Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Washington'un Libya ikiyüzlülüğü

Araştırmacı gazeteci Robert Parry, ABD'nin Bahreyn, Yemen gibi ülkedeki katliamlara sessiz kalırken Libya'ya müdahalesini 'ikiyüzlülük' olarak nitelendirdi.

15 Yıl Önce Güncellendi

2011-03-24 02:16:25

Washington'un Libya ikiyüzlülüğü

ROBERT PARRY*

Yeni başlayan Libya iç savaşının bazı uluslararası müdahaleye yol açtığını düşünseniz bile ABD dış politikasına yön veren sonsuz çifte standardı ve seçici zulmü görmemek zor.

Örneğin Washington'un demokrasi yanlısı göstericilere vahşice saldıran Bahreyn kralını destekleyerek, ülkenin Suudi Arabistan ve Birleşik Arap emirliklerince işgaline gösterdiği vurdumduymaz tepkide paralel bir ikiyüzlülük var. Kudretli Batı tepkileri, ABD 5. Filosuna ev sahipliği yapan bu ülkede neden görünmüyor?

Aslında Washington'un çoğu siyasetçisi ve uzmanı sessizce Suudi/BAE askeri müdahalesini meşrulaştırıyor. Göstericilerin Şii çoğunluğunun üyeleri olduğunu belirterek krallığa demokrasi gelmesi durumunda Şii yönetimli İran'la yakın ilişkiler geliştirebileceklerini savunuyorlar.

İran ABD ile ters düştüğünden ve Sünnilerce yönetilen Körfez şeyhleri Batı'ya büyük miktarlarda petrol sağladığından dolayı reelpolitika birden sahneye çıkıyor. Çoğunluğun yönetimi ve insan hakları prensipleri bir kenara itiliyor.

Benzer şekilde, ABD'nin "terörizm karşıtı savaşında" temel bir müttefik olan Yemen, demokrasi yanlısı göstericilere ateş açıyor. Onlara karşı da sadece küçük bir parmak sallama dışında askeri bir müdahale için uluslararası yaygara koparılmıyor.

Elbette, bu çifte standart sivilleri öldüren, küçük sınır çatışmalarını tam kapsamlı saldırılara dönüştüren, 2006'da Lübnan'da, 2008-09'da Gazze'de ağır sivil kayıplarına neden olan İsrail olduğunda çok daha çarpıcı oluyor. Batı Şeria'da Filistinlilere uygulanan saldırılardan hiç bahsetmiyoruz.

Böyle durumlarda, o dönemler senatör olan Hillary Clinton da dahil, ABDli politikacılar İsrail'in yaptıklarını "kendini savunma" olarak tanıdılar. Washington Post'daki Charles Krauthammer gibi önde gelen köşe yazarları Lübnanlılara ve Filistinlilere uygulanan katliam karşısında sevinç çığlıkları atmışlar, Lübnanlılar ve Filistinlilerin Hizbullah ve Hamas'ı tolare etmeleri sebebiyle kolektif cezalandırmayı hak ettiklerini söylüyorlardı.

2008-09 Gazze katliamından sonra, İsrail için en büyük hain raporda İsrail'in savaş suçları işlediğini yazan Güney Afrikalı BM delegesi Richard Goldstone'du. Goldstone suçun çoğunu bin 400 Filistinliyi öldüren İsrail'de buluyordu. (Ayrıca 13 İsrailli öldü)

Ölen Filistinlileri anmak yerine, ABD Temsilciler Evi raporu İsrail eleştirileri nedeniyle 36'ya karşı 344 oyla "telafi edilmez düzeyde önyargılı" diyerek oyladı. Bu ezici fikirbirliği ABD siyasi/basın alanında da görüldü.

Ve ABD'nin diğer ülkeleri doğrudan işgalleri de var—Afganistan ve Irak'ta halen süren işgaller, 1960'larda Vietnam, 1989'da Panama, 1991'de Irak'ın işgali. Tüm bu işgaller ağır sivil kayıplarıyla sonuçlandı. 2003'de Irak işgalinde, Başkan George W. Bush, huzurlu bir ülkeye karşı bir savaşa girişti. Çok az istisnayla birlikte, ABD siyasi/basın kuruluşları yüz binlerce Iraklı sivilin ölümüne ve yaralanmasına neden olan Bush işgalinin ardından gitti.

Bush'un Irak işgali BM yaptırımlarıyla desteklenmese de –ve Bush'un faaliyetleri bazı dünya liderlerince eleştirilmişti— tek bir ülke Bush'un ezici şiddet kampanyasına doğrudan bir tepki koymadı. Savaş sürmekteyken Felluce, ABD ateşiyle yerle bir edildi.

Geçmişteki savaşlarla şu anki işgal arasında benzerlik olsa da Bush'un Afganistan ve Irak işgallerinden Obama'nın Libya müdahalesine desteğini ayıran önemli bir fark var: Retorik.

Bush Oval Ofis'ten yaptığı Nemrut suratlı açıklamalarıyla savaş yanlısı propaganda kampanyalarına bel bağlasa da, Obama iddia ettiği üzere gönülsüz bir muharip gibi davrandı.

Obama, ABD kara birliklerinin Libya'ya gönderilmeyeceği ve Birleşmiş Milletler müdahale kararnamesinin ve ABD'nin dahil oluşunun günler süreceğinde, açık uçlu olmayacağında ısrar ediyor. Güney Amerika'ya daha önceden belirlediği ziyaretini bile yarıda bırakmadı.

Cumartesi günü, Brezilya Başkanı ile yan yana verdiği basın demecinde Obama çatışma hakkında çok kısa birkaç şey söyledi. "Amerikan halkının şiddet kullanmanın bizim ilk seçimimiz olmadığını bilmesini isterim. Ama bir tiran halkına karşı acımasızca davranırken elleri kolları bağlı duramayız" dedi.

Obama, Fransa Başkanı Nicolas Sarkozy'nin çağrısıyla Paris'te gerçekleştirilen olağanüstü zirveye de katılmadı. Yerine Dışişleri Bakanı Clinton'u gönderdi. Clinton da savaşa ilişkin pek rastlanmayan Amerikan tevazusunu ve duygusal ikircikliğini sergiledi.

ABD basın birlikleri de Bahreyn'de Şii çoğunluğun bastırılmasında sessiz kalırken, Libyalı sivilleri "korumak" üzere gerçekleştirilen müdahaleye de destek sundu.

*Parry'nin 21 Mart'ta commondreams.org'da yayınlanan yazısını İngilizce orijinalinden Etha tarafından kısaltarak çevirildi.

Haber Ara