Dolar

34,8957

Euro

36,7227

Altın

3.013,33

Bist

10.058,63

'Türkiye’nin model ülke olma rolüne karşıyız'

TASAM Başkanı Süleyman Şensoy, 'model ülke' söyleminin hem Türkiye hem de İslam ülkeleri açısından sağlıklı bir yaklaşım olmadığını söyledi.

15 Yıl Önce Güncellendi

2011-04-01 17:31:44

'Türkiye’nin model ülke olma rolüne karşıyız'

Hüseyin Güneş’in haberi

İslam Konferansı Teşkilatı (İKT)  Üyesi Ülkeler Düşünce Kuruluşları Forumu’nun ikincisi 30-31 Mart 2011 tarihleri arasında İstanbul Topkapı Barcelo Eresin Oteli'nde gerçekleştirildi.

Teorik - Kavramsal Çerçeve ve Kamu Diplomasisinin Aktörleri, Eğitim, Kültürel Etkinlikler ve Kamu Diplomasisi, Dış politika ve Kamu Diplomasisi, Ekonomik ve Kültürel Faaliyetler ve Kamu Diplomasisi, İslam Ülkelerinde Sivil Toplum Hareketleri, Demokrasi ve Kriz Yönetimi gibi konuların ele alındığı forumda “Kamu Diplomasisi” alt başlığıyla İKT üyesi yaklaşık 50 ülkeden düşünce kuruluşlarının başkanları, uzman ve akademisyenler, diplomatlar, üst düzey devlet adamları ile basın mensupları katıldı.

Kamu Diplomasisi’nin dünya çapında ciddi bir etkiye sahip olduğunu söyleyen, Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi (TASAM) Başkanı Süleyman Şensoy, şunları söyledi: “Dünyanın bugün geldiği nokta, iç ve dış politikada başarının temel ölçütünün ‘Kamu Diplomasisi’ kurumlarının etkinliğine bağlıdır. Hem iç politikada, hem dış politikada görev alan kamu yöneticileri ‘Kamu Diplomasisi’ kurumlarını ülkenin belirlenen hedefleri noktasında, aynı amaç etrafında ne kadar etkin çalıştırabilirlerse, belirlenen politikalarında o kadar başarılı olurlar. Özellikle Kuzey Afrika, Ortadoğu, Doğu ve Kuzey Asya’yı içerisine alan, son birkaç aydır devam eden değişim sürecinde ‘Kamu Diplomasisi’ aktörleri üzerinden büyük bir şekillenme, devrim ve direnişin yapıldığını görüyoruz. Dolayısıyla olumlu bir bakış açısı ve pozitif amaçlar için Kamu Diplomasisi nedir? Daha etkin nasıl kullanılabilir? Bu sorulara cevap bulmak için İslam Ülkeleri Düşünce Kuruluşları Forumu’nda bunu tartışmak istedik. İslam Ülkeleri Düşünce Kuruluşları’nın da kendi ülkelerinde bu anlamda öncü rol almalarını teşvik ediyoruz. Karşılıklı olarak birbirimizi cesaretlendiriyoruz.

Bu toplantıda yapılan yapıcı eleştiriler, her şeyin daha iyi noktaya taşır ve olgunlaştıracağına inanıyorum. 'Türkiye’nin model ülke olma rolüne biz de karşıyız.' Türkiye, çok büyük tarihi tecrübesi olan, köklü bir devlet geleneği olan ve son yüzyılda olumlu ve olumsuz çok büyük deneyimleri olan güçlü kardeş bir ülkedir. Dolayısıyla, model ülke söyleminin hem Türkiye hem de İslam ülkeleri açısından sağlıklı bir yaklaşım olmadığı kanaatindeyim.

Türkiye, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da orantılı bir risk almalıdır. Çünkü her ülkenin kendi kazanımlarını ve milli menfaatlerini koruması gerekiyor. Türkiye’nin orantılı risk alması gerektiği gibi ilişki biçimini de karşılıklı ‘bağımlılık ilkesi’ temeline oturmasını öreniyoruz.”

E-Devlet’in devlet ve vatandaş arasındaki ilişkileri yumuşatacağını ve vatandaşın devlete olan aidiyetini arttıracak bir unsur olduğunu ifade eden Başbakanlık E-Devlet Grup Başkanlığı Dr. Ramazan ALTINOK, “E-Devlet konusunda Türkiye’nin ciddi bir paylaşım projesi ve bu projeyi nasıl paylaşırız dair bir düşüncemiz var. Geldiğimiz noktayı ve tecrübeleri burada komşu dost ülkeler ile nasıl paylaşırız dair bir çalışma içerisindeyiz. Öncelikle E-Devleti teknik bir konu değil. Kamu yönetimini geliştirme ve kamu yönetimi reformu enstrümanı, kamu yönetimi deyince de devleti daha yetkin ve etkili hizmetkâr hale nasıl getirebilirizin cevabıdır.

E-Devlet sadece bilgisayar ekranındaki yazılım ve görselden ibaret olmadığı gibi ve resmi dairelere bilgisayar ekranları koymak ve kablolar döşemekle de sınırlı değildir. Devlet ve vatandaş arasındaki ilişkileri yumuşatacak, vatandaşın devlete olan aidiyetini arttıracak bir unsurdur. Çünkü vatandaş şunu isteyecek; vergimi veriyorum ve karşılığında da e-hizmeti online olarak almak istiyorum. Hiçbir resmi daireye gitmek istemiyorum. Kuyrukta bekleyip ve birini araya sokmak zorunda olmak istemiyorum. Bunu yaparsanız, aynı zamanda şeffaflığı getirdiğiniz gibi yolsuzluğu da büyük bir oranda önlenmiş olursunuz. Bu devlet ve vatandaş ilişkisini yeniden formatlayacak devrim niteliğinde bir çalışmadır. Bu konuda çok ciddi başarılarımız var. Bunu yeni başlayan ülkelere gönüllü olarak transfer edersek bu Kamu Diplomasisi olur.” dedi.

Kamu Diplomasisi’nin eğitim, kültür ve sanat ayağını çok önemli olduğunu belirten Gazikent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İbrahim Özdemir, şunları ifade etti: “Türkiye, maalesef ‘Kamu Diplomasisi’ konusunda biraz geç inisiyatif aldı. İnsanlar artık resmi diplomatların dediklerini ciddiye almadığı gibi resmi söylemleri de çok ciddiye almıyor. Demokratikleşmeden bahsediyorsanız, o zaman toplumun bütün kesimlerinin bu diplomasiye katılması gerekiyor.

Sanatçıların, eğitimcilerin, bilim adamları ve tabi hepsinden önce öğrencilerin katılımının olması gerekiyor.  Mesela, biz Avrupa Birliği sürecinde 1987'den bu yana ‘Erasmus Programları’na gönderdiğimiz öğrenci sayısı binlerle artıyor. Avrupa Birliği sürecine baktığımız zaman şu ana kadar ‘Erasmus Programları’ndan yararlanan öğrencilerin sayısı 2 milyona yaklaştı. Türkiye, ‘Erasmus Programları’ndaki 2012 hedefi 3 milyon öğrenci ulaşmak.

Kamu Diplomasisi’nin eğitim, kültür ve sanat ayağını çok önemli olduğunu düşünüyorum. İslam coğrafyasında eğitim konusunda ciddi sorunlar var. İslam coğrafyasının eğitim müfredatları hala çok ideolojik. Bu müfredattan mezun olan gençlerin birçoğu iş bulamıyor. Hayatta onlara ekmek kazandıracak becerilerden mahrum bırakıyor. İslam ülkelerindeki eğitim müfredatlarında bir sürü bilgi ezberletiliyor. Artık gençleri ezber ve ideolojik bilgilerden kurtarıp, toplumsal ve ekonomik bütünlüğümüzü, ekonomik rekabetimizi sürdürebilmemizi sağlayabilecek, beceri kazandırabilecek, iş kazandırabilecek bir eğitim vermemiz lazım. Diğer taraftan da dünyayı anlayabilecek eleştirebilecek bir fikir algısı vermemiz gerekiyor.”

on5yirmi.com

SON VİDEO HABER

İHH'dan Suriye'deki fırınlar için un desteği çağrısı

Haber Ara