Dolar

34,8647

Euro

36,6366

Altın

3.041,18

Bist

10.058,47

Erdoğan Türkiyesi'nin Libya'yı bıraktığı gün

Libya halkının sıkıntılarına Türkiye'nin AB üyeliği konusundaki Türk-Fransız çekişmelerinin dahil edilmesi, tam bir hayal kırıklığı yarattı.

15 Yıl Önce Güncellendi

2011-03-28 07:44:54

Erdoğan Türkiyesi'nin Libya'yı bıraktığı gün
Fasıl El Emin / Londra’da Arapça yayımlanan Şark ül Evsat gazetesi

Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın Libya halkının ayaklanmasına yönelik daha cesur bir duruş sergilemesini beklerdik. Zira Libya ve Türk halkları arasındaki sosyal ilişkilerin kökleri, iki ülkenin uzun tarihine dayanır. Birçok Libyalı ailenin Türklerle kan ve akrabalık bağları mevcut. Hatta bu ailelerin bir kısmı, Türk kökenli. Bu durum, iki halk arasındaki ilişkileri çıkarcı politik tutumların sarsmayacağı kadar derin ve güçlü kılıyor.

Tereddütlü açıklamalar

Libya halkı, Erdoğan’dan çok şey bekledi, özellikle de Gazze’de yaşananlara yönelik tavrından ve Tunus ve Mısır devrimlerinin yanındaki olumlu duruşundan sonra. Erdoğan,son yıllarda Türk dış politikasını daha bağımsız, dünyada ve bilhassa Arap ve İslam dünyasında halkların özgürlük, demokrasi ve insan hakları taleplerini destekleyecek biçimde yeniden oluşturmayı amaçladı. Bununla birlikte Erdoğan, aynı anda hem Doğu’ya hem de Batı’ya yönelmeye çalıştı. Oysa Türkiye, geçmişte yüzünü Batı’ya çevirmiş, stratejik koalisyonlarını Avrupa ve ABD’yle sınırlamış ve böylelikle önemli Doğu ülkelerini kaybetmişti.

Erdoğan Türkiyesi’nin Doğu’ya yönelmesi, Batı dünyasını kızdırdı. Batılılar, Türkiye’nin stratejik etki ve derinlik halkası yaratarak, Osmanlıcılığı yeniden canlandırmaya girişmesinden kuşkulu. Bu durum, Türkiye’yi ‘olumlu bir stratejik aktör’ olarak gören bölge ülkeleri ve halkları tarafından iyi karşılandı.

Fakat Arap halklarının yeni Türk rolüne yönelik olumlu tavrı, Erdoğan’ın son birkaç haftadır süregelen Libya’ya yönelik tutumunun sonucunda gerilemeye maruz kaldı. Erdoğan’ın Libya karşısındaki tereddüdü, hayret vericiydi. Önceleri tam bir sessizlik içindeydi. Birçokları, bunu Libya halkına karşı Kaddafi’ye ve rejimine verilen ‘sessiz destek’ olarak yorumladı. Bunu Libya lideri Muammer Kaddafi’den ayaklanmayla ilgili sorumluluk almasını isteyen başka tereddütlü açıklamalar izledi. Meşruluğunu yitirmiş Libya rejiminin işlediği suçların, Erdoğan’ın ülke halkına yönelik tutumunda açık bir etkisi olmadı. Açıklama, Kaddafi’den kendi yerine geçecek bir halef atamasını istiyordu.

Buradaki soru şu: Erdoğan ve danışmanları, Kaddafi ve rejiminin yapısını biliyor mu? Albay Kaddafi birini atamak istese dahi, açıklamaları, uygulamaları ve tehditleriyle kendisinden aşağı kalır tarafı olmayan, oğlu Seyfûlislam’ı atar.

Erdoğan, Libya halkının yanında duramadı. Libyalılar soruyor: Erdoğan Türkiyesi’nin tutumu, Kaddafi’nin iktidarda kalacağı kanaatinden mi kaynaklanıyor? Dolayısıyla bu tutum, Türk şirketlerinin Kaddafi rejimiyle yaptığı milyarlık anlaşmaları koruma eğilimini mi ifade ediyor acaba?

En iyisi, hiç konuşmasın!

Libyalılar, Erdoğan Türkiyesi’nin ayaklanmalarda kendisini destekler nitelikteki tutumuna dair umutlarını kaybetti. Bugün halk, Libya’daki Türk manipülasyonundan endişeli.

Erdoğan’ın BM’nin 1973 No’lu kararına ilişkin son açıklamaları, uçuş yasağına ve sivilleri koruma amaçlı uluslararası müdahaleye yönelik tutumu üzücüydü. Erdoğan karara itiraz etmekle kalmayıp, Türkiye’nin AB üyeliğine karşı çıkan Fransa’yla olan mevcut Türk-Fransız anlaşmazlıklarını da Libya krizine dahil etmeye ve Fransa’nın Libya halkını destekleyen rolüne itiraz ederek kendi hesabını görmek istedi.

Türkiye Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül’se, gazetecilere yaptığı açıklamada “Fransa’nın bu operasyondaki belirgin rolünü anlamamız imkânsız görülüyor. BM kararlarının hayata geçirilmesini anlamakta zorlanıyoruz” dedi. Bu durum, Libya halkının sıkıntısının Türkiye-Fransa çekişmesinde kullanılmaya çalışıldığının da bir göstergesi. Erdoğan yönetimi bununla da yetinmeyip, Libya’daki uluslararası müdahaleye karşı çıktı ve ateşin derhal durdurulması çağrısında bulundu.

Bütün hassasiyetler, siyasi dönüşümler ve hesapların görülmesi operasyonlarından uzakta, Erdoğan Türkiyesi’nin Libya’ya yönelik kabul edilemez politikasını gözden geçirmesini umuyoruz. Eğer Libya halkını destekleme düzeyine çıkamıyorsa, bu konuya hiç girmemesi, tarihi ve sosyal bağları olan iki ülke arasındaki ilişkilerin gelecekte gerilmesine yol açmamak için olumsuz müdahalelerde bulunmaması gerek. Zira bu bağlar, ani siyasi çıkışlardan, dar görüşlü hesaplardan, Libya’yla alakası olmayan çekişmelerden daha büyük. Libya halkı, bugün yaşadıkları sayesinde dostlarının ve düşmanlarının kimler olduğunu öğreniyor. Erdoğan Türkiyesi, Arap ülkelerinin ve bilhassa Libya halkının yanında onurlu bir tutum alan Körfez İşbirliği Konseyi ülkelerini örnek almalı. Bunu yapamıyorsa da yapabileceği en iyi şey, susmaktır.


Radikal

SON VİDEO HABER

Beşar Esed'ın kardeşi işkenceci Mahir Esed'ın evi

Haber Ara