Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık El Haşimi, enerji üretimi ve taşınması konusunun siyasetten uzaklaştırılması gerektiğini belirterek, ''Jeoekonomik konular jeopolitik konulardan çok daha önemlidir'' dedi.
El Haşimi, ''Değişim Liderleri Zirvesi'nin ''Bölgesel Güvenlik - Küresel Enerji'' konulu oturumunda, küresel enerji akışının devam ettirilebilmesi için birim düzeyinde çalışmalar yapmak gerektiğini söyledi.
Sadece demokrasi yoluyla devamlı güvenliğin sağlanabileceğine işaret eden El Haşimi, ''Küresel enerji açısından özellikle tek tek devletlerin, hükümetlerin birlikte çalışarak, birim düzeyinde eşitliğin sağlanması gerekiyor. Güvenlikle ilgili risklerin azaltılması, enerji üreticilerinin güvenlik altına alınması çok çok önemli'' diye konuştu.
El Haşimi, demokrasinin enerji ihracatını kolaylaştırdığını, yatırımı artırdığını, küresel enerji güvenliğine çok büyük katkıda bulunduğunu, uluslararası topluluğun bu anlamda çok fazla iş yapabileceğini ifade etti.
Gelişmiş ekonomilerin dünyanın petrol kaynaklarında belli bir erişime sahip olduklarına, bu erişimi artırmak için bazı zamanlarda çatışma yoluyla bu kaynaklara ulaştıklarına işaret eden El Haşimi, ''Dolayısıyla bu sınırlı kaynak ve yolların kana bulanmaması gerekmektedir. Bu enerji kaynaklarına erişim ve enerji kaynaklarının kullanımı amacıyla ortaya çıkan çatışmalar en tehlikelisidir. Enerji güvensizliği bir taraftan bizi tehdit ederken, bir taraftan artan rekabet enerji anlamında bizi tehdit etmektedir. Politikacıların bunlarla mücadele etmesi, güvenlik mimarisini geliştirmesi gerekmektedir'' dedi.
Enerji kaynaklarının kontrolüyle ilgili çok kanlar döküldüğünü gördüklerini dile getiren El Haşimi, enerji üretimi ve enerjinin taşınmasının pozitif bir olay haline getirilmesini istedi.
''TÜRKİYE HER ZAMAN GÜVENİLİR BİR ÜLKE OLMUŞTUR''
El Haşimi, şunları kaydetti: ''Boru hatları çok önemlidir. Barışa, huzura ve kesintisiz olarak enerji akıntısının sağlanmasına ulaşmak için bölgesel güvenlik ve küresel enerji konularını tüm aktörlerin dikkate alması gerekmektedir. Türkiye de bu aktörlerler arasında yer almaktadır. Enerji üretimi ve taşınmasıyla ilgili en elverişli yöntem yolların çeşitlendirilmesi olabilir. Bu sektörde siyasetin bu alandan uzak tutulması çok önemlidir. Enerji konularında Türkiye her zaman güvenilir bir ülke olmuştur. Bu sadece Türkiye'nin coğrafi pozisyonuna dayalı değildir, Türkiye'nin çok dengeli bir yaklaşımı olmuştur. Türkiye bugüne kadar geçiş ülkesi olarak çok iyi konumdadır.
Sıfır kazancın olduğu oyunu nasıl çok kazançlı oyuna getireceğiz diye düşünecek olursak, mümkün olduğu kadar fazla aktörün bu oyuna sokulmasıyla bunu yapabiliriz. İstenmeyen siyasi ve güvenlik sonuçlarından kaçınabilmek için mutlaka bu oyuna birçok aktörün katılması, yolların çeşitlendirilmesi çok önemlidir. Bölgesel barışı ve küresel enerji güvenliğini istiyorsak bu konulara dikkat etmeliyiz.''
Ortadoğu'da ortaya çıkan sorunların, gerçek güvenliğin elde edilmesi için aşılması gerektiğini belirten El Haşimi, ''Nükleer cephelerin yaratılması, bir ülkenin ordusuyla diğer ülkeleri tehdit etmeye ve nükleer hedeflerine ulaşmaya çalışması hiçbir zaman barış getirmeyecektir. Nükleer enerjinin askeri anlamda kullanılmasına kesinlikle karşıyız'' dedi.
Artık seslerinin yükseldiğini, ancak büyük aktörlerin seslerinin her zaman yüksek olduğunu söyleyen El Haşimi, sistematik güçlerin özellikle enerjinin taşınması ve enerji kaynakları anlamında kendi aralarında bir mutabakata varması, özellikle enerji üretimi ve taşınması konusunun siyasetten uzaklaştırılması gerektiğini, jeoekonomik konuların jeopolitik konulardan çok daha önemli olduğunu, istikrar ve barışın elde edilmesi için devamlı olarak bölgesel güvenliğe yatırım yapılması gerektiğini bildirdi.
İNTERNET, TOPLUMLARIMIZI ÖNGÖREMEYECEĞİMİZ KADAR DEĞİŞTİRDİ
Kosova Başbakanı Haşim Taçi, günümüzde internetin toplumları öngörülemeyecek kadar değiştirdiğini, facebook gibi unsurların artık liderlerin toplumları üzerinde yaptıkları baskıların gizli kalmasına izin vermediğini belirtti.
Taçi, Değişim Liderleri Zirvesi'nin ikinci gününde, ''Küresel Değişimler ve Yeni Dengeler'' konulu oturumda yaptığı konuşmada, Kosova'nın bağımsızlık mücadelesine işaret ederek, şu anda egemen ve bağımsız bir ülke olarak AB ve NATO'ya entegrasyon çalışmalarını sürdürdüklerini söyledi.
Bağımsızlık sürecinin çok zor olduğunu ifade eden Taçi, ''Kosova Meclisi tarafından ilan edilen bağımsızlık, Kosova halkı için yeni bir kilometre taşıydı. Şimdi Kosova Cumhuriyeti, BM'ye üye 75 ülke tarafından bağımsız ve egemen bir devlet olarak tanımlanmıştır. Yakında başka ülkelerin de tanımalarını beklemekteyiz'' dedi.
Sırbistan hariç Kosova'nın tüm komşu ülkeler tarafından tanındığını hatırlatan Taçi, ''Hepimiz Kosova-Sırbistan ilişkilerinin geçmişini biliyoruz. Acılı, karanlık geçmiş birçok kişi tarafından iyi biliniyor. Fakat şimdi bu 2 ülke, Avrupa'nın Atlantik kurumlarıyla bütünleşme süreci denilen yeni bir başlık açmışlardır. Dolayısıyla bu sadece bizim amacımız değildir. Bölgedeki bütün ülkelerin ortak amacıdır'' şeklinde konuştu.
1980'li yıllarda dünyada cereyan eden değişikliklerin sonucu olarak yeni bir değişime tanık olunduğunu kaydeden Taçi, ''Günümüzde ise internet, toplumlarımızı öngöremeyeceğimiz kadar değiştirmektedir. Facebook gibi unsurlar artık liderlerin toplumları üzerinde yaptıkları baskıların gizli kalmasına izin vermiyor'' yorumunu yaptı.
Kuzey Afrika ve Ortadoğu'da olanlara da değinen Taçi, ''Buralardan gelen mesajlar, Avrupa'da geçmiş yüzyılda yaşananları hatırlatıyor. Bizim, sokakta sesini yükselten bu insanlara yakın durduğumuzu belirtmek isterim. Cereyan eden değişimler, barış ve sağduyu adına yapılan değişimlerdir'' diye konuştu.
''DİKTATÖRLERDEN KURTULACAKLAR''-
Eski Meksika Devlet Başkanı Vicente Fox da, Kuzey Afrika'daki halk ayaklanmalarına değinerek, ''Demokratikleşme hareketleri 30-40 yıl önce Latin Amerika'da da görüldü. Aynı şey Ortadoğu'da da olacak. Demokrasiyi geliştirmeye başlarken, diktatörlerden kurtulacaklar ve daha iyi bir demokrasiyi geliştirecekler'' dedi.
Mali gücün batıdan doğuya kaydığını, bir denge değişiminin söz konusu olduğunu, bu değişimin dünyanın vizyonunu da değiştirdiğini vurgulayan Fox, Türkiye'nin bölgesinde gittikçe güçlendiğini ve liderlik rolünü eline almaya başladığını gördüklerini, Türkiye'nin gelecekte dünyanın liderleri arasına girebilecek bir devlet olabileceğini söyledi.
21. yüzyılda gücün ancak sevgiyle kazanılabileceğini dile getiren Fox, günümüzde liderlerin eski gelişen piyasalar ile gelişmekte olan uluslar ve ekonomiler arasındaki ayrımı yapması gerektiğini ifade etti.
Önümüzdeki yıllar içinde en azından 700 milyon kişinin orta sınıfa dahil olacağının hesaplandığını belirten Fox, işin orantısız şekilde dağılması konusuna dikkat etmek gerektiğini, geçtiğimiz 10 yılın dünyada birçok ulus için genişleme ve hızlı büyüme görülen bir dönem olduğunu, 21. yüzyılın ise aslında kadınların ve gençlerin liderlik yüzyılı olacağını vurguladı.
''KAZAN-KAZAN DURUMU OLMASI GEREKİYOR''-
Tunus Kalkınma Bakanı ve Demokratik Parti Başkanı Ahmed Necib Çebi de ''Ortadoğu'da tarihsel değişim - Ortadoğu'yu neler bekliyor?'' konulu oturumda yaptığı konuşmada, Arap devletlerinde meydana gelen olayları daha iyi anlamak gerektiğini, üniversite mezunu olmasına rağmen insanların iş bulamadıklarını kaydederek, ''Zenginlikler bir zümrenin elindeydi. Bu adaletsiz yapıya duyulan öfke bu hareketleri ateşledi'' dedi.
Diktatörlüğün bir siyasi boşluk yarattığını, siyasi partilerin yapıları ve sivil toplumun son derece zayıfladığını anlatan Çebi, ülkede şu anda çok büyük sivil boşluk bulunduğunu, bütün Arap ülkelerinde sıklıkla görüldüğü gibi hala bir aşiret yapısının söz konusu olduğunu söyledi.
Çebi, siyasi İslama da dikkati çekerek, şunları kaydetti:''Soğuk savaş sonrasında İran devriminde, Sudan'da yaşananlar, Afganistan'da, Mısır'da, Cezayir'de yaşananlar. Bu tarz bir İslam artık geçmişte kaldı. Berlin duvarının çöküşünden sonra dünyada yaşanan siyasi tecrübe ve Arap dünyasında yaşananlar, ılımlı bir siyasi İslam modelinin mümkün olduğunu bize gösterdi. Bunun en gelişmiş örneği Türkiye'dir. Demokrasi ve insan hakları ögelerini İslami ögelerle bağdaştırmak siyasi İslamda mümkündür.''
Siyasi İslam ve laik blokun 150 yıldır Arap dünyasında devam ettiğini, bu tarz denge kurulduğunda Arap demokrasisinin yaşamasının mümkün olacağını vurgulayan Çebi, ancak siyasi İslamda yaşanan bu dengenin kırılmasının, bundan sonra bir tehlike olabileceğini söyledi.
Bugün artık Arap ülkelerinin durumunun kazan-kazan durumu olması gerektiğinin altını çizen Çebi, Batı ile Arap dünyası arasında bir işbirliği olması gerektiğini, Arap piyasası daha fazla istikrara sahip oldukça iki tarafın da kazanacağını söyledi.
Çebi, ''Bugün demokrasi için, yatırımları artırmak, işsizliği azaltmak için umut var. Eğer demokrasi başarılı olursa Tunus, Libya, Mısır arasında önemli ekonomik işbirlikleri olacak ve yabancı yatırımların bu ülkelerde gelişmesi sağlanacak. İstikrarlı bir ekonomik plana ihtiyaç var. Böyle bir plan, Ortadoğu'daki barış için de elzem olacaktır. Karşımızda Türkiye örneğini görüyoruz. Kalkınma ve demokrasi birbirine bağlı. Barışa sahip olabilmek için, Arap dünyası için artık bunu gerçekleştirmemiz gerekiyor'' şeklinde konuştu.
''DAR VİZYONLU, DEĞİŞİME DİRENEN ZİHNİYETLER"
Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, ''Dar vizyonlu, değişime direnen zihniyetler, Berlin'de yıkılan duvarları kendi mahallelerinde, AB üyesi ülkelerin göbeğinde yeniden inşa etme noktasına geldiklerinin farkında bile değiller'' dedi.
Bakan Bağış, ABD'ye hareketinden önce katıldığı Değişim Liderleri Zirvesi'nin ikinci günündeki ''Küresel değişimler ve yeni dengeler'' başlıklı oturumda yaptığı konuşmada, değişim ve liderlik kelimelerinin yan yana olduğu ve anlam kazandığı yerlerin başında İstanbul'un geldiğini, İstanbul'un lider bir kent olduğunu, tarih boyunca her zaman değişime yön verdiğini söyledi.
İstanbul'un sadece iki kıtayı, Avrupa ve Asya'yı birleştirmekle kalmayıp Asya, Avrupa ve Afrika'nın kesişme noktasında bulunduğunu aktaran Bağış, İstanbul'un aynı zamanda, kültürleri, medeniyetleri, ırkları, dinleri ve dilleri de kaynaştıran, uzlaştıran bir şehir olarak dünyada haklı bir konumda bulunduğunu vurguladı.
Bağış, İstanbul'un 2010 Avrupa Kültür Başkenti olduğunu anımsatarak, şunları kaydetti: ''Çok değil, bundan 10 yıl evvel Belediye Başkanı ders kitaplarındaki bir şiiri okuduğu için hapsedilmiş bir kentti İstanbul... 30 yıl evvel Kafka'nın, Dostoveyski'nin kitaplarının toplatılıp yakıldığı bir şehirdi İstanbul... 50 yıl önce bir darbe sonrası idam edilen bir Başbakanın mezarının bulunduğu bir şehirdi İstanbul.''
Egemen Bağış, değişime liderlik eden İstanbul'un Türkiye'nin demokratikleşmesinde, kalkınmasında, şeffaflaşmasında çok önemli bir rol oynadığına işaret ederek, bunun yanı sıra Mardin, Hatay, Bursa, İznik, Van ve Konya gibi kentlerde de bu hoşgörü ve birlikte yaşama kültürünün örneklerinden olduğunu bildirdi.
Değişimin elbette cesaret istediğini, değişimi gerçekleştirecek liderlerin değişime direnenlerden çok daha cesur olması gerektiğini vurgulayan Bağış, yazar Edgar Watson Howe'un ''Reformların bir ucu kendi ayağına dolaşmadığı sürece, herkes reformcudur'' sözlerini çok sevdiğini söyledi.
Devlet Bakanı Bağış, konuşmasına şöyle devam etti:''Esasen liderlik de değişimi kendi ayağına dolaşacak bir unsur olarak değil, tam aksine bütün insanlığa hizmet edecek bir enstrüman olarak kabul etmekle, bunu içselleştirmekle olur. Asıl lider değişime direnen değil, değişimin yönünü insanlığın lehine çevirmeye çalışandır. Gerçek lider, 'hep bana' anlayışında olamaz. Gerçek lider 'değişmeyen tek şey değişimdir' deyip bir köşede oturamaz. Değişim rüzgarının önüne insanlığı, insanlığın huzur ve refahını koymak için mücadele verir. Adaleti, demokrasiyi, insan hak ve özgürlüklerini de küreselleştiremediğimiz takdirde 21'inci yüzyılı felakete dönüştürürüz. Türkiye'nin başarısı, uzun yıllar statükoya esir olmuş, hatta statükodan beslenmiş zihniyetlere Sayın Başbakanımızın önderliğinde AK Parti'nin açmış olduğu mücadele bayrağıdır. Değişimi yönlendiren irade, bu hareketi sadece Türkiye'de değil, dünyada da değişimi hak ve adaletin, demokrasinin, barışın, diyaloğun yerleşmesine kanalize eden sembol kişilerin ilham kaynağı aldığı bir noktaya getirmiştir.''
Bağış, ''Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki AK Parti'nin sadece değişimi idrak edip ona ayak uydurmaya çalışmadığını, Türkiye'nin muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkma hedefi için her zaman değişime öncülük eden bir hareket olduğunu, partisinin sadece değişime öncülük etmekle de kalmayıp değişime direnen statükocu kesimlerle de başa çıkmayı başarabildiğini'' söyledi.
Türkiye'nin kurulduğu andan itibaren Atatürk'ün ortaya koyduğu vizyonla bölgesinde değişim için ilham kaynağı olacağının şifrelerini çoktan ortaya koyduğunu belirten Bağış, demokrasi kültürü ile İslam kültürünü 200 yılı aşkın süredir büyük başarıyla yürütebilen Türkiye'nin bölgedeki toplumlar ve ülkeler için ilham kaynağı konumunda bulunduğunu ifade etti.
Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Bağış, Türkiye'nin aynı zamanda dünyada da takip edilen bir ülke konumunda bulunduğunu kaydederek, dünyanın önde gelen yatırım analistlerinin yatırım için en doğru adreslerin Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Türkiye olarak saydığını dile getirdi.
Egemen Bağış, bu coğrafyada Türkiye'nin başarılarından, demokratikleşmesinden, ekonomik büyümesinden ve şeffaflaşmasından ilham alan toplumların kendi ülkelerinde de benzer standartları yakalama azmine şahit olduklarını aktardı.
Türkiye'nin ortaya koyduğu değişim öncülüğünün çok net bir şekilde görüldüğüne işaret eden Bağış, şunları kaydetti:
''Bu yaşanan sürecin, Ortadoğu ve Kuzey Afrika'da yaşanan sürecin, Avrupa'daki dar vizyonlu değişime kapalı, kendi yarattıkları duvarlar içerisine kendini hapsetmiş bazı siyasetçilerin, Türkiye'nin önemini anlaması için bir fırsat olduğunu düşünüyorum. Gerçekten AB, aslında insanlık tarihinin en kapsamlı barış projesidir. AB üyesi ülkelerin tarihlerine baktığımız zaman asırlarca birbirleri ile savaşmış milletlerin, AB bayrağı altında artık barışı yakaladıklarını, huzur içerisinde insanca bir yaşam sürdürdüklerini görüyoruz.''
AB'yi kuran zihniyetler arasında başta gelen dönemin Fransa Dışişleri Bakanı Robert Schuman'ın ''Dünya barışı, kendisini tehdit eden tehlikelerle orantılı çabalar olmaksızın korunamaz'' sözlerini aktaran Bağış, ''Türkiye'nin AB'ye katacağı en önemli katkı, AB'nin kıtasal bir barış projesi olmaktan küresel bir barış projesi olmasını sağlamak olacaktır'' diye konuştu.
Egemen Bağış, bugün AB üyesi ülkelerde kendi değerlerinden barış vizyonundan uzaklaşan zihniyetler olduğunu, kendi insanlarını vagonlara doldurup sınır dışı eden zihniyetler görüldüğünü belirtti.
''Tabii ki buna Fransız kalamayız'' diyen Bağış, Türkiye'nin ilk defa on binlerce Roman vatandaşı ile buluştuğu günleri yaşadığını anlattı.
Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliği sürecinden, medeniyetlerin kesişmesi ve onların bir araya gelip insanlığa huzur vermesi amacıyla asla vazgeçmeyeceğini vurgulayan Bağış, ''Önümüze konan tüm engellere ve bütün çifte standartlara rağmen, kararlılığımızdan hiçbir zaman vazgeçmiyoruz. Çünkü AB'nin o vizyona o değişime, o liderliğe ihtiyacı var'' dedi.
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Avrupa kıtasını savaştan koruyacak tek unsurun bir birlik olduğunu 1930'larda, henüz Avrupa Birliği ortada yokken belirttiğini ifade eden Bağış, şunları dile getirdi: ''Bugün AB'nin artık kendini sorgulaması, kendini, bir imtihandan geçirmesinin vakti gelmiştir. Çünkü bu gidişat AB içerisinde dini ayrımcılıklar yaratmaktadır. Maalesef bu dar vizyonlu, değişime direnen zihniyetler, Berlin'de yıkılan duvarları kendi mahallelerinde, AB üyesi ülkelerin göbeğinde yeniden inşa etme noktasına geldiklerinin farkında bile değillerdir.''
Bağış, Avrupa'nın ortasında bulunan, Avrupa'nın huzur ve barışı için çok önemli olan Kosova'nın daha AB üyesi bazı ülkeler tarafından tanınmadığını anımsatarak, ''Buradan bir çağrıda bulunmak istiyorum. Kosova'daki kardeşlerimizin kendi egemenliklerini tayin etme hakkına bütün ulusların saygı göstermesi gerekir'' şeklinde konuştu.
BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ KONUSU-
Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, konuşmasını şöyle sürdürdü:''Türkiye'deki birtakım gelişmeleri çarpık raporlarla yanlış aksettireceklerine, kendi içlerindeki çarpıklıkları düzeltmeleri gerektiğini düşünüyorum. Türkiye, AB sürecinde çok önemli aşamalardan geçmiştir. Bugün Türkiye çok daha demokratik, özgür, müreffeh, çağdaş ve şeffaf bir ülkedir, ama Türkiye'nin içerisindeki birtakım suç unsurları ile mücadelemizi hiçbir şekilde özgürlüklere karşı bir girişim olarak gösterme hakkı, AB'nin ne parlamentosunda ne komisyonunda kimsenin yürütemeyeceği bir yanlıştır.
Çünkü basının özgürlüğü konusunda bugüne kadar gelmiş geçmiş iktidarlar konusunda en hassas iktidar bizim iktidarımız olmuştur, ama hiçbir meslek grubu mensuplarına suç işleme özgürlüğü de tanıyamaz. Nasıl farklı kurumların içerisindeki yanlış kişilerin temizlenmesi, kurumun kredibilitesi, inandırıcılığı için önemliyse basının içinde de yanlış işlere bulaşmış birileri varsa, onların bağımsız Türk yargısı tarafından sorgulanması, Türkiye'nin adalet mekanizmalarının kendi içerisinde işlediği bir süreçtir. Bunu, hükümetimizle iktidarımızla karıştırmak veya itham etmek gerçekten insafsızlıktır.''
Bağış, ''mensubu olmaktan onur duyduğu partisine 3 yıl evvel kapatma davası açıldığını, o zaman bağımsız yargıyı hiçbir zaman birilerinin güdümünde olmakla itham etmediklerini'' kaydetti.
''Eğer haksız yere, yazdıkları yazılar veya fikirlerinden dolayı gözaltına alınmış gazetecilerimiz varsa onların hakkını korumak hepimizin ortak sorumluluğudur'' diyen Bağış, konunun ne olduğunu anlamak için iddianameyi görmek gerektiğini söyledi.
Egemen Bağış, o nedenle bazen AB yetkililerinin bu konuda yaptığı haksız yorumların kendilerini üzdüğünü dile getirdi.
Bağış, Türkiye'nin değiştiğini, değişmekle kalmayıp bölgesinde gerçekten liderlik sorumluluğunu da üstlendiğini sözlerine ekledi.
Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Bağış, bugünkü programının ardından, Türk-Amerikan Dernekleri Asamblesi (ATAA) ve Türk-Amerikan Dernekleri Federasyonunun (TADF) ortak girişimiyle düzenlenecek Türk Amerikan Liderlik Konferansına katılmak ve ikili temaslarda bulunmak üzere ABD'ye gitti.
AA