Gung-ho nükleer endüstrisi büyük bir şokta. Zira kendisi ve alkışçısı Atom Enerjisi Kurumu, gelecek ay Çernobil kazasının 25. yılını, temiz atom enerjisi çağının şafağı ile ilgili kendi kendini kutlayan açıklamalarla anmaya hazırlanırken; dünyanın en zengin ülkelerinden birinin bir değil üç reaktöründe peş peşe faciamsı ama sakınılabilecek patlamalar meydana geldi. Fukuşima; yarım eğitimli çocuklarca yönetilen başarısız bir ülkenin çürümüş bir güç santrali değil, söylendiğine göre, dünyanın en iyi teknoloji uzmanları ve mühendislerine sahip güvenlik bilinci en yüksek ülkelerden birinin en güvenli istasyonlarından biri.
Çernobil, reaktör arızalandı diye değil, güvenlik aksanının kapanma sırasında ne kadar süre çalışacağını ölçmek için yapılan hasar ölçme deneyi uzadığı için patladı. Japonya'da da öyle, yanlış giden şey, istasyonun nükleer parçaları değil, geleneksel teknolojisiydi. Güç kaynağı çöktüğü ve geri destek olmadığı için pompalar çalışmadı. Çünkü kimse bu yaşananın olabileceğini düşünmemişti.
Japonya nükleer güç istasyonları yapımı için en tehlikeli yerin sahilleri olduğu konusunda defalarca uyarılmasına rağmen, kimse geleneksel teknoloji üzerinde deprem ile tsunaminin uğursuz ikili etkisini hesap etmemişti. Olaydan sonra akıl vermek kolay, fakat soruşturma kesin bir şekilde gösterecek ki, kaza tahmin edilemeyen bir doğal felaket değil, insan düzenleyicilerin kolayca tahmin edilebilen kötü yardım serileri nedeniyle oluştu.
Şimdi soru, endüstriye herhangi bir yerde güvenilip güvenilemeyeceği. Bu endüstri, bir şirket olsa; ortakları yıllar önce onu terk etmiş olurlardı. Sadece bir jenerasyonda milyonlarca insanın hayatını ya yaraladı ya da bozdu ve milyonlarca mil karelik bir alanı atıklarını yaydı. Bu zaman dilimi boyunca trilyonarca dolarlık uyumlarla desteklene geldi ve ürettiği atıkları ve kirliliği temizlemek ve depolamak yüzlerce milyar dolara mal olacak. 25 yıl içinde üç feci başarısızlık yaşadı ve düzünelercesini de kılpayı atlattı. İşleri, dünya genelinde sahtekarlık, örtbaslar, sır ve finansal yetersizlikle anılıyor.
Üzgünüz ama gelecek daha da kötü olacak gibi görünüyor. Dünya, son günlerine yaklaşan bir reaktör jenerasyonuna sahip ve politikacılar düzenleyicilere tasarım yaşlarının ötesinde kullanımlarını uzatma konusunda şiddetli baskılar yapıyorlar. 20 yıl içinde dünya genelinde nükleer güç kaynaklı elektriği iki katına çıkarmayı planlıyoruz. Fakat neredeyse hiçbir yerde şu ana kadarki büyüklükte istasyonlarla başaçıkabilecek deneyimli mühendislere sahip olmadık. Kapı kapı dolaşıp daha güvenli olduğu söylenen yeni tasarımlarını satmaya çalışan şirketlerimiz var, fakat bunlar hala kanıtlanmış değil. Ve 5 yıl içinde sivil nükleer güc işine girmeyi planlayan 10 yeni ülke var.
Durum daha kötüye gidiyor. Dünyanın 100'ü aşkın reaktörü yüksek sismik aktiviteler gözlemlenen bölgelerde kurulu. Ve 350 yeni istasyonun depremler, tsunamiler ve diğer doğal tehlikelerin yaşanması kesin patlayıcı yüklü Pasifik kıyılarında yapılması planlanıyor. Atıklarının nasıl depolanacağının hala üstesinden gelebilmiş değiliz ve tüm istasyonları tüm olası gelişmelerden koruyamayacağımızı biliyoruz.
Endüstrinin ve hükümetlerin kabul edemediği şey yaşamın iki dokunulmaz kanunu- Murphy kanunu ve amaçlanmamış sonuçlar yasası. Bir şeyin yanlış gitmesi muhtemelse sonuç olarak gider. Teknolojik zayıflıkları giderecek tasarımlarda bulunmak mümkün olabilir, ama bilinmeyen bilinmezlerden sakınmak imkansız.
Gelecek sefer felaketin deprem ve tsunami ile bir hiçbir ilişkisi olmayabilir; terörizm, iklim değişikliği, anonim mühendislik işlerinde ölümcül bir hata, plütonyumun zenginleştirilmesi veya aklını yitirmiş bir işletme yöneticisi nedeniyle olabilir. Ampulü yakmanın ve karbon salınımı azaltmanın nükleer enerji dışında bir alternatifleri olmasa endüstri ve hükümetler bağışlanabilir. Fakat ortaya konan paralar bu kadar yüksekken, skala çok büyük ve daha güvenli 100 başka yol mevcut iken, bu yolda devam etmek katıksız aptallık gibi görünüyor.
*John Vidal, İngiliz The Guardian gazetesinin çevre editörüdür. "McLibel: Burfger Kültürü Yargılanıyor" kitabının yazarı da olan Vidal'in 14 Mart 2011 tarihli makalesini Şenol Gürkan http://www.commondreams.org adresinden alıntılayarak ETHA için çevirdi.