ABD finans dünyası bu filmi tartışıyor
Amerikan finas dünyası 'inside job' belgeselini tartışıyor. Belgeseli değerlendiren Atzmon, 'Dünya ekonomisinde kendini toparlayacak beyne sahip değil. Amerika hizmet ekonomisi fazında vahim şekilde sıkışmış durumda' dedi.
15 Yıl Önce Güncellendi
2011-03-28 23:19:49
Gilad Atzmon* / TİMETURK
Yaşanan finansal krizle ilgili Oscar ödüllü film “Inside Job”, değerli bir belgesel ve olayın birçok yönünü kapsıyor. Amerikan finans endüstrinde meydana gelen son on yıldaki feci değişimi açıklarken, içerdiği unsurları, kararları ve küresel ekonomiyi istikrarsızlaştıran kişileri ortaya çıkarıyor. Bunu yaparken, Amerikan finansal endüstri piyasalarını riskli bir balona dönüştüren sistematik ve arızalı yapılara da ışık tutuyor. Ayrıca bu balonun neticede neden patladığı sorusunu da cevaplıyor.
Filmin yönetmeni Charles H. Ferguson, yozlaşmış finansal eliti ve Amerikan ekonomisindeki kalıtsal tatsızlığı da aralamayı başarıyor. Film, çıkar çatışmalarının felaket zincirini gün ışığına çıkarıyor. Amerika, kredi derecelendirme kuruluşları, incelemeleri beklenen finansal kurumlardan yüklü fonlar aldı. Açıkça, Amerika sütü kediye emanet etmişti. Kedi de bir çıkar çatışmasını itiraf edemedi. Görünüşe bakılırsa, dahası kedi yozlaşmıştı, her zamanki ve hala olduğu gibi.
Fakat Amerika’da işler böylesi felakete nasıl vardı? Nasıl bu tarz işleri kökenini anlamaya başlayabiliriz? Amerika’da, akademisyenler ve akademik kurumlar büyük ölçüde endüstri ve sermaye çıkarları tarafından finanse edilir. Böylesi bir ilişki, bir bakıma, müfredatı da önemli ölçüde belirler. Böylesi bir durumun Amerikan öğreniminde vahim sonuçları olduğunu söylemeye gerek yok. Uzun vadede, Amerika kendini ayağından vurmayı becermiştir. Değişim getirmeleri şöyle dursun, gerekli kuramsal ve eleştirel düşünme yetisinden yoksun akademisyenler nesli üretti. Örneğin, Amerika’nın genç ekonomistlerinin beyinleri Milton Friedmann, Alan Greenspan, Larry Summers ve Martin Feldstein gibi isimlerin başlattığı liberal ideolojilerle yıkandı. Bu dördü, Sıfır Hükümet Müdahalesi ve aşırı de-regülasyonun inatçı destekçileridir. On yıldan fazla süredir Amerikan akademik enstitüleri spekülasyon ve risk piyasalarında sivrilen ekonomistler üretti. Üretim, üretkenlik ve imalat hakkında çok az şey bilmelerine rağmen, paradan nasıl para kazanılacağını çok iyi biliyorlardı.
Bu gerçek bile tek başına Amerika’nın neden iyileşme umudundan uzak olduğunu gösteriyor. Dünya ekonomisinde kendini toparlayacak beyne sahip değil. Amerika hizmet ekonomisi fazında vahim şekilde sıkışmış durumda.
“Inside Job”, finansal hengâmeye ve zuhur eden küresel felaketin suçlularına rağmen, altında yatan sistemin değişmediğini öne sürerek bitiyor. Dünya finansını “Küresel Saadet Zinciri”ne dönüştüren ekibe büyük ölçüde dokunmuyor. Dünyada yüzlerce milyonu fakirleştiren başrol oyuncuları, ceplerinde yüzlerce milyonla bırakıldı. Sanki bu yetmezmiş gibi hala Amerika’nın finansal dünyasını yönetmeyi sürdürüyorlar.
Film ne kadar zekice yapılmış olursa olsun bazı önemli kör noktaları da yok değil: Filmde gösterilen özel ya da tüzel neredeyse her kişi ya Yahudi ya da “Yahudi olduğu” bilinen bir firma için çalışan Yahudi olmayan biri. Buna rağmen, belgesel (büyük ihtimalle bilerek) bu aşırı hassas konuya değinmiyor.
Bir halk olarak Yahudilerin, ekonomik krizin müsebbipleri olduğunu iddia etmeyeceğim. Asla Yahudileri toplu olarak suçlamadım. Buna rağmen, bazı soruların sorulması gerekiyor. Yaşanan küresel felaketin suçluları arasında neden bu kadar çok Yahudi var? Siyonistler mi? Bir sınıf mı bunlar? Yoksa sadece bir grup birey mi? Böylesi ahlak eksikliği (kesinlikle derinlemesine becerdikleri), “Yahudi laik kültürü” içinde mi aşılanıyor?
Bu sorular geleceğin tarihçileri tarafından ele alınacak ve şu an için bunları tartışmak için bir neden görmüyorum. Gerçekten de Yahudi medya kurumları, durumu itiraf etti ve uzantılarının karışık yan etkilerinin olacağı daha 2008’de görüldü. Yahudiler, Yahudi aleyhtarlığı dalgası bekliyordu. ADL de endişeliydi. Wall Street Journal dahi Yahudi-karşıtı duyguların yükselişine dair endişelerini ifade etmişti.
Film açıkça bu konuya değinmeyi başaramıyor, fakat bu bile çok zeki bir hareket olabilir zira böylesi bir atlama bu soruları izleyicinin cevaplamasına bırakıyor.
Ferguson’un oyuncular içerisinde Yahudilerin orantısız temsiline karşı hepten kör olduğuna ikna olmadım. “Yahudi” kelimesi ya da Yahudi sembollerinden uzak durulsa da, Hıristiyanlık açıkça filmde öne çıkarılıyor. Film sırasında, Ferguson yozlaşmış başrol oyuncularının aşırı hayat tarzını ifşa ederken, birden fazla sefer bu “eskort kızla” tanışıyoruz. Bu kızın, Goldman Sachs’ ve Lehman Brothers’daki oğlanların en “temel ihtiyaçları” için orada olduğu anlatılıyor. İlginç şekilde, derin dekoltesi arasında bariz bir haç görünüyor.
Sinematik dilde, sembolizm çok şey söyler. Ayrıca filmin sonuna doğru “finansal soykırımın” kurbanlarıyla tanışıyoruz. Durumları bozulmuş Amerikalılar için kurulan çadır-kente götürülüyoruz. Bankerler milyonları cukkalarken, bu insanlar sahip oldukları her şeyi yitirdi. Bu yoksulluk adasında umut aşılayan Katolik yardım gönüllüsüne rastlıyoruz.
Ferguson’un bu izlenimi vermek isteyip istemediğini bilmiyorum ancak sembolizm yıkıcı şekilde aşikâr: Hıristiyanlar orada ya kendileri ya da faturaları için fahişelik yapıyor.
Başka atlamalar da var. Film boyunca Irak’taki savaştan bir kez bile bahsedilmiyor. Alan Greenspan, Goldman-Sachs, Lehman Bros, Larry Summers ve Martin Feldstein Amerika’yı ve dünya ekonomisini mutlak bir felakete götürüşünün aşikârlığına rağmen, Amerika Yahudi devletinin kalan son düşmanlarından birini yok etmek için savaştaydı. O zamanki Amerika, kendisinin mucizevî finansal yükselişte olduğuna inandırıldı. Bazı bankerler, hayal imal edip sattı.
Bu iki oluşum bir arada tezahür eder. Amerika, “Wolfowitz Doktrini”ni uygulayıp Siyonist bir savaş verirken, kamuoyu ilgisini Irak’taki savaştan ayıracak ekonomik bir balon yaratarak yozlaşmış bankerler güruhu milyarları iç etti.
Film bu konuları açıkta bırakıyor. Belki de böyle yapmak daha akıllıcadır. Kitlelere ulaşmak için film, tüm gerçeği anlatmaktan “kendisini koruyor”.
Ne olursa olsun gerçek ortaya çıkacaktır. Her zaman bir şekilde hâkim olmuştur.
*Yahudi asıllı ünlü müzisyen ve yazar. İngiltere'de yaşıyor.
Bu makale Oğuz Eser tarafından timeturk.com için tercüme edilmiştir.
SON VİDEO HABER
Haber Ara