Hüseyin Güneş'in haberi;
“Başörtülü Milletvekili İstiyoruz İnisiyatifi” adı altında bir araya gelen kadınlar, Taksim Hill Otel'de yaptıkları basın toplantısıyla 12 Haziran seçimlerinde, siyasi partileri başörtülü kadınları üst sıralardan aday göstermeye çağırdı.
Sibel Eraslan, Yıldız Ramazanoğlu, Cihan Aktaş, Hasibe Turan, Hidayet Şefkatli Tuksal, Nihal Bengisu Karaca, Hilal Kaplan, Neslihan Akbulut, Emine Uçak, Cemile Bayraktar, Hüda Kaya, KA.DER (Kadın Adayları Destekleme ve Eğitme Derneği) Yönetim Kurulu’ndan Nil Mutluer, Ceyda Karan, Yasemin Göksu gibi isimlerin de destek verdiği inisiyatif, basın toplantısında yayımladıkları bildiride; "2 Mayıs 1999’da seçim kazanarak milletvekili olan Merve Kavakçı’ya başörtülü bir kadın olduğu için had bildirilmesinin üzerinden tam 12 yıl geçti. Bu 12 yıl içinde başörtülü kadınlar, 28 Şubat darbesinin de etkisiyle, eğitim, çalışma ve seçilme haklarının ellerinden alındığı, kamusal alan ilan edilen tüm mekanlardan, hastahane ve mahkemelerden bile dışlandıkları uzun, acı ve sıkıntılarla dolu bir dönem yaşadılar. 12 yıl sonra artık, 28 Şubat sürecinin ülke barışına ve demokratikleşme sürecine verdiği zarar ortadadır ve bu süreç geniş kesimler tarafından kınanmaktadır." denildi.
“Başörtülü Milletvekili İstiyoruz İnisiyatifi” adına Neslihan Akbulut tarfından okunan bildiride Başbakan Erdoğan’ı, "28 Şubat’ın son kalıntısı olan başörtüsü ayrımcılığına karşı çıkmaya ve AK Parti saflarında siyaset yapmak üzere başvuruda bulunan başörtülü kadın milletvekili aday adaylarına seçilebilecek sıralardan listelerde yer vermeye davet ediyoruz" dedi.
Başörtülü Milletvekili İstiyoruz İnisiyatifi, her fırsatta meydanlarda başörtüsü sorununu çözeceğini beyan eden siyasi parti liderlerini, bu sözlerinin taahhüdü olarak parti örgütlerindeki başörtülü milletvekili aday adaylarını listelerinde seçilebilecek sıralardan aday göstermeye çağırısında bulundu.
Basın toplantısına katılan kadın yazar ve aktivistler neden başörtülü milletvekili istediklerini on5yirmi5.com'a anlattılar...
"Başörtülü kadınlar mikro politikalar düzeyinde büyük bir birikime sahipler."
Türkiye'de bastırılan ve yok sayılan bir kesimin sesi olması bağlamında başörtülü milletvekilinin bir sembol olduğunu söyleyen Cihan Aktaş şunları ifade etti; "Başörtülü milletvekili, Türkiye'de bastırılan yok sayılan bir nüfusun hem her alanda sahici bir şekilde sesiyle, varlığıyla kendi ifade edebilmesi için bir temsil, bir sembol. Yoksa ben başörtülü bir milletvekiline çok büyük bir önem affetmiyorum. Bu ülkemizdeki meclisin gerçek anlamda bir temsile dayanmadığı düşüncemden kaynaklanıyor. Halkın her açıdan temsilini ve katılımını çok dikkate almadan farklı imkânlara ya da ideolojik kriterlere uygun kişileri, siyaseti de çok derinden ilgilenmiş değil. Bir bakıma milletvekilliğini bir ödül olarak algılandığı, bir siyasal düşünce üzerinden üretilen bu temsilleri çok inandırıcı ve ikna edici bulmuyorum.
Başörtülü bir adayın kesinlikle sadece bir sembolik anlamı vardır. Bu Türkiye'deki tabuların yıkılması açısından anlamlıdır. Mecliste başörtülü kadınların muadilleri olan erkek Müslüman ya da İslamcı parlamenterler var. Onlar varken başörtülü kadınlarında olmaması anlamsız. Bu tür yasaklar Müslüman kadınların varlıklarını, birikimlerini doğru olarak anlamada da iki yönlü olarak bir engel teşkil ediyor. Bir kere yasaklanmalara kilitlenmek var. Yasaklar üzerinden varlığını ifade söz konusu ve nedeniyle de güdükleştirme söz konusu. Başörtülü kadınlar buna rağmen mikro politikalar düzeyinde büyük bir birikime sahipler. Gerçekten çok faal bir şekildeler. Kendilerine kamusal alanlarının kapıları kapatıldığı halde farklı yeni kamusallıklar ve alternatif kamusallıklar oluşturarak duygularını düşüncelerini anlatmaya ve birçok politikalar üretmeye devam ettiler. Bu kadınların bu anlamda Türkiye'ye bir şeyler verebilecekleri olduğunu düşünüyorum."
"Başörtülü adayın sembolik bir anlamı var."
Toplumdaki kadınların büyük bir çoğunluğunun seçilememesinin yönelik yapılan oyunların fazla sürmeyeceğini belirten Yıldız Ramazanoğlu; Başörtülü milletvekili istememizin sebebi eşitsizliğin sona ermesi için ve cumhuriyetin kuruluşundan belli bu eşitsizlik, ayrıcalık ve imtiyazlar üzerine kurulmuş paradigmaların son bulması ve hakiki anlamda herkesin eşit, özgür ve birbiriyle kardeşçe duygular içerisinde yaşayabilmesi için istiyoruz. Çünkü artık bu sürdürülemez bir hale geldi. Toplumdaki kadınların %60'nın seçilme hakkının olmaması demokrasinin olmadığını gösteren bir şey. Bu oyunun daha fazla sürdürülmesinin mümkün görmüyorum. Bu yüzden başörtülü aday olması gerekiyor" dedi.
insanların içindeki eşitsizlik, dışlanma ve ayrımcılığa uğrama hissiyatı giderek bastırdığını ve kangrene dönüştüğüne dikkat çeken Ramazanoğlu şunları söyledi; "Başörtülü adayın benim için sembolik bir anlamı var. Buradan başlayarak, bir çok şeyi tartışmaya açılması çözüme kavuşması gibi bir süreç yaşanabilir. Ben bu süreci desteklemek için buradayım. Yoksa ben hiç bir zaman için cinsiyetçi bakmıyorum. Kadınlar, başörtülü kadınlar ya da farklı cinsten insanlar daha iyi daha kaliteli hizmetler üretebilir. Daha iyi bir yasama süreci geçirtebilir diye bir inancım yok. Öte yandan bu eşitsizliğin matematiksel anlamda bile son bulmasında fayda var. Gerçekten insanların içindeki bu derin eşitsizlik, dışlanma ve ayrımcılığa uğrama hissiyatı giderek bastırılıyor ve kangrene dönüştürüyor. Bu başörtülü kadınların seçme hakkı ve seçilme hakkı gibi bir duyguda oluştu. Bu duygunun artık bir yerden kırılması gerekiyor."
Siyasi partilerde başörtülü milletvekili seçmek veya seçmemek arasında bir kaygının hâkim olduğunu belirten Ramazanoğlu; "İnsanlar bu alışılmış ezberler ve zihinler artık son derece konforlu bu kafa konforunun bir şekilde uzaklaşmak istemiyor. Öte yandan bu ezberlerin bozulması da insanları rahatsız ediyor. Çünkü yeni bir zihinsel yapılanma gerekiyor. O da emek isteyen bir şey insanlar bu emeği vermek istemediği gibi bildiği ezberlerle süreci devam etmek istiyor. Artık bunun devam etmesi gibi bir seçim yok önümüzde. Bu kesinlikle devam edemez ve etmemeli de bundan sonra. "Başörtülü aday yoksa oy da yok" sloganını insanların ciddiye alması gerekiyor. Bizim gerçek hissiyatımız oy vermemekten yana." olduğunu söyledi.
Başörtülü milletvekili yeni bir sürecin tekrar tartışılması ve sorgulanmasının başlangıcı olacağını dile getiren Yıldız Ramazanoğlu; "Bu süreç aslında Türkiye'nin yüzlerce yıllık inanç birikiminin yok sayılması ve 20 yıl gibi kısa bir sürede yepyeni bir millet yaratılması gibi saçma sapan söylemleri son bulacaktır. Bu ülkenin çok derin bir hissiyatı var. Bu birikimi bu güne kadar hoyratça görmezden gelinip insanların aşağılanması olamayacak bir şeydir. Hiç bir millet modernleşme adına böyle süreçlerden geçmemiştir. Kendi modernleşmemizi yeniden inşa etmeliyiz. Başkalarının aydınlanmalarına eklenmemek ve kendi aydınlanmamızı üretmek gibi süreçle karşı karşıya kalacağız. Dikkat edersek dindar kesimdeki hareketlenme hem batıya hem doğudaki birikime hâkim olarak yeni bir söylem geliştirmeleri her tarafa eleştirel bakıp daha iyiye doğru daha güzele ve doğruya doğru bir evrilmenin olması gözle görülebilen bir şey bu yeni enerjinin bir şekilde harekete geçmesi ve karşılık bulması gerekiyor" dedi.
"İşimiz artık parti liderlerinin cesaretine kalmıştır"
Türkiye'de başörtülü kadın seçilme yaşları gelmiş olmasına rağmen seçilemediklerini söyleyen Hilal Kaplan; "1934'ten belli seçme ve seçilme hakkı olduğu söyleniyor ama başörtülü kadınların yani nüfusumuzun %65-70 arasında belirtilen bir oran seçilme yaşı gelmiş olmasına rağmen halen seçilme hakkı yok. Bu meclisteki temsil, meclisin halkı temsil etmesi manasında da büyük bir eksikliğe de yol açıyor. Bizde bu kampanyayla siyasi partilere böyle bir çağrıda bulunmayı ve artık şuramıza kadar geldiği ve bu işin vaktidir demeyi uygun gördük. Hakikaten vaktidir. Baktığınızda Türkiye'de 99 yılındaki toplumsal iklim yok. Türkiye çok büyük eşikler atlattı. Bu psikolojik bariyeri aşacak kadar da olgunlaştı diye düşünüyorum. Basın toplantımızda da dikkatinizi çekmiştir; liberaller, feministler, sosyalistler, inan inanmayan, kadın erkekler destek verdi. Toplantıdaki katılımcıları, burada toplumu yansıtan bir numune olarak görüyorum. Bu anlamda her açıdan artık vakti gelmiştir. Hukuki bir engel de yok sadece aşılması gereken psikolojik bariyerler var. Bu engeli aşmakta siyasi parti liderleri başta olmak üzere bütün siyasi partilerin omuzunda onlardan adım bekliyoruz.
Meclise başörtülü bir vekil girdiğinde MHP çok büyük bir tepki veremeyeceklerdi. Çünkü kendi tabalarından çekineceklerdir. CHP şu an bir değişim sürecinden geçtiğini iddia ediyor. Aynı ozaman ki DSP gibi davranamayacaktır. İlkokul çocukları gibi dışarı dışarı diye tempo tutan vekiller göreceğimizi sanmıyorum. Kaldı ki parti meclis üyesinden örneğin Enver Aysever'i bir programımızda ağırlamıştık. Kendisine başörtülü vekil meselesini sordum. Kendisi bunu desteklediğini söyledi. Bu insan muhtemelen milletvekili olacak. CHP içerisinde de daha demokrat isimlerin olduğu da bir gerçek. Dolayısı ile meclis ve siyasi partiler bağlamında bu eşiği aşmanın vakti geldiğini düşünüyorum. İşimiz artık parti liderlerinin cesaretine kalmış durumda" dedi.
on5yirmi5.com