanlar, üçüncü olarak sosyal ağların, "liderliği çok çeşitli aktörler arasında bölüştürdüğünü" vurguladı.
Makalede, kitlelere ilham veren ve onları organize eden tek bir figür olmadığına işaret edilerek, "21. yüzyılın Che Guevara'sının internet olduğu" kaydedildi.
İnsanların organize olduğu sosyal medya platformlarının, ayrıca ana akım medyanın haber akışlarını da besleyerek değişimin hikayesini bölgeye ve dünyanın kalanına taşıdığına dikkat çeken uzmanlar, Tahrir meydanındaki gençlerin, Twitter kullanıcı adlarını yazdıkları posterler taşıdıklarında, Arap uydu kanallarının bu görüntüleri bütün dünyaya yayımladığını ve sokaktaki yerel seslere dikkat çektiğini yazdı.
Ross ve Scott, makalede şunları kaydetti:
"Merkezi olmayan enformasyon ağlarının, özgür enformasyon akışına ve muhalif hareketlerine destek verdiği açık. İletişim teknolojileri, insanları fikirlerini paylaşmak ve daha önce ulaşamadıkları ya da yasaklanmış bilgileri keşfetme konusunda güçlendirmekle kalmıyor, aynı zamanda dünyanın kalanında yaşamın nasıl bir şey olduğunu gösteren bir pencere açıyor."
DİKTATÖRLER Mİ, DEMOKRATLAR MI?
Makalede yeni teknolojilerin, "diktatörlere mi, demokratlara mı uygun olduğu tartışmasının" sona erdiğini belirten uzmanlar, ancak bunun "diktatörlerin bu teknolojileri etkili bir şekilde kullanmayacağı anlamına gelmediğine, aksine bu teknolojilerin onlar tarafından kullanıldığına" dikkat çekti. Uzmanlar, "sofistike gözetim araçlarıyla artan baskının tehlikelerinden" kimsenin şüphe duymadığını kaydetti.
"Modern politik, ekonomik ve sosyal yaşamın sinir sistemine sızan network teknolojilerinin, merkezi kontrole direnmeye eğilim gösterdiğine" değinen uzmanlar, sonrasında şu sorunun belirdiğini belirtti: "Bu güçleri, uluslararası toplumun yararına; ortak güvenlik, ekonomik refah ve politik isteklerin başarılması yolunda nasıl kullanabiliriz?"
Teknolojinin "agnostik" olduğu yorumunu yapan uzmanlar, teknolojinin toplumda bulunan mevcut sosyolojiyi genişlettiğini ve büyüttüğünü, "toplum demokrasi istiyorsa buna, başka bir şey istiyorsa ona hizmet ettiğini ve bir güç yapısını devirmeyi başarırsa, yenisinin kurulmamasının garantisi olmadığını" kaydetti.
Yazarlar şunları ifade etti:
"Bu nedenle, ABD hükümetinin, insanların güçlendirilmesi ve gelişiminin araçları olarak iletişim teknolojilerine erişimi ve benimsenmesini destekleme politikası, teknoloji üzerine oynanmış bir bahis değildir. Bu, teknoloji yoluyla insanların ilerici arzularının etkinleştirilmesi üzerine oynanmış bir bahistir."
YENİ DİPLOMASİ
Sosyal medyanın hükümetlere, daha fazla insanla bağlantıya geçmek için güçlü bir araç sunduğunu, diplomasinin normalde, egemen ulus devletler arasındaki ilişkilerden oluştuğunu hatırlatan uzmanlar, 21. yüzyılda diplomasideki en kritik buluşun "insandan insana" diplomasi olduğuna değindi.
İletişim teknolojileri ve sosyal ağları kullanarak, farklı ülkelerden insanların, bugünün önemli konularında birbirleriyle iletişime geçebildiğini kaydeden Ross ve Scott, insanların teknoloji üzerinden "ortak sorunlar için çözümleri paylaşabildiğine, yeni fikirleri ödünç aldığına ya da dönüştürdüğüne, ulus ötesi sosyal ve ticari ortaklıklara yatırım yapabildiğine ve birbirlerini eğlendirdiğine" dikkat çekti.
Bu etkileşimin "meyvelerini vermeye başladığına" değinen uzmanlar, örnek olarak, "HIV virüsünün yayılmasıyla mücadele eden uluslararası sivil toplum kuruluşlarının, antiviral ilaçların nasıl kullanılacağı konusunda bilgi içeren metin mesajları kullandığını; Kenya'da geliştirilen bir mobil bankacılık programının dünya genelinde kullanılması için çalışmalar yürütüldüğünü ve genç insanlardan oluşan bir kuşağın, daha özgür toplumlar yaratmak için kendi isteklerini gerçekleştirme yolunda, Tunus ve Mısır'da sosyal medya yoluyla büyüyen olaylardan ilham aldığını" yazdı.
Makalede şu ifade kullanıldı:
"Network yoluyla yeni toplumlara hitap ediyoruz ve hepsinden önemlisi onları dinliyoruz. İki kulağımız ve sadece bir ağzımız olduğunu fark ediyoruz. Teknoloji, tek başına bütün dış politika sorunlarımıza yanıtlar vermiyor, ancak bize daha farklı insanlara daha farklı sorular sorma imkanı veriyor."
Ajanslar