Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Sıra İran'da mı?

Le Monde diplomatique yazarı Serge Halimi, Ortadoğu'daki gelişmelerin İran üzerindeki etkisini sorguluyor.

15 Yıl Önce Güncellendi

2011-03-26 12:42:51

Sıra İran'da mı?
Serge Halimi*

Öldüren kurşun şiiler ya da sünniler, ılımlılar veya radikaller, Batı yanlıları ya da 'emperyalizm karşıtları' olabiliyor. Bazen bir bakıyorsunuz ölenler de olabiliyor. Ama kurşunu atan rejimler hep birbirine benziyor. Öte yandan, Trablus rejimi küresel devrim dalgasının çağrısını Avrupa Birliği’nin sınırlarının muhafazası söylemiyle değiştirmeyi bildi.

Benzer yanılsamalar birbirinden farklı görünen yönetimlerde de ortaya çıkıyor. İran, Arap topraklarında vuku bulan demokratik başkaldırıları, 1979 İran Devrimi’nden esinlenen “İslami uyanış”ın önbelirtileri olarak değerlendirirken, İsrail bu fanatizmi kendisini alarma geçiren bir hareket olarak algılıyor. Öte yandan, İranlı muhalifler Kahire’deki göstericileri kutlamak istediğinde iktidardaki teokrasi kalabalığa ateş açtı. İsrail ordusu ise Filistinli olmadığı müddetçe (ki 2 yıl önce Gazze’de 1400 kişi ölmüştü) silahsız sivilleri hedef almadı. Ama bu, Netenyahu’nun Arap gençlerinin özgürlük taleplerini Tahran’dan daha fazla istediği anlamına gelmiyor. Nihayetinde bu başkaldırı ülkesini otokrat olsa da Amerikan yanlısı mükemmel bir ortaktan mahrum bırakacaktır ki bu da İran korkuluğuna karşı meydan okuyacak tek kurdun Tel Aviv olarak kalacağı anlamına gelir.

İsrail ile olan gerginlik ve uluslararası yaptırımlar, bölgesel rakipleri Mısır ve Suudi Arabistan’ın zayıflığından cesaret alan Tahran rejiminin milliyetçi söylemini yeniden canlandırmasına izin veriyor. Başkaldırılar, 2009’da maruz kaldığı baskılar karşısında afallayan “yeşil hareket”e de fayda sağlıyor. İran’ın ruhani lideri Ali Hamaney, idam ve işkence “panzehiri”nin, mücadele “illeti”ni etkisiz hale getireceğini umuyordu, ancak düşündüğünün aksine eğitimli nüfus ile ortaçağı andıran siyasi bir sistemin aynı coğrafyada yer almasının getirdiği küçük düşürücü zıtlık, Arap başkaldırılarıyla birleşince zaten çalkalanan rejiminin meşruiyetinin sorgulanmasına neden oluyor. Libya’da olduğu gibi gayrımemnun kalabalığı uçakla bombalamak yerine iktidardaki azınlık, kanlı talepleri olan yandaşlarına cesaret veriyor. Güçlü bir muhalefetin oluşmasıyla, 290 vekilin 222’si ruhani lidere karşı gelmelerinden dolayı ev hapsinde bulunan rejimin eski yetkilileri Kerrubi ve Musavi’nin mahkeme önüne çıkarılmasını talep etmişlerdi. Öte yandan, Tahran 18 şubatta muhuhalif liderlerin ve iki yüzlü, monarşi yanlısı müttefiklerinin işlediği çirkin ve barbar suçlar karşısında “rejim yanlılarının kinini, öfkesini ve tiksintisini göstermeyi” hedef alan gösterilerine sahne olmuştu. Kalabalık, muhalif liderleri “Siyonist ajanı” ve “holigan” olarak nitelerken ölüm tehditlerinde bulundular.

Rejimin geleceği sıkıntılı olsa da teokratik yönetim destekten yoksun değil. Ve buna Batı’nın muhalefeti herhangi bir etki oluşturmuyor. Yine de varlığı kırılgan; 14 Şubat’ta Türk Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün de dediği gibi “liderler halkınn taleplerini dikkate almadığı zaman, bunu halklar kendileri yaparlar”.

*Le Monde diplomatique yazarı / Çeviri Cemil Su / Ekopolitik
SON VİDEO HABER

Uçakta olay çıkarıp, 'Türkiye'yi satın alırım' diye tehdit etti

Haber Ara