Dolar

34,9448

Euro

36,7331

Altın

2.986,72

Bist

10.125,46

Suudiler Körfez'deki tansiyonu yükseltiyor

Bahreyn ve Körfez ülkelerindeki halkların tek istedikleri reformken, Suudi müdahalesi bu radikalleşme sürecinin reçetesi haline geliyor

15 Yıl Önce Güncellendi

2011-03-17 07:00:29

Suudiler Körfez'deki tansiyonu yükseltiyor
Başyazı  / FINANCIAL TIMES

Suudi Arabistan birliklerinin anayasal monarşi talebiyle düzenlenen protestolara cevaben Bahreyn’e girmesi, bölge halklarının demokratik yenilenme ve insanca yaşam umutlarını dirilten Arap baharında bir dönüm noktası olabilir. Bu, kitlesel bir reform hareketini devrimcilerin kollarına iten bir kızışma hali. Yanı sıra Körfez’i, Bahreyn’de sonuç ne olursa olsun, ucu açık bir çatışmaya mahkûm edebilecek bir itidal kaybı ve değerlendirme hatası. 

Muhalefetin kararlılığı 
Müdahalenin tetiği, pazar günü çekildi. Çevik kuvvet polisi, Bahreyn’in finans merkezinin dışındaki küçük bir protestocu kampına saldırdı. Bunun ardından olay yerine gelen on binlerce protestocu polisi püskürttü. Muhalefetin geçen ay İnci Meydanı’ndaki protestocu kampına düzenlenen vahşi saldırının tekrarlanmasına izin vermemeye kararlı olduğu açıktı. Saldırılarla devreye sokulan bu taktikler, ülkedeki Şii çoğunluğu zaten radikalleştirmiş ve kapı komşusu Suud Sarayı’yla müttefik olan Sünni El Halife hanedanlığını devirme arayışına sevk etmişti. 
Bahreynli muktedirler, Körfez İşbirliği Konseyi’ne (KİK) kendilerine destek olması çağrısında bulundu, fakat hem yardım hem sertlik yanlısı taktiklerin neredeyse tamamı, Suudiler tarafından onlara dayatıldı. KİK’e hâkim olan Riyad, Bahreyn’in Şiilere vereceği herhangi bir tavizin (kraliyette azınlık, fakat Bahreyn sınırındaki isyankâr Doğu Eyaleti’nde çoğunluk olan, yanı sıra dünyanın en büyük petrol rezervlerinin üzerinde oturan) Suudi Şiileri tarafından da talep edilmesinden korkuyor. 

Kuşkusuz KİK, uluslararası arenada Libya’daki iç savaşa müdahale konusunda yapılan tartışmalardan ve Arap Birliği’nin hafta sonu (altı KİK üyesinin de arka çıkmasıyla) aldığı uçuşa yasak bölge uygulamasına destek kararından cesaret aldı; fakat bu siyasi bir hata. 

Libya lideri Muammer Kaddafi’nin silahlı güçleri, Libyalı isyancıları katlediyor. KİK’in kendisini dıştan gelen saldırılara karşı savunma hakkı baki, fakat ortada böyle bir durum yok. Ve ‘Yarımada Kalkanı’ adlı güçlerini reform talep eden silahsız iç muhalefeti ezmek için konuşlandırıyor. 1976’da Suriye güçleri de Lübnan’a ‘davet edilmiş’ ve orada 29 yıl kalmıştı. 
Pazartesi günüyse, Suudi Arabistan’la Bahreyn’i bağlayan bataklık bölgesini geçen silahlı birlikler, en büyük Şii partisi olan ve şu an cumhuriyet talep eden radikallerle hızla dolan El Vefak tarafından işgal gücü olarak karşılandı. 

İkiyüzlü ve yetersiz Batı 
Bütün bu manzara karşısındaki Batı politikası, ikiyüzlü ve yetersiz görünmeye başlıyor. ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, Libya’daki (silahlı) isyancılarla ilk teması kurmaya hazır olduğu izlenimini verirken, Bahreyn’deki (silahsız) isyancılara pazar günü uygulanan şiddet karşısında Washington’ın ağzını bıçak açmıyor. 

Bazı Arap yorumcular, Batı’nın Libya’ya yönelik hareketsizliğinin Kuzey Afrika’daki devrimlerle petrol zengini Körfez müttefikleri arasında bir yangın önleme şeridi oluşturmayı amaçlayıp amaçlamadığını soruyor. 

Suudi müdahalesi, tehlikenin boyutunu arttırıyor. Bahreyn ve Körfez’deki insanların tek istediği reformken, radikalleşmenin reçetesi haline geliyor. Ve İran’la onun Hizbullah gibi maşalarını durumdan vazife çıkarmaya davet ediyor.


Radikal
SON VİDEO HABER

Emlakçılar arasında silahlı çatışma: 2 ölü

Haber Ara