Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Pakistan'ın garip kurtuluş günü: 23 Mart

Generaller, Butto’lar, Şerif’ler ve Zerdariler lider değildir sadece Batı’nın bot yalayıcıları ve neo-sömürgesel askeri erkin yan ürünleridir. İngiliz sistemi, Müslüman ulusa feraset sahibi liderler değil itaatkâr tebaa yaratmıştır.

15 Yıl Önce Güncellendi

2011-03-28 11:58:37

Pakistan'ın garip kurtuluş günü: 23 Mart


Dr. Mahbub A. Havace* / TIMETURK

Siyasi hayal gücünden yoksun Pakistanlı idarecilerin şimdiye ya da geleceğe dair hiçbir algıları yok. Zihinlerindeki, ruhlarındaki ve kişiliklerindeki ölümcül eksiklik, duyarsızlığı, aymazlığı ve halkın çıkarlarına ilişkin düşüncesizliklerini tam olarak yansıtıyor. Yozlaşmış siyasiler halkı, demokratik yönetim sistemini oluşturan aktif katılımcılar değil seçimlerdeki sayılar ve rakamlar olarak görüyor. Var olan durumu yansıtacak şekilde, Pakistan yanlış düşünen, yanlış hareket eden, yanlış insanlar tarafından yönetiliyor.

Ulusun DÜŞÜNEN insanları, planlı adımları başlatıp Pakistan’ın geleceği ve bütünlüğünü koruyacak kolektif fikirleri ve idealleri organize etmelidir. Dış borçlara ve yaptırımlara bağımlılıktan kurtaracak yeni bir ekonomik ve politik yönetim sistemi geliştirmeye odaklanmaya öncelik verilmelidir. Ülke, varlığının kritik ve acı verici bir dönemecindedir. Bu şartlar altında, kutlayacak ne var ki? Sembolik Pakistan Kurtuluş Günü kutlamaları, fazlasıyla ihtiyaç duyulan kurumsal yozlaşmış idare sistemindeki değişim ve reform eksikliğinde yapılacaktır. Pakistan, sürdürülebilir bir geleceğin teminatı değerlerine ve halkına uygun Yeni Bir Siyasi Sistem’e umutsuzca ihtiyaç duymaktadır. 

Son on yıl içerisinde, Batılı istihbaratlar, Pakistan’ı yabancı yardımlar ve ödenemez IMF borçları ile hayatını sürdüren “aciz bir devlet” olarak resmetti. Birçok Batılı siyasi, Pakistan yöneticilerini, ulusal çıkarlarını satarak semiren dilenciler olarak gördü. Geçmiş yıllarda, Dış Politika dergisi “Pakistan’ı dünyada yaşamak için en tehlikeli yer olarak” gösteren bir dosya yayınladı. Bu iddialar, bağımsız bir Müslüman ülke olarak Pakistan’ın bütünlüğünü sorgulayan planlı bir senaryonun ürünüdür. Somutlaştırılan münazaalar ve senaryolar tezlerini kanıtlamak için; iç çatışmaları, sıradan vatandaşların hizmet yoksunluğunu, hükümetin meşruluğunu, yozlaşma önlemlerini, ulusun kaynaklarının ve meselelerinin kötü yönetimini işlev-bozucu etmenler olarak sıralıyor.  Vazifeşinas Pakistanlılar bu zorlu göstergeleri ve bunların hükümeti ve bir ulusun gelecekteki tekâmülünü nasıl etkileyeceğini ciddiye almak durumundadır. O zamanların General Müşerref’inin askeri rejimi ve şu an yönetimdeki Pakistan Halk Partili (PPP) Zerdari, bu iddiaları kesinlikle reddedecektir. Hiç şüphesiz, mahrum kitleler gergin ve umut verici bir gelecekten emin değillerdir. ABD politikası, “İslami terörizm” olgusunun Pakistan topraklarından doğduğunu açıkça söylemektedir ve şu ana kadar binlerce Pakistanlı sivilin hayatına mal olan aşiret bölgesine insansız hava araçlarıyla karşılık görmeden saldırılar yaparak kapsamını genişletmiştir. Eğer bu ABD’de olsaydı, Amerikan başkanı müdahillere karşı birçok misilleme yapardı. Pakistanlı siyasiler, güç politikasını ve gelecek etkilerini sürdürme pahasına kendi insanlarını öldürülmesinden memnundurlar.

O zamanların kendinden-menkul başkanı General Müşerref, sıradan Pakistanlıları “terörist” olarak gösterilmesi için rüşvetle satın alınmıştı. Amerika ve İngiltere’nin, Müslüman bir ulusu betimlemek istediği resim buydu. Kalpleri kanayan ve yok sayılan yetenekleriyle Pakistanlı kitleler sadece halkın isteğini yansıtmayan Zerdari rejimine karşı grevler ve gösteriler yapabiliyor. Eğer süreci ve tarihi daha geniş perspektiften analiz etmek isterseniz, Pakistan’la ilgili birçok sayfayı boş bırakmak zorunda kalırsınız.

Entelektüel ve ahlaki veri artık yok zira böylesi hayati bilgiyi oluşturabilecek entelektüel ya da ahlaki liderlik bulunmuyor. Müslüman idareciler ve İslam medeniyetiyle oluşturulan eski tarihini ve tekâmül sürecini betimlemek için dikkate şayan fikirleri ve verileri toplayan Hindistan’la mukayese yapılabilir. Hindistan’daki özgürlük Pakistan’da aynı değildir. Hindistan siyasi liderliğini sürdürebilirken, Cinnah’ın ölümünden sonra Pakistanlılar ideolojik temellerini ve sürdürülebilir siyasi değerlerini yitirdi. Laik Hindistan parlamenter yönetim sistemini, kamu kurumları için kısa ve uzun vadeli planları, sürdürülebilir ekonomik ve endüstriyel altyapısını, eğitimini ve güçlü ordusunu ilerletti. Şu ana kadarki başarılarını kutlayabilirler. 23 Mart Pakistan Kurtuluş Günü’nü kutlamak için mantıklı bir ortam olmaması çok acı. İngiliz sömürge idaresinden özgürlüğünü kazandıktan sonra geçen 60 yılın ardından, bunun da neredeyse 50 senesi, Pakistan ulusunun çıkarlarına uygun Müslüman generaller gibi hareket etmeyen ya da düşünmeyen askeri Generaller tarafından çalındı. Sıradan insanlar hala, eşitlik, güvenlik ve adalet gibi temel insani ihtiyaç ve hakların tanınmasını bekliyor. Varsıl sınıf için tam zamanlı yüksek hayat standartları mevcut ancak sıradan vatandaşların ellerinde sadece gösteriler, sosyal ve entelektüel mahrumiyet ve kimlik kaybı algısı var. Nasıl bir ulus bağımsız bir Pakistan için 1940’taki Lahor Anlaşması’nın unutulmuş amacına ve anlamına bağlanabilir ki?

Lahor Anlaşması’nda (23 Mart 1940) Muslim League (Müslümanlar Birliği) oybirliği ile Hindistan kıtasında Müslümanlar için ayrı bir vatan, demokratik haklar ve İslam’ı hayat sistemi olarak uygulamak ve yerleştirmek için özgürlük talep etti. Bunlardan hiçbiri artık 1970’de Hindistan ülkenin doğu kısmını işgal edip Bangladeş’i ayırdığında Pakistan’dan geriye kalanları ifade etmiyor. Yenik generallerin, arlanma dersi çıkarmaları ve ulusa hesap vermeleri gerekiyordu. Tam tersine askeri yönden zayıf ulusun idarecileri haline geldiler. O zamanların askeri diktatörleri ve onların siyasi yardakçılarıyla bu tarihsel oyun gösterimdeyken, dost ABD diplomatları Pakistan’ı “boğulan köpek” olarak tanımlıyorlardı. Birçok sıradan Pakistanlının aksine, neler olup bittiğini gayet iyi biliyorlardı. Nerdeyse 40 yıl geçti, ne değişti? Hiçbir şey.

Birkaç yıl önce, Washington Post, General Müşerref’i bir “köpek” olarak betimleyen bir karikatür yayınladı. Gerçekte İslam’a karşı yeni bir haçlı seferi olan Amerika’nın “Terörle Savaşta” dostu ve aktif işbirlikçisi olarak gösterildi. Başkan Bush ve General Müşerref, terörle savaşın gerçek olduğuna insanlığı ikna etmek için çok çalıştı. Bu savaşa karşı çıkan Müslümanlar, “gavur”, “terörist” ve “isyancı” olarak adlandırılırken, Amerikalılara danışman denildi. Aldatmaca, diplomasi ve savaş sanatı olarak bilinir. Vicdan sahibi birçok Batılı entelektüel, anında “bunun bir yalan” ve “bu savaşın sahte” olduğunu söyledi. Pakistanlı Generaller ve Zerdari için değil, zira bu ortak erklerinin idamesinin bir yolu ve nedeniydi. Bu paradigma içerisinde, kitlelerin ve ulusal ideolojinin hiçbir rolü yoktu. Zerdari çetesi ve Generaller, herhangi bir tür hesap vermeden muaftı. Asker destekli hükümetin saçmalığına karşı çıkma cüreti gösterenler, ya “isyancı” ya da kendi vatanlarında “gavur” yaftası yiyorlardı. Peki, gerçek Pakistanlı kim? Generallerin sömürge temelli kurumları ile Zerdari gibi çeteler mi, yoksa bağımsız bir vatanı yaratan, uğruna acı çeken özgürlük aşığı bir halk mı?

Amerikan ve İngiliz politika planlayıcıları mutlu, zira Pakistan’ın bütünlüğünü bozma planları ve stratejileri etkin şekilde işliyor. Çatışma-yaratma ve çatışmanın idamesi, Belucistan, Kuzeybatı Serhaddı ve bitişik aşiret bölgelerindeki işleyen düzen artık. Yabancı strateji planlayıcıları Belucilerin ve Peştunların Pakistan’ın azınlıkları olduklarını iddia ediyor. Hindistan, Pakistan’ın daha fazla bölünmesini görmek için can atıyor. BBC yakın zamanlarındaki yayınlarında siyasi eylemciler ve sözüm ona Pakistan uzmanlarıyla yapmacık söyleşilere yer veriyor. Bu planlı çabaların hedefi, Müslüman ülkenin bölünmesini, bölgesel isyanları ve çatışmaları desteklemekten başka bir şey değil. Bayan Butto’nun ardından Şerif, General Müşerref ve şimdinin Zerdari’si, ABD ve Hindistan gelecek hegemonyası için en iyi umutlarını teşkil ediyor. Bu nedenle, dost ülkeleri mutlu etmek ve Müslüman vatanın ideolojiyle ilişki kurmak için yönetici elitin Pakistan Kurtuluş gününü kutlaması gerekiyor. Onlar, Pakistan Kurtuluş Günü’nün özüne yabancıdırlar. Eğitimli bir Pakistanlı için, ülke kanlar içerisindeyken Pakistan Kurtuluş Günü askeri parodisini izlemek zillettir. Sıradan vatandaşlar için ordu ne yapmış ki? Tarih kendi anlatıyor, hiçbir askeri faktör yoktu. Allah’ın yardımı ve Pakistan Hareketine katılan halkın azmiyle bu bağımsız Müslüman ulus kuruldu.

Aptal generaller ve habis politikacılar tarafından sistematik olarak yok edilenler, kendi başlarına düzelemez. Eğitimli Pakistanlılar, Sint ve Pencap’ın-5 Nehrinin bereketli topraklarını tarif ederken, “kültürümüz tarımdır” derlerdi. Artık değil, bir zamanlar ürettiğimiz şeker, buğday gibi diğer ürünler artık dışarıdan ithal ediliyor. Pakistan’ın bereketli topraklarına ne oldu? Kur’an’da (Furkan Suresi), insanların işlerinin çevrenin gelişimine ve insan tekâmülünün doğal üretkenliğini nasıl etkilediği anlatılır. İlahi mesaja kulak tıkamak ve insan-eliyle bozulma, toprağın bereketini ve insanlığın yaratıcı enerjisini yok etti. Yakın zamanda Amerikalı bir akademisyen, Başkan Bush’un sahte Irak savaşıyla ilgili olarak “Düşmanı biliyoruz, o içimizde” demişti. Birçok Pakistanlı da bunu biliyor. Askeri sulta, ülkenin ömründen 40 yıldan fazlasını çaldı. Ulusun tarım hayat damarları, resmi ihmal ve yozlaşmış kentleşme politikalarıyla tıkanma tehlikesine girdi. Devam eden 64 milyar dolarlık IMF borcuyla, senelik faizini borç almadan ödeyemez durumda olan ekonomi çıkış yolu bulamıyor. Bürokratik kâğıtlar hariç hiçbir ulusal üretkenlik yok, siyasi enstitüler lağvediliyor, sadece aptal Meclis ve Senato PPP hırsızları ve halkı kandırmak için toplanıyor. Mantıksız olanı mantıklı yapmak için, Zerdari ölü Butto’ları referans veriyor. Nasıl ölmüş kişiler Pakistan’ın geleceği için umut olabilir ki? Pakistan tarihinde hırsızlar ve katillere onurlu bir yer olabilir mi?

Batılı stratejik politikaları çıkarları ve ekonomik gelişim gündemleri tarafından Hindistan ve Çin yeni süpergüçler olarak kabul ediliyor. Hiç kimse çağdaş küresel meselelerde değeri ya da ilişkisi olmayan askeri diktatörler ve Zerdari gibi suçluların yönettiği bir topluma yatırım yapmak istemiyor. Batılı güçlerin kutsadığı Hindistan’ın Pakistan’ı “parçalara ayırmak” ve savaş oyunlarına hazırlık için ikiye “bölmek” gibi planları var. İşe bakın ki zaman, birçokları aynı fikirde olacağı gibi, laik askeri Generallerin kültürel hassas ve İslami değerlere tabi Pakistan ulusunu yönetme zamanı ve çağı değil. Vicdan sahibi Pakistanlılar ve Düşünce Gücü, yozlaşmış siyasiler ve onların askeri yardakçıları Generaller, mantık ve entelektüel feraset yoksunluklarıyla, nasıl ulusu yeniden inşa edip reform getirebileceğine birlikte kafa yormalıdır. Eğer uzlaşılırsa, birikmiş güvensizlik ve istikrarsızlığa karşı uygulanabilir çözüm ve çıkış yolları nelerdir? Yeni bir askeri darbe mi, Hayır! Açıkça, bu sorunları çözmek yerine daha fazlasını getirir. Generallerin lağvettiği siyasi enstitülerin yokluğunda, ulusun bu sorun kümesinden çıkmak, sürdürülebilir geleceğinin ötesini görmek ve bütünlüğünü korumak için önlemler için entelektüel kapasitesi yok görünüyor. Anlaşılır şekilde, insanlar cahil ve akılsız siyasiler tarafından yönetildiğinde ve kurbanlaştırıldığında, kendi ve çevresi hakkında rasyonel düşünme algısını yitirip üretkenlikten yoksun bir hale geliyor. Pakistan kültürü boyunca yaygın insani bilinç üzerindeki aşikâr yük budur.

Liderler, liderleri yaratır. Generaller, Butto’lar, Şerif’ler ve Zerdariler lider değildir sadece Batı’nın bot yalayıcıları ve neo-sömürgesel askeri erkin yan ürünleridir. İngiliz sistemi, Müslüman ulusa feraset sahibi liderler değil itaatkâr tebaa yaratmıştır. Çalıntı servet içinde ve ödünç zamanı yaşayan bu sözüm ona kendinden-menkul liderler, nasıl değişim, reform ve ulus inşası için ilerici liderlik sunabilir? Hatalı düşünce şeklimizi ve ulusal meselelerdeki acizliğimizi, aktif reformcular olmak yerine pasifist seyirciler haline dönüşecek kadar umutsuzluğumuzu değerlendirmek için bir fırsat olmasından başka kutlanacak bir şey kalmadı. Pakistan’ın değişmeye ihtiyacı var fakat siyasi değişim ve gelecek-inşası için demokratik bir planı hayal edecek ya da öngörecek sistematik bir mekanizması yok. Otuz yıl kadar önce, General Ziya ül Hakk’a, tarihin ne yazacağını, neden Müslümanların sonradan gelen nesilleri içerisinde Selahiddin’ler, Allame İkbal’ler, Muhammed Ali Cinnah’lar, Kutub’lar ve Mevdudi’lerin olmadığını sordum. Asıl soruyu geçiştirerek cevapladı. Çağdaş tarih içerisinde ulus inşasında baskıcı askeri yöneticilere ve habis politikacılar saygın bir yer yok.

Harabe tarım, tankların sürdüğü topraklar, silahlar ve suçlu liderlerle canlandırılamaz. Eğitimli insanlar diğerlerini eğitir ve kamu kurumları oluşturur, ordu değil. Tüccarlar ve özel yatırımcılar, ekonomi piyasalarını yönetir. Kimse askeri sultalara ve siyasi hırsızlara ülkeyi kontrol etsin diye yatırım yapmaz. İster beğenin ister beğenmeyin, günümüz Pakistan’ında yönetici elit ve halk farklı zaman dilimlerinde yaşıyor. Zerdari’yle birlikte Pakistan saygınlığını ve bütünlüğünü yitiriyor. Eğer Hindistan Keşmir’den bahsederse onların sağduyusuna yazıklar olsun. Pakistanlı Generallere ve eğer siyaseten daha güçlü Hindistan liderliğinin Keşmir’in çözümü için samimi bir diyalog yapacağına inanıyorlarsa onların zekâ seviyelerine yazıklar olsun. Zerdari altındaki Pakistan, siyasi acizlik merciinden yönetiliyor, Keşmir’de barışçıl bir çözümü araştıracak erki yok. Artan bir siyasi güvensizlik algısı var. Pakistan’ın demokratik bağımsız bir vatan talebin 71’nci yılını kutlayacak mısınız? Demokratik Pakistan’ın gelecek beklentilerini çalan Şerif, Zerdari, General Müşerref ve diğerlerinden yargılamayı ve hesap sormayı istemek mantıklıdır. Özellikle dışarıda yaşayan ve partizan olmayan eğitimli ve feraset sahibi Pakistanlılar, değişim ve yozlaşmış siyasi hükümetin reformu için çok çalışmalıdır. Eğer Zerdari, Şerif ya da Generallerin değişeceğini bekliyorlarsa, bu umudu olmayan bir umuttur tıpkı hatalarından ders çıkarmayan ya da hatalarını itiraf etmeyen bir APTAL gibi. Mutlak Gerçek Bilimleri dersinde Jon Roland aptalların bazı özelliklerini sıralar:

·   Aptal, düzeltildiğinde dahi kötülüğü terk etmeyi reddeden kişidir.

·    Aptal, aptalca edimleri sonucunda acı verici deneyimler yaşamasına rağmen değişmeyen kişidir.

·    Aptal, herhangi bir anlama çabasını beyhude olarak gören kişidir.

·     Aptal, her zaman münazaa ve uğraşı merkezinde yer alan kişidir.

·     Aptal, acısı edimlerinin aşikâr sonucu olmasına rağmen hatasını itiraf etmeyi reddeden kişidir.

Eğer Allame İkbal ve Muhammed Ali Cinnah bugün hayatta olsalardı, muhtemeldir ki Pakistan siyasi kültürünün bir parçası olarak anılmayı reddederlerdi. Pakistan tarihinin temel ikilemleri, değişim zamanın, tekâmül fırsatlarının ve ilerleme kaynaklarının egoist ve akılsız idareciler tarafından çalınışını anlatır. Karanlık geçmişi telafi etmek ve bugünü şekillendirmek için Pakistan acil olarak eğitimli, ferasetli ve ilerici liderlik ile mahrum halkı için değişimi ve ekonomik-sosyal gelişim altyapılarının peşinde koşan Müslüman bir Ulus ileriye giderken bütünlüğüne, idamesine ve geleceğine bekçilik edecek elzem kapasitesini yeniden inşa edecek kamu enstitülerine İHTİYACI VARDIR. Generaller, Buttolar, Şerif ve Zerdari sorunun bir parçasıdır ancak geleceğin reçetesi değildir. Çözüm, muhasara altındaki halka sürdürülebilir bir gelecek için UMUT ve SÖZ verebilecek eğitimli, dürüst ve ilerici yeni nesil DÜŞÜNEN Pakistanlılardan gelmelidir. Zamanın mahiyeti, yozlaşmış siyasi yönetimin reform süreci ve değişim için acil bir kolektif hareketi talep etmektedir, tarafsızlığa, yüzleşme tartışmalarına ve atalete yer yoktur. Bu Pakistan Kuruluş Günü’nün gündemi ve azmi olmalıdır.  

*Pakistanlı gazeteci, yazar.

Bu makale Oğuz Eser tarafından Timeturk.Com için tercüme edilmiştir.


Haber Ara