Bu hamlelerin zamanın gerisinde kaldığını düşünmüştük. Fakat Arap hafızası, Batı’yla ortak tarihimiz boyunca bize karşı bir gün bile iyilik beslemediklerini gösteren kanıtlarla dolu. Bir başka deyişle, Arap veya Arap olmayan herhangi bir ülkeye yönelik Batılı askeri müdahaleyi istemiyoruz.
Fakat esas sorun, Libya lideri Muammer Kaddafi’nin rejim karşıtlarına karşı savaş açması. Kaddafi, bizi skandal bir suçla karşı karşıya bıraktı. Zira Batılı askeri müdahalenin egemenliğimize, özgürlüğümüze ve saygınlığımıza karşı saldırısının aynısını, Albay’ın güçleri tarafından görüyoruz. Dolayısıyla bir karşılaştırma yaptığımızda, iki şer arasında duruyoruz. Tercih yapmamız gerektiğindeyse, zararı daha az olan şerri kabul ettik, daha büyük şerden sakınmak için acısını yutkunduk.
Yemen’de petrol yok ki...
Petrol desteği sağlama ve fiyatını tespit etme kararlılığı olmasa, Batı Libya’ya müdahale etmezdi. Bu söylem, bir kanıta ihtiyaç duymuyor. Zira Libya’da yaşananlarla Yemen’deki benzerlerini karşılaştırmak yeterli. İkisi arasında tür değil, derece farklılığı var. İki lider de halk tarafından istenmiyor, ancak iktidarda kalmakta ısrarcılar. Kendilerine karşı çıkanları bastırma çabaları içinde, sivillere karşı silah kullanmaktan çekinmiyorlar. Kaddafi, uçaklarını ve tanklarını kendi halkına karşı kullandı. Yemen Devlet Başkanı Ali Abdullah Salih de keskin nişancılar ve el bombaları kullandı. Buna rağmen dünya ayağa kalkmadı. Libya’yla ilgilenirken, Kaddafi rejiminin düşürülmesi ve devrimcilere imkân sağlanması için askeri hedeflerin bombalanması kararlaştırılırken, Salih’in uygulamaları görmezden gelindi ve ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, kendisine göstericilere karşı şiddet kullanılmasını tavsiye etti. Sebebiyse gayet açık. Libya Batı açısından petrol demekken, Yemen bu açıdan pek bir şey ifade etmiyor.
İlginç ve trajikomik olan bir başka noktaysa, Kaddafi’nin halkını hakir görmesi ve Libyalılara karşı silahlı güçlerini kullanma kararı alması sonrası, ülkesinin Haçlı saldırısına maruz kaldığını açıklaması. Aynı zamanda Batı’ya seslenerek Kaide’yle mücadele ettiğini belirtti ve eğer onlara yenilirse, Kaide tehlikesinin ürkütücü olacağı ve Batı’nın terörün tehdidi altında kalacağı mesajı verdi.
Fransa’nın Kaddafi rejimine yönelik uluslararası seferberliğe liderlik etmesinin arkasında belli başlı çıkarların olduğundan şüphemiz yok. Bu çıkarlar, Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin kendisini, içeride kaybettiği halk desteğini telafi etmek için, Avrupa’daki ‘en belirgin lider’ olarak sunma çabasıyla, ülkesinin Kuzey Afrika’daki rolünü tekrar kazanma emelleri arasında değişiyor. Fransız petrol şirketlerinin de kendi çıkarları doğrultusunda bu tutumu benimsemesi de uzak bir ihtimal değil. Yani pek de şaşılacak bir şey yok. Çünkü biliyoruz ki hava bombardımanı kararı, Libya halkını savunmak için alınmadı. Bu, siyasi ve ekonomik karşılığı olacak bir adım. Bütün bunları anlıyoruz ve daha büyük bir zarardan kaçınmak ve yerel bir hedefi gerçekleştirmek amacıyla daha küçük bir zararı kabul etme ilkesinden hareketle, geçici olarak bu süreci yaşıyoruz. Tabii nihai hedef konusunda ayrı düştüğümüzün de altını çiziyoruz.
Kaddafi gibiler oldukça...
Arap sisteminin Arap halklarını savunabileceği günü bekliyoruz, ancak o gün hâlâ uzak. Arap ülkelerinin başında Kaddafi gibilerin olması, bunu engelleyen en belirgin etkenlerden biri. Zira bu adam sorunun temeli olunca, çözümün parçası olması da pek umut vaat etmiyor.
Radikal