Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Ortadoğu ABD'yi değiştirecek gibi

Washington'ın Ortadoğu'ya yönelik yeni muamelesi, dünyanın ABD'nin sınırlandıramayacağı ölçüde değişmeye başladığı gerçeğinin de bir ifadesi

15 Yıl Önce Güncellendi

2011-03-18 07:35:57

Ortadoğu ABD'yi değiştirecek gibi
CABİR HABİB CABİR / Londra’da Arapça yayımlanan Şark ül Evsat gazetesi

10 yıl önce dünya, 11 Eylül patlamaları sonrası yeni Amerikan politikasıyla meşguldü. Eski ABD Başkanı George W. Bush, Ortadoğu’da demokrasiyi yayarak ‘kalkan savaş’ ilkesine kendini vakfetmişti. Fakat ABD’nin bölgeyi değiştirmesi yerine, zamanla bölge ABD’yi değiştirmeye başladı. Bush’un vaatleri, Irak’ın felaketine dönüştü. Demokratikleşme ve Batı modelinin taşınması yerine Irak, bölgesel ve uluslararası çekişme sahası ve değişime direnenler için bir ön savunma hattı oldu. Zira dış müdahale yoluyla demokrasi, bölge halkları için cazip değildi. 

Fakat bugün gördüğümüz, bölgenin değişim yolunu yarmaya başladığı. Kendisini yakarak devrimlerin fitilini ateşleyen Tunuslu genç olayı, toplumların artan talepler doğrultusunda ve baskıcı rejimlerle mücadele ederek değişebileceğine dair yeni bir bilinç yarattı. Gençlerin isyanlara önderlik ettiği bir zamanda rejimlerin acizliği, yaşlılıklarını yansıttı. 

Özgürlüksüz istikrar olmaz 
Soğuk Savaş döneminden bu yana hâkim düşünce şuydu: Batı, Ortadoğu’da otoriter rejimlerin kalmasını yeğliyor ve İslamcıların güçlenmesine yol açabilecek demokrasiden korkuyordu. Batı’nın Ortadoğu’daki temel önceliği, istikrardı. Fakat bu düşünce, hızlı gelişmelerin altında kayboldu ve artık özgürlükten uzak bir istikrardan bahsetmek zor. Batı’nın ayaklanmalara yanıtıysa gecikti; net bir strateji belirlemediği açıktı, fakat zorunlu olarak halkın taleplerine karşılık verdi. 

Mısır, hem stratejik önemi hem de devrimin ABD’yle koalisyon içindeki bir rejimi tehdit etmesi sebebiyle, mühim bir hattı. Washington yönetimi, değişimi destekleme kararı aldığı anda, yeni stratejisi ‘rejimlerin yanında durmamak’ yönünde oldu. Zira halk sokağa döküldüğünde, her şekilde başarıya ulaşacaktı. Ayrıca ABD dış politikası, sadece dış çıkarların etkisiyle belirlenmiyor. Dış olaylar, Amerikan kamuoyunu da cezbederek iç tartışmalara sebep oluyor. 

İslamcıların pragmatizmi 
Bugün Batı’da bölgedeki gelişmelere karşı ne yapılacağı konusunda kapsamlı bir tartışma var. İslamcılarla diyalog için kanallar açıldı ve İslamcılar, daha güçlü bir pragmatizmle hareket ediyor. Kendilerini en azından söylemde demokrasiye saygı duyan yeni bir formatta sunuyor ve Batılı çıkarlarla çatışmıyorlar. Herkes İslamcıların halka verdiği desteğin boyutu konusunda hüküm vermek için Tunus ve Mısır’da yapılacak ilk seçimleri bekliyor. 

Burada zikredilmesi gereken son konu da şu: Bölgedeki gerçeklere yönelik yeni Amerikan muamelesi, ne istediğini bilen öz iradenin sonucu değil, daha ziyade tüm dünyanın ABD’nin sınırlandıramayacağı derecede değiştiği gerçeğinin ifadesi. Bölgede her şeyin Washington kanalıyla olması gerektiği kanaati artık doğru değil. Değişim, Amerikan iradesinden uzakta da yaşanabiliyor. Dahası, ABD’nin kendisini değiştirmesine yol açıyor.




Radikal

Haber Ara